Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '12

 
Kategori
Anılar
 

Nostalji. 5: Malatya İstasyon / Lokal

Nostalji. 5: Malatya İstasyon / Lokal
 

Anılar 1950’li yılların başına kadar uzanıyor. İstasyon’da o zamanlar DDY ait Demirspor’un iki Lokali vardı . biri yazlık lokal; diğeri ise kışlık lokal. Bir ara kışlık lokal bizim evin çok yakınına taşınmıştı. Lokal’in bir oyun oynanan yeri vardı. Akşamları evlerin beyleri orada toplanır, yenilir içilir; çeşitli tavla ve kağıt oyunları oynanırdı.

Bir de lojmanın yanında güreş salonu bulunurdu. Demirspor’un güreşçileri orada minderler üzerinde antrenmanlar yapar; güreşirlerdi… Orada Malatya’nın eski Milli güreşçilerinden, dünyada dereceleri olan Vahap Pehlivan’ı ve onun kardeşi olan, daha sonra ünlü olan sınıf arkadaşım Aziz Pehlivan’ı hatırlıyorum. Güreş antrenmanları çok ağır oluyor. Hakiki güreşi orada tanıdım ve sevdim.

İstasyon’un Yazlık Lokal’i ise İşletme Binası’nın hemen bitişiğinde olan koca bir bahçeydi. Bahçe ağaçlar içinde , güller çiçekler içinde, son derece bakımlı ve belli bir tasarımdan geçmiş, güzel bir bahçeydi. Bahçenin bir köşesine de bir dans pisti kurulmuştu. Yüksekçe bir platformu vardı; köşeye orkestra yerleşir ve hemen hemen her Cumartesi oraya bir jazband gelir; aileler en güzel elbiselerini giyerler; çoluk çocuk Lokal’a gelinir. Genellikle yemekler o akşam bahçede yenir; biralar içilir… Sonra belli bir saatten sonra Jaz çalmaya başlar, aileler biraz nazlanır ama biraz sonra çiftler yavaş yavaş sahneye çıkarlar ve herkes kurdunu döker; marifetlerini gösterirlerdi. Biz ufaklıklar da sahne almak için, biraz bekler, ondan sonra …hop karşıdan bir kız ayarlayınca dansa başlardık. Ben daha çok Selmin’in dansına hayrandım. Ne kadar hafif bir kızdı… tüy gibi… Uçardı.. Ne zaman öğrenmişti dans etmesini (Ben ne zaman öğrenmiştim..!) bilemiyorum. Fakat hafta sonlarını hasretle çektiğimi bilirim. Evet, 1950 yılların başlarından söz ediyorum.. O zaman böyle türban filan yoktu. İnsanlar , Malatya gibi yerde, gayet medeni olarak toplanır, jaz dinler, dans ederlerdi… Hey Allahım..

Malatya’da İsmet İnönü’nün dev gibi heykeli Hükümet Alanı’nda daha yeni yeni yükseliyordu. O zamanlar Malatya halkının tümü hemşerimiz, diye İnönü’ye oy veriyordu. İnönü Malatya’ya geldiğinde , eşinin akrabaları olan Temelli ailesini ziyaret ederdi. Temelliler’den bir sınıf arkadaşımız vardı. Bütün ders notları 10’du... Herhalde çok çalışkandı!

Şimdi Malatya’da halk partisine oy veren zor çıkıyor. Oysa o günlerde Malatya, Halk partisi’nin kalesiydi. Ya da öyle biliniyordu.

Dans, futbol filan derken kendimizi çok harcamışız… Hop diye yatağa düştüm… Ateş ateş ateş… Anam babam baktılar ki oğlan elden gidiyor sonunda doktor çağırdılar. Zaten benden önceki dört tane çocukları zatürrie yüzünden öteki dünyayı boylamışlar. Annem sayardı, Nurcan, Çoşkun, Erdem, (Sonuncusunu unuttum..) üç dört yaşlarında terki dünya etmişlerdi. Onun için anam-babam biraz da benim gözlerimin içine bakıyorlardı… DDY’nın iyi bir Sağlık Merkezi vardı. Doktorlar genellikle oradaki Klinikte hastalara bakarlar; akşam beşten sonra da ev ziyaretlerinde bulunurlardı . Genç bir doktor ziyaretime geldi. Gözümü açamıyordum. Hayaller içinde, yanıp duruyordum. Muayene etmiş zatüre teşhisi koymuş ve iğne yapacağını söylemiş. Ve belki de ilk kez benim üzerimde yeni çıkmış “Penicilin” iğneleri denendi.. Genç Doktor sabah akşam düzenli olarak geldi; iğnelerimi vurdu, muayene etti ve günler sonra yavaş yavaş kendime gelmeye başladım… Ve çok iyi biliyorum ki, o genç doktor yüzünden öteki dünyadaki, öteki kardeşlerimin yanına gitmekten alıkonuldum . Adını hatırlamıyorum. Ama düşündükçe hayatımı o genç doktora borçlu olduğumu düşünüyorum. Sağolsun Doktorlarımız… Fedakar Doktorlarımız… Çalışkan Doktorlarımız ..!

Bu hastalıktan sonra artık bana uzun süre futbol, oyun oynamak filan yasaktı … Evde oyalanmaya çalıştım. Kardeşim daha çok küçüktü…

Babam veznedar olduğu için, özel vezne vagonuyla yola bir çıkar, küçük ara istasyonlarda çalışanlara maaşlarını vermeye giderdi. (O zaman şimdiki gibi ATM’ler yoktu ki... Emekçiler parasını nasıl alsın?) Malatya’dan bir çıkar, ara istasyonlarda dura dura taa Gaziantep’e… Oradan baklavalar, Antep işi özel tatlılar; eşyalar getirirdi…

Elazığ taraflarına gittiğinde Elazığ’un meşhur kelle peyniri, şavak peynirinden getirirdi.

Sivas, Erzincan taraflarından Erzurum’un meşhur Kars Kaşar’ından getirirdi. Aman Allah, o kaşar’ın ne nefis tadı vardı… Tadını hiçbir zaman unutamam…

Onun için babam yola gittiğinde “Güle güle...”derdik, onu uğurlardık… Babam dönünce ne getirecek, diye de çok merak ederdik. Çünkü babam hiç eli boş dönmezdi.

Babam bizleri severdi. Hele hastalıktan sonra epey bir nazlı olmuştum, Akşamları DDY Lokaline gider; orada çikolatasına Poker, Bezik oynar ve ben uyanınca yastığımın altında kocaman bir Nestle çikolatası bulacağımı bilirdim… Hep mi kazanırdı … Hep kazanırdı… benim babam yamandı, yaman…

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..