- Kategori
- Eğitim
Okulda disiplin
insanvebilim.blogspot.com
Eskilerde, bizim okullarımızda Disiplin hiç sorun değildi.
Çünkü okullarda mutlak öğretmen hakimiyeti vardı. Yöneticiler de her zaman öğretmenin yanındaydılar. Okulun disiplin kuralları çok sıkı olmasa da, her zaman, bütün velilerin söylediği gibi, çocukların “Eti senin kemiği benim..” ölçüsü vardı. Hiçbir veli de okula gelip “sen benim çocuğumun kulağını nasıl çekersin?” diye sormazdı, soramazdı.
Bu daha eski bir Disiplin halinin, Osmanlı’dan bize intikal eden “Falaka” nın dönüştürülmüş, kızılcık sopası haliydi. Çocuklar o sopanın tadını bilirlerdi..
Onun için sınıflarda kolay kolay , ses soluk çıkmazdı… En ufak kıpırdanışta, hocanın kulağının dibinde belireceğini ve kulağının hocanın parmakları arasında epeyce ıztırap çekeceğini bilirdin.
Bazıları diyebilir ki : “Hadi hoca, sen de çok abartıyorsun..!” Olabilir. O zaman o kişiler, taşra okullarında hiç de okumamışlar, derim.
Ben şahsen çok yaramaz bir çocuk olmamama karşın ilkokulda da, orta ve lisede de… çok güzel sopalar yemiş bir arkadaşınızım. Kalbim o sopaları atan hocalara karşı hala biraz yaralıdır. Çünkü onlar, sınıfın kabadayılarını o kadar çabuk dövemezlerdi.
Bir Kemal ağabeyimiz vardı. Kendisine bir tokat aşkeden hocaya aynen o tokadı iade etmişti.. Bir haftalık tard vermişlerdi. İşte o kadar.
Şimdi şu hikayeye bakın:
“Tavşanlı Endüstri Meslek Lisesi'nde okuyan dört 11. sınıf öğrencisi, ders saatleri içerisinde okuldan çıkmak istedi. O sırada okuldaki nöbetçi öğretmen Kazım Sezer (46), ders saati olduğunu belirterek öğrencilerin okuldan çıkmasına izin vermedi.
Tartışma üzerine öğrencilerin Sezer'i darp edip, ayağını kırdıkları iddia edildi. Sezer, 112 Acil Servis ekipleri tarafından Doç. Dr. Mustafa Kalemli Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı…”( hürriyet.com. 27.11.14)
Öğrenciler ders esnasında dışarı çıkmak istiyorlar. Öğretmen, olmaz, şimdi ders var, diyor. Öğrenciler de gelip, öğretmeni bir güzel dövüp, bacağını kırıyorlar… Hadi buyurun.
Peki, eğitimde disiplin nerede kaldı… Çünkü çoktan bitti. Tarih oldu.
Aslında disiplin nedir?
Eğitimdeki anlamıyla , Disiplin Latince; öğretmek, terbiye etmek demek olan “discipulus” sözcüğünden gelmiştir. Önceleri öğretim ve eğitim anlamındayken, sonradan ilk defa Büyük Frederik tarafından ceza anlamında kullanılmıştır. Osmanlılar zamanında ise "zaptu rapt" deyimi bugünkü “disiplin” anlamındadır.
Disiplin, en geniş anlamıyla yasalara ve kurallara harfiyen uymak demektir. Bu bazen de bir öğretmenin istediklerini, onun istediği şekilde yapmak anlamında anlaşılır.
Bir öğrenci bir öğretmenin sözlerine uymazsa, okullun kurallarına uymazsa, o öğrenci , “Disiplinsiz” sayılır ve kendisine ceza verilebilir.
Disiplinin içinde, eski anlamıyla, biraz da ceza almak korkusu vardır. Çünkü kişi kurallara uymazsa, sınıfta yaramazlık yaparsa bir ceza alacağını bilir.
Çoğu kez , disiplinsizlik , sınıf içinde, kuralların olmayışından, korkunun ve bu konudaki yaptırımların bulunmayışından kaynaklanır.
Eskiden okulda korku vardı. Öğretmenden korkulurdu. Kötü not almaktan korkulurdu ve öğrenci bu konularda acayip korkular geliştirirdi.
Disiplin neye bağlıdır ?
Biraz öğretmenin kişiliğine bağlıdır.
Bazı öğretmenler sınıfta çıt çıksın istemezler. En ufak bir gürültü de, çocukları fena halde cezalandırırlar. O sınıflara korku hakimdir. Öğretmenden korkulur, dersten korkulur…
Bazı öğretmenler ise, gürültüden korkmazlar. Sınıftaki canlılık aslında onların istediği bir şeydir. Hatta öğrenciler arası yarışmayı; coşkuyu, öne çıkmayı onlar, öğretmenler teşvik ederler. Öğretmen bu pozisyonda aslında sınıfın havasını bir “Orkestra Şefi” gibi yönetmeyi sever. Sorularıyla; ortaya koyduğu ödüllerle, özendirmeyle, aferinlerle öğrenciyi bir “tepe” noktaya kadar getirip, “kreşando” dedikten sonra, dersin bitimiyle birlikte herkes rahatlamış olur ama öğrenciler de o dersin tadını unutamazlar ve o dersin hocasını ve o dersleri her zaman özlerler.
Eğitimin özünde korku yoktur. Özendirme vardır. Öğrenciye her zaman bir çıkış yolu gösterilmelidir.
Fakat şimdiki eğitim düzeninde , sınıflarda, öğretmen çoğu kez ipleri elinden kaçırmaktadır. Öğretmenin öğrenci üzerinde çoğu kez hiçbir yaptırımı yoktur. Çocuk artık her durumda sınıfını geçeceğini bilmektedir. Çoğu kez sınıfta kalma olayı kaldırılmıştır. Çocuğun öğretmene, derse karşı filan saygısı, sevgisi kalmamıştır. Sınıfta da çoğu kez zorla tutulmaktadır.
Amerikan okullarında, bir çocuk ders esnasında gerektiği zaman öğretmenden izin alarak dışarı çıkabilir. Ama bizim eğitim sistemimizde böyle bir anlayış yoktur. Çocuk dışarı çıkmak isterse, bu öğretmene en büyük hakarettir. Bizim öğretmen bunu kaldıramaz.
Bizim sınıflar hala 30-40 arası (belki bazı yerlerde daha da fazla) öğrenciyi barındırmaktadır. Bu kadar öğrenci çok fazladır. Çünkü bu durumda öğretmen öğrencilerle bireysel olarak ilgilenemez. Üstelik, gürültüyü de önleyemez. Bir sınıfta gürültü olduğu zaman da çoğu kez sağlam bir iletişim olmaz.
Giderek eğitim sistemimiz, Amerikan sistemine benzetildi. Artık çocuk her durumda sınıfını geçeceğini biliyor; disiplin zayıf… Öğrenci öğretmenini dinlemiyor. Saygı yok. Dersler de işte, ala ala heyy .. gidiyor. Nasıl gidiyor Allah bilir.
Ne diyebiliriz. Eğitimimiz gelişiyor, değişiyor. Şimdi daha çok din dersimiz, ahlak dersimiz var ama… Çocuklarımız gerçekten töreye uygun yetişiyorlar mı? Yetişmiyorlarsa nedeni nedir? Ciddi olarak düşünmek istiyor muyuz?
Hiç sanmıyorum. Çünkü balık baştan kokar. Çünkü Meclis’in halini, alınan kararları herkes seyrediyor. Çocuklarımız da. .. Adalet var mı? Öyleyse çocuk öğretmenine neden acısın… Ayağını da kırar; kafasını da…
Eğitim üzerinde yeniden düşünmeye ihtiyacımız var. Bu böyle gitmez. Çünkü giderek okullar da, sokaklar da savaş alanına dönebilir. Çok dikkatli olmalıyız.