Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '11

 
Kategori
Kitap
 

Olay ufkundan bildiriyorum...

Olay ufkundan bildiriyorum...
 

Katil kara delik...


Benim neslim fen derslerine hep “Öf ya...” diyerek girdi.

Fizik, kimya ve biyoloji, “Gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” duvarından sektiler birer birer.

“Cehennem”, matematik dersleri, “zebaniler” de matematik öğretmenleriydi gözümüzde.

Bugün “kuantum” denilince aklımıza “düşünce gücüyle peklik tedavisi”nin gelmesi, “ribozom”un yüz kremini, “kesir”in yara bandını çağrıştırması gayet doğal. Bilime ve bilimsel düşünceye o denli uzağız ki, dünyanın bütün mezuralarını uç uca eklesek, aramızdaki mesafeyi ölçmeye yetmez.

Terbiyesizlik etmeyip, fen derslerine gereken ilgiyi göstermiş olsaydık, hepimizin astronot olmayacağımızı ben de biliyorum. Mutfakta pırasa doğrarken, aniden tencereden fırlayan bir manyağın bize alüminyumun atom numarasını sorması ihtimali de zayıf olduğuna göre, herşeyi sular seller gibi bilmemiz gerekmiyor. Ve fakat sorgulamayı öğretecek ve şaklabanlıkla bilim arasındaki farkı görmeyi sağlayacak kadarını bilsek fena olmazdı sanki. O zaman önümüze her konanı yemezdik belki.

Kısa bir süre önce, astrofizikçi Neil DeGrasse Tyson’ın, ismini Türkçe’ye kabaca “Kara Delik ve Diğer Kozmik Şüpheliler Eliyle Ölüm” (1) diye çevirebileceğim bir kitabını bitirdim.

Nasıl anlatsam, nereden başlasam?

Önce yazardan biraz bahsedeyim, sonra beynimin yettiği, klavyemin yazdığı kadarıyla kitabı anlatmaya çalışırım...

Neil DeGrasse Tyson, astronomi ile ilgilenenlerin yakından tanıdıkları bir isim. Kendisi New York’taki Hayden Planetarium’un yöneticisi ve 2006’da Plüton’un gezegenlikten çıkarılmasıyla sonuçlanan tartışmayı başlatan kişi. “Savunmasız gezegenlerle uğraşmadığı” zamanlarda, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nin astrofizik bölümünde araştırmacı olarak çalışıyor ve PBS’in NOVA scienceNOW adlı belgesellerinin yapımcılığını ve sunuculuğunu yapıyor. Son derece zeki ve gayet eğlenceli bir insan. Konferanslarını ve konuk olduğu televizyon programlarını seyrederken, kendi tek kişilik gösterisini yaptığı izlenimine kapılıyorsunuz. Uzmanlık alanı haricinde pek çok bilimsel konuya da hakim ve bildiklerini başkalarıyla paylaşmaktan zevk aldığı belli. Bilimin tanıtımı için harcadığı çaba, tarzları çok farklı olsa da, sık sık Carl Sagan’la kıyaslanmasına sebep oluyor.

“Kara Delik...”, Tyson’ın 1995-2005 yılları arasında Natural History dergisinde yayınlanan makalelerinden bir derleme. Kitabın içeriği öylesine zengin, bahsettiği konular öylesine kapsamlı ki, öyle bir kez okunup kütüphanede tozlanmaya terkedilecek gibi değil. Kaynak olarak özenle korunması, sayfalarını açarken haşin davranılmaması gereken, akla takılan konularla ilgili tekrar tekrar başvurulabilecek bir altın madeninden bahsediyorum.

Kitapta ne var?

Büyük Patlama’dan günümüze evren, atomlar, elementler, moleküller, galaksiler, yıldızlar, gezegenler, fizik, kimya, biyoloji, organik yaşamın evrimi, bilimin tarihi, felsefesi ve kültürümüze etkileri var. “Bir kara deliğe düşsek, nasıl ölürdük?”, “Karanlık madde hakkında ne biliyoruz?”, “Uydular, gökten tepemize nasıl düşmüyorlar?”, “Dev bir asteroid dünyaya çarpıp yüzeydeki bütün yaşamı yok etse, bu durum okyanus dibindeki volkanik bacalarda yaşayan termofil bakterilerin umurunda olur mu?”, “Akıllı Tasarım, gerçekten akıllı mı?” gibi bir dolu sorunun cevaplarını da bu kitapta bulmak mümkün. Tyson, en karmaşık, en tartışmalı konuları bile, esprili bir dille, kolay anlaşılır bir hale getirmeyi başarmış. Mesela, uzayda yaşam olasılığını irdelediği bölümde, gezegenimizdeki yaşamın çeşitliliğine vurgu yaparak, dünyayı yeni tanıyan birinin (uzaylı), hayatında hiç yılan görmemiş olan bir diğerine (diğer uzaylı), bir yılanı nasıl tarif edeceği üzerine kafa yormuş:

“Ay, inanmazsın, dünyada;

1- avını kızılötesi dedektörlerle takip eden,
2- kafasının 5 katı büyüklüğündeki hayvanları tek parça halinde ve canlı canlı yutan,
3- kolu, bacağı ya da bunlara benzer herhangi bir uzantısı olmayan,
4- düz zeminde saniyede 61 santimetrelik bir süratle kayarak ilerleyen,

bir hayvan var.” (2)

En kısa zamanda Türkçe’ye çevrilip, yayınlanmasını ümit ettiğim bu harika kitap, yaşam, evren ve her şey hakkında ne bilip, ne bilmediğimizin bir özeti gibi.

Mesela evrenin, bizim için, bizi gözetecek bir şekilde yaratılmadığını, tam tersine, dev gamma ışını patlamaları, ezici çekim alanları, maddeye aç kara delikler, çöken gaz bulutları arasında patlayan yeni doğmuş yıldızlar, çarpışarak birbirlerini yiyen yamyam galaksiler, gezegenlere çarpıp duran asteroid ve kuyruklu yıldızlarla dolu, “yıkıcı, vahşi ve düşmanca bir hayvanat bahçesi” (3) olduğunu biliyoruz. Ve fakat bunu görmenin neden bu kadar zor olduğunu bilmiyoruz.

Doğada bulunan bütün elementlerin, yıldızların içindeki termonükleer tepkimeler sonucunda oluştuklarını, ömrünü tamamlayan yıldızların patlamasıyla yeni yıldızlar, yeni gezegenler, yeni yaşam biçimleri oluşturmak üzere uzaya dağıldıklarını, özetle “hepimizin yıldız tozu olduğumuzu” (4) biliyor, lakin bunun bizi neden rahatsız etmesi gerektiğini bilmiyoruz.

İnsan vücudunun bir başyapıt olmadığını, örneğin yıllarca biyolojik bir mühendislik harikası zannettiğimiz gözlerimizin neredeyse kör olduklarını biliyoruz. Kızılötesi bir günbatımının (5) nasıl birşey olduğunu, ya da yiyeceklerimizin üzerinde kaynaşan bakterileri görmenin (6) hoşumuza gidip gitmeyeceğini maalesef bilemiyoruz.

Bilgimizin sınırına dayandığımızda, “Ne olduğunu bilmiyorum. Nasıl çalıştığını bilmiyorum. Benim anlayamayacağım kadar karmaşık. Hiçbir insanın anlayamayacağı kadar karmaşık. Öyleyse daha üstün bir zekânın ürünü olmalı.” diyerek, “cehalete sarılmanın” (7), bilim olmadığını biliyoruz. Geçmişten bugüne, sadece cevapları işimize gelen soruları sorsaydık halimiz nice olurdu, bakın işte onu bilmek dahi istemiyoruz.

http://www.haydenplanetarium.org/tyson/


(1) Death by Black Hole and Other Cosmic Quandaries
(2) AGE, Sayfa 231
(3) AGE, Sayfa 358
(4) AGE, Sayfa 197
(5) AGE, Sayfa 360
(6) AGE, Sayfa 29
(7) AGE, Sayfa 361

 

 
Toplam blog
: 81
: 1521
Kayıt tarihi
: 04.07.06
 
 

Kişinin kendini anlatması zor. Her şeyden birazım, her şeyim yarım.   ..