- Kategori
- Eğitim
Öğretmenim
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
* Abdülkadir GÜLER
Her yıl olduğu gibi bu yıl da ( 2008 ) yine milletçe öğretmenler günümüzü birlikte coşkulu törenlerle kutluyoruz; mesleğe yeni girenler “Öğretmenler Andı” içeceklerdir. Vatanına, milletine, bu ülkenin güzel insanlarına hizmet edeceklerine, Ulu Önder Atatürk’ün İlkelerine ve Cumhuriyetimize bağlı kalacaklarına, yemin edeceklerdir. Şimdiden mesleğe yeni girecek olan genç öğretmenlerimizi tebrik ediyor ve başarılar diliyorum.
Geçenlerde arkadaşımın biri bana “ nasıl öğretmen oldunuz, bu mesleği neden seçtiniz? “ diyerek bir soru sordu. Ben de kendisine verdiğim yanıtı bu güzel günde sizlerle paylaşmak istiyorum.
Daha ilkokul sıralarında iken bu mesleği sevmiştim. Sevgili öğretmenlerimden A.Rahim Akpolat, Hıdır Oran, Hatip Erdinç, Aziz Arıç ve Şevki Öcal bana bu mesleği sevdirmişlerdi. Sırası gelmişken bu değerli öğretmenlerimi saygıyla anıyorum, İçlerinde vefat edenler varsa, rahmetle yâd etmek istiyorum.
İlkokul dördüncü sınıfta, iken öğretmenim A.Rahim Akpolat’ tan okkalı bir tokat yemiştim. Öğretmen olunca ilkin bu öğretmenimin ellerinden öpmüştüm..Çünkü bu tokattan iyicene bir ders almıştım. Kafkasya kökenli bir öğretmendi. Kafkasya kökenli dedimse, bunu gururla söylüyorum. Geleneklerine, göreneklerine içten bağlı, cana yakın, sıcakkanlı, yurtsever ve konuksever insanlardır.…O denli de dürüst ve temiz insanlar..
Ortaokulu bitirdim (1960–1961) Diyarbakır Erkek İlk Öğretmen Okulu’na başvurdum. Daha önce girdiğim test sınavını kazanmamıştım, çokta üzüldüğümü anımsıyorum..Daha sonra bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine gündüzlü okumak için başvurdum. ( Gündüzlü, demek, paralı demekti ). Gündüzlü sınavında bir Eylül akşamında sınava girdim. Okula gündüzlü okumak için bir hayli müracaat vardı. Ortalıkta kelli, felli insanlar dolaşıyordu. Torpilliler kazanır diye pek ümit var değildim. Bu günün tarihini hiç unutmadım. ( 28 Eylül 1961). Ertesi gün bir baktım ki en yüksek puanı ben almışım. Tam yüz puan, aldığım bu yüz puan beni yatılı okumaya neden oldu. Yatılıya girmemi sağladı. Çünkü okul müdürümüz Sayın Nuri Arısoy: Okulun ilk günün açılış konuşmasında şöyle diyordu: “Bu sınavda 1. 2.ve 3. gelenler ( yani en yüksek puanı alan öğrenciler ) yatılıya geçmek için, isterlerse üç ay sonra okul müdürlüğümüze başvurabilirler. Ancak disiplin cezası almamak ve aldıkları notları sekizden ( 8 ) aşağı düşürmemek koşulu ile”…
Üç ay sonra şartlarım olumlu idi. Çünkü çok çalışıyordum. Daha sonra yaptığım bir müracaat üzerine yatılı bir öğrenci oldum. Bu benim öğretmen olmanın ilk basamağı idi. İşte o günlerden bu günlere nice acı ve tatlı anılar ( hatıralar) yaşayarak bu günlere geldik. Öğretmen hayatım boyunca devletime, bayrağıma, yüce ulusuma ve özellikle ant içtiğim yeminime sadık kalarak Anadolu’nun birçok il ve ilçelerinde, hatta kuş uçmaz, kervan geçmez elektriksiz ve susuz dağ köylerinde uzun yıllar görev yaptım. Anadolu insanı ile kucaklaştım, onlarla ağladım, onlarla güldüm. Düğünlerinde onlarla birlikte halay çektim.Bu duygularla çalıştım..
Sözü biraz uzattım galiba. Öğretmenler çok konuşur, çünkü ben de bir öğretmenim. Hele Anadolu’yu karış karış gezen bir öğretmen olursa…
24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle aramızdan ayrılanları, güneydoğuda görevi başında şehit olanları rahmetle anıyorum. Görevi başında olanlara ve öğretmenlik mesleğine yeni girenlere de sağlıklı günler ve başarılı çalışmalar diliyorum. Emekli olanlara da daha nice sağlık dolu yarınlar, hasta olanlara da acil şifalar diliyorum. Böylesi anlamlı günlerde emeklilerin unutulmamasını diliyorum. Bu bağlamda sayın büyüklerimize de önemli görevler düşüyor. Emekli ve hasta öğretmenlerin ihmal edilmemesini bekliyoruz. Unutmayalım ki, gelecekte onlarda emekliler sınıfına katılacaklardır.
Bu güzelim duygularla bir öğrenci edasıyla, sevgili öğretmenlerimize bir şiirimle sözlerimi bağlamak istiyorum..Daha nice kutlu ve başarı dolu yarınlara.
ÖĞRETMENİM
Bu şiirimi , Anadolu'da kuş uçmaz, kervan geçmez , ışıksız, yolsuz ve susuz dağ köylerinde
öğretmenlik yapan vefakar öğretmen meslektaşlarıma bir deste gül niyetine armağan ediyorum.
Işıl ışıl gözlerine
Acı, tatlı sözlerine
Apaydınlık özlerine
Hayran olam öğretmenim
Tebeşirli ellerine
Şarkı, türkü dillerine
Ufuktaki gözlerine
Kurban olam öğretmenim
A’ den Z’ ye tek başına
Güzel ahlak savaşına
Katıksız olan aşına
Ayran olam öğretmenim
Alev alev, ışık ışık
İlim, irfanla karışık
Dostla, düşmanla barışık
Sevgi sana öğretmenim
Olmazsa da evin, bağın
Anadolu’m can toprağın
Özgürdür hep al bayrağın
Saygı sana öğretmenim
Adın ulu, yüce, derin
Bütün insanlık eserin
Bunca emek, alın terin
Hürmet sana öğretmenim
Güneyin uzak köyünden
Küçüğünden, büyüğünden
Ahmet’lerden, Zeynep’lerden
Selam sana öğretmenim
Şiir şiir, türkü türkü
Ve yetmiş iki milyon Türk’ü
Önder ettik Atatürk’ü
Binler yaşa öğretmenim
Sen çok yaşa öğretmenim..
Abdülkadir GÜLER <ı>
<ı>( Harran’da Atatürk Çiçeği / Şiirler, İzmir- 1986)
<ı>
<ı>
<ı>
<ı>
<ı>
<ı>
<ı>
<ı>
<ı>ATATÜRK GÜNEŞİ
Merhaba köyüne, iline
Hayran kaldığım birlik
Sağlık gözüne, diline
Kurban olduğum dirlik
Yakışır insan eline
Yurtta günlük, güneşlik
19 Mayıs yine, 23 Nisan yine
Defne yeşili sağlık, iyilik
Kutsal bir çağrıdır bilene
Güvercin mavisi kardeşlik
“Ne mutlu Türk’üm diyene! “
Barış, özgürlük, erdemlik
Atatürk güneşi doğmuş ülkeme
Aydınlık, uygarlık, düzenlik.
Abdülkadir GÜLER
Yaz Güneşi Bengisu / Şiirler.
Cumphuriyet Matbaası- Söke / Aydın