Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ne kadar Osmanlıyız?

Ne kadar Osmanlıyız?
 

Çocukluğumda şimdiki gibi bilim kurgu filmleri yoktu. Daha çok tarihî filmlerin çevrildiği bir döneme denk geldi bizim gençliğimiz… Spartakusler, Gladyatörler, Ben-Hur, Cengiz Han, Truva, ne bileyim adı şu an aklıma gelmeyen bir sürü film.seyrettim hayatımda.

Daha sonraki dönemlerde de buna benzer pek çok film çevrildiğini biliyoruz. Sanırım sizler de benim gibi bu filmleri hep teknik yönleriyle, oyuncuların performanslarıyla değerlendirmişsinizdir. “Ne güzel filmdi” derken konusunun doğruluğunu tasdik etmemişsinizdir.

Fakat iş bizim yerli filmlere gelince, nedense biz bu filmleri “belgesel” niteliğinde görüyor ve filmin estetiği yerine konusunu tartışıyoruz ya doğruluğunu, ya da yanlışlığını kabul ediyoruz.

Yabancı filmlerde anlatılan tarihî olayları doğru kabul edip konuyu eleştirmek hiç aklımıza gelmezken, yerli filmlerde sanki olayın gerçeği anlatılıyormuş hissine kapılıyoruz.

*****

Son örnek bu günlerde çok tartışılan Muhteşem Yüzyıl dizisi…

Harem sahneleriyle gündeme gelen dizideki “edepsizliği”, Osmanlı padişahlarını hiç hata yapmayan, günah işlemeyen melek gibi göstermek isteyenler şiddetle yererlerken, padişah karşıtlığını kendilerine düstur edinenler de lafı, “bak işte padişah diye övdükleriniz, aklı fikri başka yerde, haremden dışarı çıkmayan ahlâksız kişilermiş, biz diyorduk da inanmıyordunuz” demeye getiriyorlar.

Allah aşkına bu işin ortası yok mu?

Gerçi biz bu abartıyı her işimizde yapıyoruz. Bizim için bir adam ya iyidir, ya kötüdür. İkisini birden yapabileceğini, dolayısıyla yaptığı iyi şeyler için övgüyü hak ederken, yanlışları için de tenkit edilebileceğini bir türlü kabul edemiyoruz.

Bu siyasette de böyle, sanatta da böyle…

Kimisi Zeki Müren’i “sanat güneşi” diye göklere çıkarırken, kimileri de onu farklı yönüyle yargılayıp mahkûm etmeye ve sanatını görmezden gelmeye bayılır.

Sekiz yıldır gerçekten elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışan başbakan ve partisi için de durum aynıdır. Ak Partiye karşı çıkanlar, onun varlığına bile tahammül edemiyorlar. Onu ortadan kaldırmaya, bunu beceremeseler de yok saymaya çalışıyorlar.

Yayınlanan yeni yıl mesajlarında, “AKP’siz yıllar” diyenleri görünce çok gülmüştüm.

Peki, CHP değişse de, gelişse de, genel başkanını değiştirse de, ona karşı olanların sempatisini kazanabiliyor mu, hayır! Fakat şunu da belirteyim ki, ben kimseden “CHP’siz günler” falan gibi bir temenni duymadım.

Yani sizin anlayacağınız, önce yok saymak, sonra yok etmek gibi niyetler, hep demokratik, çağdaş kesimden geliyor. Bu da bence çok düşündürücü…

*****

Bir dizi film eleştirisinden konu taa nerelere geldi. Gerçi aradaki benzerliği söylememek olmazdı.. Ben orta yoldan yanayım. Şu kişinin şöyle doğruları, şöyle yanlışları var demek onu daha gerçekçi anlatır diye düşünüyorum.

Osmanlı için de durum aynıdır. Padişahların da kişisel, dinsel, konjonktürel hataları olmuştur elbette. Ama yaptıkları da, elde ettikleri sonuçlar da ortadadır.

İşin bir başka yönü ise onlar bizim atalarımız. Eğrisiyle, doğrusuyla, hatasıyla sevabıyla onlara arka çıkmak zorundayız. Kaldı ki, dünya tarihine baktığımızda, genel olarak bizim ecdadımız yine iyiler arasında yer alır.

Kötüler, hatta en kötüler arasında yer almalarına rağmen, bizim gibi ve bizim kadar geçmişini karalayan başka bir millet var mı?

Babanızdan, dedenizden kalan parayı, malı, mülkü kirli buluyorsanız mirası reddedebilirsiniz. Ama genlerinize işleyen biyolojik bağlarınızı ne yapsanız, koparmanız mümkün değildir.

Bir evlâdın ana babasına “sen benim anam babam değilsin”, ya da bir ebeveynin kızına oğluna “sen bizim evlâdımız değilsin” demesiyle bir şey değişiyor mu, analık, babalık, evlatlık ilişkisi kopuyor mu?

Bunu bile bile bazılarımız Osmanlıya kızarak, küfrederek, kendilerini sanki bu işin dışında tuttuklarını ve temize çıktıklarını zannediyorlar.

Osmanlıyı bize kötü tanıtan oryantalistlerdir. Maalesef düşmanlıklarını hâlâ unutamamış bu insanların dediklerine inanıp, onların doğru söylediğine inanmanın mantığı ne? Hatta dedikleri doğru olsa bile, onlarla aynı duyguyu paylaşmanın anlamı var mı?

Hırsızların da, katillerin de, fahişelerin de çocukları vardır. Onlar elbette annelerinin babalarının bu yaptığı yanlışları tasvip etmezler, hatta bundan utanç duyarlar. Ama anneleri babaları oldukları için onları yine de severler ve sevmelidirler.

Eğer film ve dizilerle tarihimizi, ecdadımızı gelecek nesillere anlatacaksak, cımbızla seçecek kadar az da olsa onların iyi yönlerini arayıp bulmalı, faziletlerini ortaya çıkarmalıyız. Rezaletleri Batılı kardeşlerimiz gereğinden fazla ortaya koyuyorlar zaten…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..