- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Niş nedir?

tarihmedeniyet.org
Bazılarımız bilecek, bazılarımız tahmin edecek ama zor gelecek ..
“Niş”e benzer daha başka sözcükler de vardır .. Sözgelimi , Acaba , “Nişe”… Nedir?
Bu sözcüğü duyan Malatya’lı, Adıyaman’lı okuyucularım hemen bilecekler ve “Nişe” elbette, “nişasta” sözcüğünün kısaltması , diyeceklerdir. Ama bu yörelerde belki de “Nişe”, “Nişasta”dan daha çok kullanılır yöresel dil olarak.
“Niş” ise birden çok anlamlara sahiptir. “Ekolojik etkinlik”; “Bir çeşit Pazar” ; “Duvarda süsleme” anlamlarına gelir de; biz daha çok, “Kuşlar için duvarlarda yapılmış barınma kovukları” anlamının üzerine gideceğiz…
“Bu sözcüğün kökeni Fransızca "duvar hücresi" anlamına gelen “Niche”e dayanır. Binalardaki duvar süslemeleri arasında hem işlevsel hem de görsel olarak önemli bir yere sahip olan “niş”, çok eski zamanlardan beri kullanılagelen bir mimari öğedir. Saraylarda ve çeşmelerde kuşların da su içebilmesi için oyulmuş hücreciklere de niş adı verilir.” (Wikipedia)
Bizim eski mimarlarımız; hayırseverlerimiz bu işe kendilerini adamışlardır. Bu bakımdan eski camilere bakın, mutlaka hepsinin duvarlarının uygun yerlerinde kuşlar için yapılmış nişleri görebilirsiniz. Yani camilerde , eski binalarda mutlaka insanlarla kuşlar bir arada yaşarlar.
Gidin , Eminönüne; Yeni Caminin iç ve dış avlusuna , binlerce güvercin etrafınızı sarıverirler. Ondan sonra başlarlar , gugucuklarına… Gugucuk.. gugucuk… Bayılırsınız. Vereceğiniz yoksa bile yanda oturan yaşlı kadından bir tas yem alıp kuşları doyurursunuz.
Hayvanlarla bir arada yaşamak bizim kültürümüzün, uygarlığımızın bir işlevidir. Bizim insanımız kuşsuz, köpeksiz, kedisiz olamaz…
Bu noktada doğal olarak , insanlar arasında müthiş bir ayrım oluyor. Bir kısım insanlar bayılıyorlar hayvanlara; çok seviyorlar, besliyorlar ve bağırlarına basıyorlar.. Ama..
Bir kısım insanlar da var ki, sevmiyorlar hayvanları … Beslemesini, apartmanlarında bulunmasını; sokaklarında gezip durmasını istemiyorlar… Adeta nefret ediyorlar.
Psikologlar bu hayvanlardan korkmanın, nefret etmenin kökeninin çocukluğa bağlı olduğunu söylerler . Bu tip insanlar bir bakıma diğer insanlara da kolay yaklaşamazlar; uzaktırlar; hayvanların yaklaşmasından da nefret ederler ve çoğu kez onlardan kaçarlar..
Hayvan severler ise bu gibi davranışları hayretle karşılarlar. Diğer insanların hayvanları niçin sevmediğini anlayamazlar ve onlar için olmayacak sözler kullanabilirler.
Özellikle apartmanlarda böyle kişiler arasında çok sert kavgalar olmaktadır. Hayvan sevmeyenler, apartmanlarında kedi köpek beslenmesine kesinlikle karşı durmaktadırlar. Aslında yasa ve yönetmelikler de onlarda yanadır. Apartmanlarda hayvan beslenmesini yasaklar. Bazıları ise, kimseye aldırmadan kedilerini köpeklerini beslemekte, gezdirmekte hiç engel tanımazlar.
Bazen, bu hayvanlar yüzünden kesin kavgalar çıkmakta ; taraflar mahkemelik olmakta ve birbirlerine olmayacak kötü sözler söylemektedirler.
Evin içinde bir iki tane kedi beslenmesini anlıyorum da; bazı çatlakların yaptığı gibi, 40-50 tane kediyi bir eve sığdırmaya çalışmaya hiç aklım ermiyor..!
Bunlar bana göre sanki “Çöp Ev”de yaşayanlar gibidirler.. Kendi iradelerini kaybetmiş ve dolayısıyla kedilerin hakimiyeti altına girmişlerdir. Olur mu? Mümkün müdür? Evet…
Özellikle kediler isterlerse bir insanı veya sahiplerini avuçlarının içine alıp maymun gibi oynatabilirler .. tıpkı şımartılmış çocuklar gibi…
Şımartılmış çocuklar da öyledir. Yok.. filan inanmazlar… Ne verseniz, daha fazlasını isterler. Ta ki siz ölünceye kadar, sizi boğazınıza kadar sömürürler…
Köpekler farklıdır. Onların fedakarlıklarının, sevgilerinin, vefalarının sınırı yoktur . Eğer “Hachiko Bir Köpeğin Hikayesi,” adlı filmi gördüyseniz, ne demek istediğimi anlarsınız. Görmediyseniz de mutlaka görün.
Ama ne yazık ki apartman evlerinde köpek beslemek imkansız gibidir. Bunu zorluyorsanız , bilin ki komşularınızın sınırlarını da zorluyorsunuz demektir. Hiç de kolay değil..
Özellikle, şimdi , biperva köpek severler yüzünden kentler özgür hayvanlarla doldu taşıyor. Kulaklarına birer numara iliştirilmiş hayvanlar , gittikçe çoğalıyorlar ve kentleri teslim alıyorlar. Bu kentler ve insanlar için birer sorun… besleseniz bir türlü beslemeseniz bir türlü..
Kuşlar öyle mi ya!
O camilerin duvarlarındaki , güzelim nişler, nakışlı nişler bizim toplumun kültür ve uygarlık ölçütüdürler… Ve onları gören yabancılar da onları hayranlıkla seyrederler Ne yazık ki,bu nişlerden çoğumuzun haberi bile yoktur..! neye yaradığını bile bilmeyiz.
Hayvanlar bizim kaderimiz. Yüzyıllar öncesi bir araya geldik.. Hemen hemen akraba gibi olduk. Birbirimizin eksik yönlerini tamamladık. Şimdi yollar ayrılıyor gibi geliyor…
Kızılderili Reisi ne demiş:
“Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki? Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir. Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Her şey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir.”
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.tır.”
İşte böyle… Bütün balıkları tutalım. Kuşlar ölsün; sonra da kediler ve köpekler… Nasıl yaşar insanoğlu bu yalnızlık içinde. Hem dünya buna izin verir mi?
Oturun biraz düşünün. Hem insanın tanımı nedir ki?