- Kategori
- Siyaset
Neden şimdi ?

Gözü açık adalet, çıplak güç karşısında adil olabilir mi ?
Hiç de keyifli bir pazar yazısı değil, biliyorum.
Ama hukukun bir pazar günü dahi herkese lazım olduğunu da biliyorum...
İki gündür " % 47 oy almış iktidardaki bir partiye dava açmak demokrasi ayıbıdır " savunmasından başka laf yok ortada .
Bu güne kadar onlarca gazeteciye, vatandaşa, hatta karikatüriste dava açmadı mı Başbakan ve yandaşları ?
Hukuk herkese lazım değil miydi yoksa ?
Yasalar önünde tüm vatandaşlar, kurumlar eşit değil miydi ?
Çoğunluğun ya da güçlülerin suç işleme üstünlükleri mi var yoksa , bizim bilmediğimiz bir yerlerde ?
O % 47 ‘nin içinde ilk dönem iktidarlarında AB yanlısı politikalarını onaylayan, AB sürecinde çıkarılmış olan uyum yasalarını destekleyen kitlelerin , AKP’nin değiştiğini sanan merkez sağ hatta merkez solun , ekonomide işlerin yolunda gittiğini sananların , açlık sınırının altında yaşayan yoksul kitlelerin umut oyları yok mu ?
Neden ilk dönem iktidarlarında değiştikleri izlenimini yarattılar sizce ?
2. dönem iktidarlarında istediklerini yapabilmek, özledikleri şeriat düzenini adım adım gerçekleştirebilmek için takiyye miydi hepsi ?
Ve “% 47 oy almış iktidardaki bir partiye kapatma davası açmak demokrasi ayıbıdır “ savunması , yargıya baskı yapmak değil de nedir? Bu savunmaya dayanak için miydi bütün yapılan takiyyeler ? Yine aynı öfkeli belagat sanatı...
Bu % 47 oy ya da 16 milyon 500 bin oyun tümü memleketi şeriat düzeni ile idare etmek isteyen partiye mi atıldı? Şeriatçıların oylarının taş çatlasa %17-20 düzeyindeki muhafazakar oyların içinde bile % 10 'u geçmediği bilinmiyor mu ? Nerde o zaman ANAP, DP ve DSP'nin oyları ? Ve yüzer gezer oylar ?
Hakkında bu kadar ciddi iddialar olan, cumhuriyet rejimini yıkma girişimleri ile suçlanan, laiklikle dinin bir arada olamayacağını ve laikliğin içini değiştireceğini ilan eden... Halkın çoğunluğu isterse olur diyen, Türban velev ki siyasi simge olursa ne olur, diye açıkça dini siyasete alet ettiğini ilan eden , kamuya da türbanı sokacaklarını söylemekten çekinmeyen, ulemanın fikrini sordunuz mu diyebilen, donsuzlukla türbansızlğı eş değer sayıp, başı açık olanları hedef ilan eden onlar değil mi? Peki toplumun yaşam biçimini için için değiştiren, çağdaş Türkiye’yi Çankaya’dan sokağa kadar, türbana-tesettüre saran...
Ve sonunda toplumu korkuya salıp da milyonlarca insanı sokağa döken bir "suç duyurusu" karşısında seyirci mi kalmalıydı yargı?
Demokrasi , kuvvetler ayrılığı rejimidir.
YASAMA-YÜRÜTME-YARGI DEMOKRASİNİN OLMAZSA OLMAZ KURUMLARI , DEMOKRASİNİN ÜSTÜNDE OTURDUĞU ÜÇLÜ SACAYAĞIDIR.
Ben çoğunluğum istediğimi yaparım, benim sözüm emirdir, buyruktur mantığı, ben hukukun üstündeyim görüşünün adı ZÜMRE DİKTATÖRLÜĞÜDÜR, hukuk ve anayasaya göre.
Adalet devletin temelidir.
Eğer % 47 karşısında % 53 şikayetçi ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı önüne gelen şikayetin gereğini yapmak görevindedir, zorundadır hatta.
Adalete ve hukuka inanmayan bir adalet bakanı, yargının içine sızmışlar diyebilen hukukçu ve eski sosyal demokrat/ taze AKP'li bir kültür bakanı…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhuriyet Başsavcısı, ne yürütmeden ne de yasamadan emir alır. Şikayet ve delileri ciddi görürse iddianameyi hazırlar davayı açar ki; iddianame ciddi delillerle örülüdür.
Ve son söz yargınındır artık.
Unutmayalım ki hukuk herkese lazımdır.
Hatta keyiflerin bozulması pahasına da olsa bir pazar günü ...