- Kategori
- Eğitim
Okullar açılırken… Eğitimde sorunlarımız.

Dikkat! Okullar açıldı!
2011-2012 Eğitim ve Öğretim yılı 19 Eylül Pazartesi günü başlayacak.
Tüm yönetici, öğretmen, öğrenci ve velilere hayırlı, uğurlu ve başarılı olmasını diliyorum. Miniklerin anne-babalarıyla okula başlaması, okula uyum sağlanması için bir hafta önceden başlamıştı. Onların okul, sınıf ve arkadaşları ile ilişkilerinde duygusal hazırlıklarına yardımcı olması açısından bu uygulama çok iyi oldu.
Okula yeni başlayan çocuklarımıza, okulda öğretmenlerin sözünün geçtiği, öğretmenlerin otorite olduğu öğretilirken, ana-baba ve veli olarak asla “öğretmeni korku salan kişi” şeklinde tanımlamamalıyız. Çocuğun okulda sorunları olduğunda öğretmeninin ona yol göstermesine yardımcı olmalıyız. Okulun teneffüslerde “oyun oynanan, şarkı söylenebilen, resim yapılabilen bir yer olduğu” vurgulanmalıdır. “Öğretmenini dikkatli dinle !”,” Öğretmenini sakın kızdırma !”, “Gürültü yapma !” şeklinde uyarılarda bulunmayınız. Kısacası çocuğu “okuldan ve öğretmenden soğutmamalıyız.” Okula gitmeyi özendirmeliyiz. Sonuç olarak; anne-baba-öğretmen işbirliği çocuğun okula uyum sürecini kolaylaştıracaktır.
Miniklerin heyecanla okula başlamalarını izlerken, aklıma - onların karşılaşmamalarını dilediğim, yıllardır süregelen - “eğitimdeki sorunlarımız” geliyor.
Ne yazık ki, yeni eğitim ve öğretim yılı, biriken sorunlara çözüm üretilemeden açılıyor. Okullar açılırken artan sorunlara ve olası çözümlerine –ana başlıklarla-kısaca değinmek istiyorum.
Basından da izlemişsinizdir,“Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırıldı. Bakanlık Merkez teşkilatlanması yeniden yapılandırıldı. “Kanun Hükmünde Kararname” ile 32 olan hizmet birimi sayısı 17’ye indirildi. Okul müdürlerinden sonra, müdür yardımcılarının da yerleri değiştirilmeye başlandı. Mahkeme kararıyla görevine geri dönenlerin yanı sıra, yöneticilerin yeni duruma uyum sağlaması yeni sıkıntıları da beraberinde getirecektir.
En önemli sorunlardan biri olarak, sayıları günden güne artan “ataması yapılamayan öğretmenler”isayabiliriz. Bizim de hem fikir olduğumuz, “Öğretmen yetiştirme ve atamadaki sorunlar başta olmak üzere, yetersiz bütçe, bilimsel eğitimi dışlayan kitaplar, eğitim ortamındaki eksiklikler ve yetersizlikler, eğitim çalışanlarının özlük ve ekonomik sorunlarının da çözüme kavuşturulmayı beklemekte olduğu” uzman eğitimciler tarafından da ifade edilmektedir.
Mevcut eğitim sistemi öğrencileri sadece test çözmeye ve ezbere itmektedir. Eğitimin çağdaş bir görüşle, daha nitelikli bir hale getirilmesi gerekmektedir. Resmi okullarımızda da özel okullardaki başarı ve eğitim kalitesi yakalanmalıdır. Bu arada özel okulların önündeki engeller de kaldırılmalı ve tüm okullar içindeki payı yükseltilmelidir.
Eğitimci Enver Yücel, Amerika’da “Performans Denetim Raporları” na göre başarısız olan okul müdürünün görevden alındığı ve o okulun kapatıldığını ifade ediyor. Acaba bizde böyle bir uygulama olmuş mudur ? Nuran Çakmakçı’nın(Hürriyet Gazetesi) haberine göre; Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İl Milli Eğitim Müdürleri ile Ankara’da yaptığı toplantıda: “ Önümüzdeki yıldan itibaren bütün illerde, ilçe ve okul yöneticileri için performans ölçüleri koyan uygulamayı başlatmak istediğini” açıklamış. İyi de, okulların ve eğitim yöneticilerinin performans denetimleri zaten yıllardır yapılmaktaydı. Önemli olan sonuca gitmek için, başarısız olan yönetici ve müdürlere bir yaptırımda bulunulmasıdır.
Eğitim kurumlarımızda bütçe olmadığı için, hizmetli yetersizliğinden dolayı temizlik ve hijyen yeterince sağlanamamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi artırılmalı, bu arada her yıl okullarda şikâyet konusu olan öğretmenlerle –velileri karşı karşıya getiren, “para toplama işi”ne son verilmelidir.
İlgililerce okullaşma oranının yetersiz olduğu ve zorunlu olarak ikili öğretim yapıldığı ifade edilmektedir. Kırsal kesimlerden büyük şehirlere önlenemeyen “göç”ün derslik ihtiyacını da artırdığı da bir gerçektir. Okul öncesi öğrenci sayısı ve göçler dikkate alınarak, yeterince okul yapılmalıdır. Atanamayan öğretmenlerimizi işsizlikten, çocuklarımızı öğretmensizlikten kurtarmak için yeterli sayıda öğretmenin ataması da yapılmalıdır.
Daha fazla “yaz-boz tahtası” yapılmadan, kalıcı olarak “üniversiteye geçişler” bilim kurulları, öğretmen, veli ve öğrencilerin katılımıyla yeniden düzenlenmelidir. Ders kitapları da okulu ve öğrenmeyi sevdirecek içerikte olmalıdır.
Eğitimin sınav merkezli olmasının özel dershanelere olan ilgiyi artırdığı bilinmektedir. İlköğretim ve ortaöğretimde dershanelerin öne çıkması – özellikle- dar gelirli aileler için önlenmelidir.
36 yıllık fiili hizmeti olan bir eğitimci olarak, öncelikle öğretmen eğitimine gereken önem verilmelidir, diyorum. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, MEB.’nin bu konuya el atması sevindiricidir. Ayrıca, zorunlu hizmet bölgelerinde çalışan öğretmen ve eğitim çalışanlarına, bu bölgelerde çalışmayı özendirecek bir tazminat uygulaması başlatılması, bu bölgelerden kaçışı önlemede yararlı olabilir.
Eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunları saymakla bitmez. MEB.’in bilim adamları, eğitim ve akademik uzmanlarla birlikte öne çıkan bu sorunlara ortak çözüm arayışı içinde olması gerekmektedir.
Sorunun içinde olmaktansa, sorunlara çözüm aramak daha iyi değil mi?
Sevgi ve saygılarımla.
Ali İhsan ÖZÇAKIR
MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E)
e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com