Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Carolina Isolabella Özgün

http://blog.milliyet.com.tr/carolinaozgun

14 Mart '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Niyetler ve gerçekler

Niyetler ve gerçekler
 

Kimi zaman senkronize hayatlar yaşarız, zamanlar çakışır, insanlar tanışır, bir sebeple kaynaşır, sonrasında ayrışır.

Bunlar sanki ayarlanmış dengelenme süreçleridir, belli bir dönem arz ve talepler dengeye gelene kadar diyaloglar, kavuşumlar, oluşumlar gerçekleşir. Anlatımlar, çekilimler, itilimler, değerlendirmeler silsilesi derlenir. Gözde büyütmeler, hayranlıklar, eleştiriler, güvensizlikler, korkular, farklılaşımlar vs..vs…

Akış coşkuyla ve ilgiyle izlenir taa ki doyum noktası gelene dek….

Nedir bu doyum noktası? Doygunluk ve yeni başlangıç noktası?

Beklentinin ötesinde bir şeyi olduğu gibi görmek, onu her haliyle, her yönüyle sevebilmek, sevmenin ötesinde saygı duyup olduğu gibi kabullenebilmek…Zor, birçoğumuz için çok zor, zihin oyunları devreye girmeden çookkk zor… Olması gerektiği olduğunda, beklenen olmadığında kişiye göre hep daha önemli olanı fark edebilmek, bir kalıba dökmeye çalışırken ya da öğretmeye çalışırken, öğrenmeyi unutmak ve bir başkası için yaşamak… Ard arda yanılsamalar, baktığın yerde kayboluşlar, bir etiket koyarken karşındakinin yaradılış nedeninde aldanışlar, her şeyin altında 1000 tane mana arayışlar, dürüstlük ve açıklıktan şüphe duyuşlar….

Başlangıç noktası aslında hep bitiş noktası değil mi? Bir şey sonlanırken başlar, başlarken sona değmez mi? Asıl olan nokta değil mi?

Niyetler ve gerçekler, gerçekler ve hakikatler, yaşananlar ve yaşanamayanlar…

İnsanın en derin acısı ve en derin yalnızlığı sanırım bir başkasının ne olduğunu ve ne olması gerektiğini düşündüğünde başlayan kayıp zamanla başlıyor… Olanı değil de, hayalinde olması gerekeni bulmadığında ya da bulduğunda korkup inanamamasında ve sonunda sonsuz, bitmek, dinmek bilmeyen yaşamında kayboluşunda…

Kurtuluş, özgürlük, hürriyet kapıları…

Önümüzde duran saadet yolları, buna rağmen seçilen hep dikenli yolları…

Niyetler ve gerçekler en sonları, kabulleniş can ocakları…

Gerçekte kendini bilmek ve bir yerde var olduğunu anlamak o kadar da zor değil, herkesin sevgi lisanı farklı iken sevilmediği yanılgısına düşüp hayıflanmak ne de kolay, ne de acı, ne de gereksiz… Canın acıdığında başkasının canını acıtmaya çalışmak ne de büyük cehalet, sadece kısır döngüyü uzatmaya yönelik anlık reaksiyonlarla geçirilecek güzel zaman ve enerjileri boşa harcamak ne de büyük gaflet… Ne uğruna, kim uğruna, hangi hedef uğruna?

Alınganlık, kin, nefret, öfke, kızgınlık, kıskançlık, güvensizlik…

Sadece egonun tortuları, acının kalıntıları, uyanışa girerken geri çekmeleri, bilinçle üstüne gidildiğinde evrenin hediyeleri… Tek tek ele alındıklarında dünyanın en ilerletici olguları, tek tek çözüldüklerinde en zevkli bulmacaları, tek tek aşıldığında aşkın alaşımları…

Aşk ki devrenin hitamı, evrenin bağrı, özün gözü, mutluluğun anahtarı, sevginin girdabı, O’nun yolu, ulaşımın mihrabı, tükeniş ve dirilişin ayaklanışı, saadet zincirlerinin silsilesi, mecnunun leylası, aklın sevdası, şuurun pası, ilhamın esenişi ve İnsan olan İnsanın dirilişi…

13.03.07

Carolina…

 
Toplam blog
: 144
: 676
Kayıt tarihi
: 21.09.06
 
 

İstanbul'da yaşayan bir levantenim, yeni özler, sözler, gözler tanımayı, farklı bakış açılarını p..