Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '07

 
Kategori
Dostluk
 

Mülayım

2005 yılının Mart ayıydı onunla ilk karşılaştığımızda. Birkaç metre kendine yakın hissettiğinde ‘pısssst’ diye sesler çıkartıyordu. O kadar yabanıl gözüküyordu.

Çocukluğumdan sonra kedi ve köpeklere hep mesafeli durmuştum. Hatta köpek korkusu da vardı bende. Bir de yeğenim karaciğerinde kist oluşup ameliyat olunca, korku ve endişem daha da artmıştı. Ama mart 2005te herşey değişti. O pısssst diye sesler çıkartan güzel gözlü sarman, işyerimin önünde dolaşırken, ya da ellerim sarkmış vaziyetteyken, ellerime uzanıp patilerinin arasına alıyor, bir de yüzüne doğru götürüp kafasıyla sürünüyordu. Bu hareket süreklileşmeye başladı.

Bizim de yavaş yavaş içimiz ısınmaya başladı. İçimizde de bir şeylerin kıpırdadığını hissediyorduk artık. Yiyecek vermeye başladım.

Eşimle ve benimle, işlettiğimiz marketin önünde ilişkilerimiz her gün biraz daha iyi olmaya başladı. İçeriye almamakla birlikte, kolilerden yer yapıp yemek kapları da aldık. Sarman sanki olağandışı bir güçle bizi kendine ‘meftun’ etmeye başladı. Bu arada sonuçta sokak kedisi ama temasımız ilerlemeye başladı. Tarım İl Müdürlüğünden aşı kağıdı çıkarttırıp aşılattık. Bu kez bizimle; dükkanı kapatıp açmaya başladı. Birlikte gidip, birlikte geliyorduk artık. Evimizde aynı sitede olunca birliktelik keyif de veriyordu. Evde kimse kalmadığından eve alamıyorduk. Çok soğuk kışlarda birkaç kez eve almayı denedik, içerde rahatsız olmaya başladı, her seferinde dışarıya saldık. O ise çıkış kapısına yakın yerlerde, benim anahtarlarımın çıkarttığı ‘şıngırtı’yı bekledi hep. İstisnai olarak da yine çok soğuk günlerde gözükmemesi! koşuluyla dükkana alıp koliler içinde uyuttuk.

Sonra bir balıkçı arkadaşımız oldu. Pazar payı olmayan taze balıkları o bize taşıdı, biz de haşlayıp ‘Mülayım’a verdik. Tabi adını söylemedik. Evet, eşim çok uysallığı nedeniyle ‘mülayım’ gördüğü için bu adı verdi ve aşı karnesine bu ad işlendi. Ama benim ‘kedi’m di o. Ben, kedi! diye bağırdığımda her nerede ise mutlak ses verirdi. Sitedeki sokak kedilerinden, bir yaşlı tekir vardı kavga ettiği, ikisi de erkek olduğundan sık kavga edip, dayak yiyerek gelirdi. İlk geldiğinde 3-4 aylık olduğunu tahmin ettiğim ‘kedi’ sonunda o tekiri yendi ve sitenin tek hakimi oldu.

Bu gelişme onun kendine güvenini de arttırdı. Komşu sitelere ve hatta yollardan geçip karşı sitelere gitmeye başladı. Son zamanlarda 3-4 günlük kaybolduğu günler olmaya başladı. Çünkü onların çiftleşme dönemleri gelmişti. Kaybolsa da, arada bir gelip tıka basa karnını doyurup yine gidiyordu. Zaman zaman dükkanın önünden geçer ama mutlak ve mutlak bir ses vererek giderdi. Sanki ‘biraz daha dolaşıp gezmem gerekiyor, yine gelirim’ der gibi mırıldana mırıldana geçerdi. Aslında onun en önemli özelliği her zaman bizimle sesli iletişim kurmasıydı. Ne dediğini anlamasak da deneme yanılma ile çözerdik ne dediğini.

Bu son gidişinin üzerinden yaklaşık 4 hafta geçti, hala gelmedi. Eşimle komşu siteleri dolaşıp arıyoruz. Henüz bir gelişme olmadı. Şimdilik yok. Bizi terk etmesi mümkün değil, bütün endişem trafik terörüne kurban gitmesi.

Bazen çevreden gelen kedi seslerine irkiliyorum, çok iyi tanıdığım ses ‘Mülayım’ınki, olmuyor bir türlü. Ama içimin acıdığını hissediyorum artık, umudum kırıldıkça. Bir de lise 2nci sınıf öğrencisi oğlum annesine, ‘anne ağlayacağım geliyor’ deyince benim de ‘burnumun ucu sızlamaya’ başlıyor.

 

 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..