Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Aile ve Çocuk Danışmanı Burcu Polatdemir

http://blog.milliyet.com.tr/yasamsenin

04 Ağustos '22

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Olasılıklar Diyarı

Hepimizin birer olasılıklar diyarı olsaydı kendimizi nasıl hissederdik acaba.. Bunu hiç düşünme fırsatınız olabildi mi? Kulağa periler ülkesi ya da masallar diyarı gibi olguları çağrıştırsa da bir taraftan zihnimizin içindeki o ‘o konuşan mantık sesi’nin bunu çok da hoş karşılamayacağını birkaç dakika içinde öğreniriz.

Bu nasıl mı olur? Diyelim ki; Yıllardır hayal ettiğiniz bir şey var ve ne zaman umutlu olsanız aklınıza o durum gelir ve ‘Keşke şunu yapsam? Yapsam kimbilir ne güzel olurdu, her şey nasıl farklı olurdu diye düşünmeye başladınız.. Peşinden hiç geç kalmadan o ses başlar konuşmaya:

-‘Yok artık ,o kadar da değil.. İçinde bulunduğun şartlara baksana .. Bu şartlar içinde hiç olacak gibi mi? Önce şunun olması lazım. Hem onun olabilmesi için bunun da diğerinin de şu şekilde olması gerekir.. Yani kısacası kendini hiç boşuna hayal denizine kaptırma. Ayağın yere bassın. Ben neredeyim, o hayal nerede? Sen düzenine devam et yüksekten uçup da onu kaybetme bari ’..

Bunun gibi örnekler belki de birçoğumuz yaşamışızdır. Hayatta ‘Olasılıklar Diyarı’ nın olabilme ihtimali her ne kadar uzak gelse de inancın asıl kaynağı zihnimizdeki bir şeye olan inancımızdan kaynaklanmakta. Bunu bazen kabul etmekte zorlansak da inandığımız ya da inanmadığımız şeyleri hep zihnimizdeki yerleşmiş düşünceler belirliyor. Bir şeyler gerçekleşebilir. Ama eleştiren, yıkan , olmayacak diyen şey: ‘Zihnimizdeki muhakeme eden, neden-sonuç ilişkisi kuran o sesin gerçekliğidir.’ O her şeyde mantık arar. Elle tutulan gözle görülen şeylerde gerçeklik aradığı için ; Olasılıklarda olan o belirsizlikte kalmak istemez. Bu bir nevi mantığın kişinin zihnini koruma mekanizmasıdır.

Dolayısıyla kişiyi konfor alanında tutar. Tanıdığı bildiği sularda yüzdüğü sürece kendini güvende hissetmesini sağlar. Bu da kişinin cesaretine, hayallerine , umutlarına ,olabilir mi acaba diyen sesine  ket vurur. Sonrası ise ; bildiğimiz gibi ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’..

-‘Yapamam çünkü bende şu yok.. Olamaz çünkü şunu yapmadım. Bende olmaz çünkü onun kadar öyle değil böyle değil vs vs .’. Örnekleri istediğiniz şekilde çoğaltabiliriz.

Peki ya size düzenli olarak her sabah bir ses ; ‘Yapabilirsin çünkü sende bu kapasite var. Yapabilirsin çünkü inanıyorsun. Yapabilirsin çünkü yapanlarda sihirli değnek yok. Yapabilirsin çünkü bunu yapmak için olağanüstü yetenek gerekmiyor. Yapabilirsin çünkü ihtiyacın olduğunda , harekete geçtiğinde ben senin yanında olacağım’ diye seslense  yine bu kadar olasılıklarınıza yabancı gözlerle bakar mıydınız? Kendi adıma söyleyebilirim ki; Bir çoğumuz için harika olurdu. İçimize umut, eylemlerimize cesaret gelirdi ve bir noktadan sonra o eleştirisel sesi duymazdınız bile.

Peki  ya o sizi cesaretlendiren sesi;  bir başkasından  değil de kendinizden duysaydınız  ne kadar inandırıcı olurdu ? ‘Hayır o kadar etkileyici olmazdı’ diyenleriniz var mı? Dışarıdan gelecek sesten daha mı az inandırıcı olurdu biricik kendi cesaret sesiniz? Aslında tam da olasılıklar diyarının mimarının kendi sesiniz, kendi düşünceleriniz, kendi duygularınızdan koparak gelebileceğinin bilgisini versem? Yaratabilme , kendi içinizdeki gücü açığa çıkarabilme kapasitenizin doğarken tam da içinizde olduğunu bilmek ne hissettirirdi?

İnanması çok mu güç? Başkasının sesi daha mı inandırıcı? Daha mı mümkün konuşuyor?  Şimdi  tüm eleştiren, yapamazsın diyen sesi  fark etmeye, onun neden önünüze  taşlar koyduğunu, ‘yapamazsın çünkü..’ diye başlayan cümlelerle sizi sabote etmeye çalıştığını daha net fark edebilir misiniz? Zihninizin inançlarından olmasın sakın?.. Bir dinleyin bakalım ne diyecek? Hepinize iyi haftalar..

 
Toplam blog
: 82
: 140
Kayıt tarihi
: 12.04.15
 
 

Çocukların duygu ve davranışlarının sonuçlarından yola çıkarak ,çocuğun ruh dünyasında oluşan değ..