- Kategori
- Sosyoloji
Nasıl Ölümsüz Siyasetçi Olunur 5: Son Perde

İlkini 2012 yılında yazdığım yazının 5. bölümünü bugün 2018 yılında kaleme alıyorum. Daha önceki bölümlerde Türkiye tarihine Atatürk'ten sonra en büyük siyasetçi olarak adını yazdırmak isteyen kişinin neler yapması gerektiği ve ne gibi zorluklarla mücadele etmek zorunda kalacağını yazmıştım.
Merak edenler serinin 1*, 2*, 3*. yazılarını okuyarak bugün devlet başkanı olan Erdoğan'ın bu zorlu işe soyunduğunu okuyabilirler.
Daha önceki bölümleri çok kısaca özetleyecek olursak başkan Erdoğan'ın siyaseten kuşandığı siyasi becerileri ele almıştım. Sonraki süreçte Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin kimin yanında yer alacağının Orta Doğu siyasetinde belirleyici olacağını ifade etmiştim. Son olarak da Erdoğan'ın terör örgütleriyle mücadelesinde elde edeceği zaferin onu 40 yıllık sorunu çözen kişi olarak ölümsüzlüğe yaklaştıracağını yazmıştım.
Yazının bu beşinci bölümünde ise dünya koşullarının yarattığı yeni duruma göre ölümsüzlük şartlarında bir ağırlaşmanın olduğuna değineceğim. Geçmişte askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel olarak tüm çıkarları Türkiye ile birlik olmaktan geçen Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin ABD ve İsrail'in yanına, Türkiye'nin karşısına geçtiğini görüyoruz. ABD kontrolündeki Suriye'nin Kuzeyindeki PKK oluşumları da yine ABD kontrolündeki Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle koordine edilmiş durumda. Bununla birlikte dünya devleri Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkelerin yanısıra Orta Doğu'da tartışmasız şekilde en köklü iki devletten birisi olan İran'ın da Türkiye ile aynı safa geçtiğine şahitlik ediyoruz.
Karşımızda ise ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü bulunuyor. Arap dünyası ise paramparça olmuş durumda... Tüm sorunlara rağmen Suriye Türkiye ile aynı safa geçerken Katar, Lübnan, Kuveyt ve Sudan gibi az sayıda ülke yanımızda yer alıyor. Kabe topraklarını barındıran Suudi Arabistan, para babası Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD mandası altındaki Mısır ise ABD-İsrail operasyonlarında ön saflara sürülmek üzere karşıya dizilmiş bulunuyor. Üstelik bundan elde edebilecekleri tek çıkar bu ülkelerin ileri karakolu olmak olmasına rağmen...
İşte bu ahval ve şerait altında Erdoğan yönetimindeki Türkiye'de başkent bombalandı, sert bir iç savaş denemesi atlatıldı. Erdoğan da buna karşı terörle mücadelede özlemi duyulan bir politikayı Devlet Bahçeli ile birlikte hayata geçirildi. PKK yurt içinde nefes dahi alamaz hale getirildi.
Tabi PKK'nın Türkiye içinde düştüğü bu zor durumun tam aksine ABD hemen sınırımızın dibinde PKK'ya Alman Ordusundan bile fazla silahı içeren askeri yardımlarda bulunarak onları ortadoğudaki birçok devlette olmayan silahlarla donattı. Yani Türkiye içinde çok zayıf dışındaysa çok güçlü bir PKK inşa edildi.
Türkiye'ye saldırı için bir türlü olgunlaşmayan şartlara karşı geliştirilen son saldırı ise ekonomik enstrumanlarla başlatıldı. Çin, Rusya, İran ve Türkiye'ye eş zamanlı başlatılan bu saldırılarda Türk Lirasının ABD doları karşısında çok süratli değer yitirmesi sağlanarak ABD dolarıyla işlem yürüten Türk ekonomisi bir hafta içerisinde yerle bir edilmeye çalışıldı.
Erdoğan'ın sondan bir önceki ve en büyük sınavı da bu olacak. Üzerine salınan terör örgütlerine yerli üretim ve ABD'nin bir türlü vermek istemediği yüksek teknoloji silahlarla çözüm üreten Erdoğan bu kez ABD dolarından bağımsız işlem yürütebilen bir ekonomi için bir çözüm üretmek zorunda...
ABD'nin bu insafsız ve ahlaksız saldırısı aynı zamanda ABD eliyle yok edilen sözde ortaklığın da fiilen bitmesi anlamına gelecektir. Türkiye ait olduğu yer olan Avrasya bloğuna geçerek yükselen yeni Dünya Düzeninde yerini alacaktır.
Erdoğan askeri ve siyasi bağımsızlığını ekonomik olarak bağımsızlıkla taçlandırmayı başarabilirse işte o zaman gerçek bağımsız Türkiye'yi ayağa kaldıran kişi olarak hiç şüphe yok ki tarihe ölümsüzlük payesiyle adını yazdıracaktır. Bu uğurda 3 sac ayağından ikisinde paye sahibi olmayı zaten başarmıştır. Ancak bu üçüncüsü diğer ikisini anlamlı kılacak olan en zorlusudur...
Peki bu en zorlu ve üçüncü ayağı da başarabilirse ne olacaktır? Üzülerek cevap vereyim ki huzur bulmak yerine son aşama olan fiili sonuçla yüzleşecektir. ABD'nin yeryüzünde kendisinden bağımsız hiçbir devlet ve oluşuma tahammülünün olmadığı bilinen bir gerçektir. Soft yöntemlerle yok edemediği her oluşumu zorla yok etmek gibi bir sistem üzerine kurulu bu devlet top yekün saldırıya geçme konusunda hiçbir çekinceye ve insani değere sahip değildir.
Şu an itibariyle binlerce tır ve uçak dolusu ağır silah yardımıyla sınırımıza dizilen teröristlerin başka hiçbir amacı bulunmamakta, Türkiye'ye taarruza geçmek üzere eğitilmektedirler... ABD Türkiye'nin kontrolünü tamamen yitirdiğinde bu teröristleri süratle üzerimize salacaktır. Üstelik bunun için herhangi bir gerekçe üretme zahmetine bile girmek istemeyecektir.
Halihazırda düzenlenen bu son dolar ve gümrük verigisi saldırılarına gerekçe dahi göstermemiştir. İşte bu olay ABD'nin milyonlarca kilometre karelik dünyada kendisinin emrinde olmayan hiçkimseyi görmek istemeyen küresel sömürgecilik ve açgözlülük imparatorluğunun kaçınılmaz sonucu olacaktır.
Ancak Türkiye'ye karşı başlatılacak bu saldırı hiç şüphesiz üçüncü dünya savaşının başlangıcı anlamına gelecektir. Benzer bir senaryo İran için de planlanmaktadır fakat ABD'nin aç sırtlanlar gibi müttefiklerinden başlamak üzere herkese saldırması yok etmek istediği İran'ın çevresinde daha sıkı bir güvenlik duvarı örülmesine yardımcı olmakta ve Rusya ile Çin başta olmak üzere birçok devletin bu saldırıya karşı sert reaksiyon göstereceği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Sonuç olarak ABD ve İsrail eliyle üçüncü dünya savaşına hızla sürüklenen dünyada ABD şu soruya yanıt bulmak istiyor: Dünya'da emrime girmek istemeyen kimsenin kalmasına izin verecek miyim? ABD, kendi emri altında yaşamak istemeyen, onurlarının zedelenmesine izin vermeyen herkesi düşman olarak tanımlayıp saldırdıkça bu savaş kaçınılmaz olarak karşımıza gelecektir.
Hiç şüphe yok ki en mantıksız ve anlamsız saldırıları gözünü kırpmadan yapan ABD yönetimi bu saldırılarda nükleer silah kullanarak karlı çıkacağı yanılgısına da er ya da geç düşeceklerdir. Sonuç olarak dünya nükleer savaşa sürüklenecek ve yıllarca sığınaklarda kalarak yaşamlarını sürdüren az sayıda insanın 4. dünya savaşında sakladıkları son silahlarla mahvolmuş dünyayı ele geçirmek için yürütecekleri anlamsız saldırıları görmek zorunda kalacağız.
SONSÖZ
Erdoğan, üçüncü dünya savaşına hızla sürüklenen dünyada Türkiye'yi bağımsız yapabilirse payelerin en büyüğünü alacaktır. Bu savaşı kaybedecek olursa "Türkiye tarihinde önemli bir isim" payesinden fazlasıyla anılması güçleşecektir. Bunun için başladığı işi başarıyla sonlandırması ve askeri ve siyasi bağımsızlık girişimlerini ekonomik bağımsızlık zaferiyle taçlandırmalıdır. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise zaman içerisinde göreceğiz.