Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '08

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Oleeeee. Spora başladım.

Oleeeee. Spora başladım.
 

Hiç spor yapanla, yapmayan kadın bir olur mu?


İlkokuldan bu yana 45 dakika sabah, 45 dakika olmak üzere günde 1, 5 saat yaptığım spora son üç yıldır ara vermiştim, yakınlarımın sağlık sorunları ile şehirlerarası mekik dokumaktan. Uzun zamandır da spora başlamalıyım, spora başlamalıyım diye sayıklayıp duruyordum. Dün nihayet başladım ve bu defa dünyada yıkılsa, şehir de değiştirsem, köye de gitsem bir gün bile aksatmamaya kararlıyım. Bunu burada yazıyorum ki tutanaklara geçsin ara sırada olsa bana hesap sorun diye. Bu konuda arkadaşlarımı tam yetkiyle donatıyorum. Yaşam çiçeklerim özellikle seni. Her gün soracaksın tamam mı bana. Aynur sporunu yaptın mı bugün diye. Eğer yapmamışsam fırça çekebilirsin. Fırça eskirse haber ver. Ben yenisini alır gönderirim sana merak etme. Dedim ya tam yetki ile donatıyorum seni ve gönüllü arkadaşları. Olmuyo böyle canım. İç sigarayı, iç çayı, otur blogların başına memleketin halleriyle uğraş. Boş verrrr. Sıkıldım artık. Ne demiş atamız. “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” Sağlıklı vücutlara sahip olalım ki kafa da çalışsın değil mi?

Bazılarınız merak edebilir. Aynur nasıl spor yapıyorsun. Aynı ben gibi yaptığım spor da karmakarışıktır. Bugüne kadar asla spor salonuna gitmedim mesela. Fakat benim kız kardeşlerim yok mu? Milyonlarca lira döktüler spor salonlarına valla. Hele küçüğü. O oldum olası tombikti zaten. Biz kilo vereceğiz veya formumuzu koruyacağız diye terim terim ter döker, terlerken o homini gırtlak yiyor ve bizim “bak kızım evlenince, bir de çocuk sahibi olunca şişko olacaksın” uyarılarımıza aldırmıyor, bana bir şey olmaz diyordu. Öyle mi… Öyleee. Evlendi. Ondan sonra bi kilo aldı. Ohhh. Dediğimize geldi. Ondan sonra diyetisyenler, spor salonları bin bir türlü şey. Ne yaptıysa veremedi kiloyu. Ben anlamıyorum. Üç beş kilo verdi 10 kilo aldı. Vallahi inşallah bu yazıyı görmez. Bloğa girip bu yazıyı okursa öldürür beni. Sen kendini rezil ettiğin yetmiyormuş gibi bir de bizi rezil ediyorsun diye. İnşallah girip okumaz. Korkarım ben ondan vallahi. Her neyse. Bu biraz da onun işinden kaynaklanan bir durum. Sabahtan akşama oturarak çalıştığı için. Bir de düzensiz beslenme tabii. Bir de abim var kilolu. Fakat onda olan hanım kimde olsa kilo alır zaten. Yağlı yağlı en az üç dört çeşit yemek. Ben olsam ben de alırım. Bak sülaleyi saydım yine. Annem babam bizim evde üç normal üç şişman sayılabilecek fert var. Aslında annemi saymamak lazım da yaşı itibari ile. Bir de dokuz çocuk doğurma olayı var tabii. Korkmayın korkmayın. İkisi ölü doğmuş, üçü de doğduktan sonra ölmüş. Toplam dört kalmışız yani. Nerden nereye geldik yine ya.

Böyle oluyor benim işte. Başlarken bambaşka şeyler yazmayı planlıyorum, sonra bir şekilde kayıp, uzayıp gidiyo konu. Akıyo yani. Her neyse. Ne demiştim hiç spor salonuna gitmedim. Ergenlik dönemlerimde Jane Fonda vardı. Her gün televizyonda aerobik yapardı. Oradan. Tatil köylerinde izlediklerimden. Harmoni işte. Şimdi nasıl spor yapıyorsunuz diye sorsanız eminim çok kafanız karışır. Mesela dün akşam darıldım darıldım ben sana canım türküsünü açıp bir güzel hoplayıp, zıpladım, biraz bel incelmeye yönelik hareketler filan ısındım. Müzikleri sıkıldıkça değiştiririm. Ne arasan var benim ısınma hareketlerinde. Yıldız Tilbe’den tutun da Sezen’e, halaylardan, yabancı parçalara kadar. Dedim ya sıkıldıkça değiştiriyorum müziği. Sözleri Sezen’e ait Kenen Doğulu parçasında az mı ısınma harekeleri yaptım. Hoppidi, hoppidi hoplatalım kız diyerek. Gördünüz işte oryantalden pop müziğe, hatta hip hopa uzanan bir müzik aralığında çılgınca dans edip ısındıktan sonra öncelikle boyundan başlıyor, kollara kayıyor, oradan kendimi sırt üstü yere atıp karın kaslarımı kuvvetlendiriyor, oradan da bacak kaslarıma geçiyorum ki, özellikle bacak kaslarımı çalıştırmam, üç defa menüsküs ameliyatı geçirmiş bir şahıs olarak hayati önem taşıyor benim için. Doktorum duysa üç yıldır yapmadığımı gebertir beni. Karın kasları derseniz çok önemli. Yeri, geldiğinde göbeği açık kıyafetler giyebilmek için tabii. Hiç sevmem sağdan soldan sarkan göbek görüntülerini. Göz zevkimi bozuyorlar. Bazen onbeş onaltı yaşlarında kızlar görüyorum, aman Allah’ım. Olmaz böyle bir şey. Fakat en büyük suçu bu kızların annelerinde buluyorum. Aman okusun diye hiçbir iş yaptırmıyorlar. Her işi kendileri yapıyor. Biliyorsunuz ev işleride bir hayli kalori harcatıyor. Bir de denize girip her tarafından selüloitler fışkıran hatunlar. Olmuyor. Cidden olmuyor. Zaten oldum olası gıcığımdır kiloya. Ben öyle selüloitlerim olsa asla denize falan girmem derken büyük konuşmuş olacağım ki bu kış bir hayli kilo aldım cidden. Bunun en büyük nedeni, suçlusu da bloglar vallahi. Milliyete dava açsam. Oturan boğalardan sen sorumlusun diye. Benim ne yapıp ne edip fazla değil acil beş kilo vermem lazım. Göbeğim çıktı ya. İnanamıyorum. Olmaz. Olmaz. Tabii ki sporla beraber kilo vermeliyim ki, şaşırmasın vücut, sarkmasın sağdan soldan. Rumeli çarşafı gibi. Ne yapcam ben ya. Tamam, yine günde 1, 5 saate asılmam lazım. Sen dokuz ay hamileliğin boyunca bile hiç aksatma, en derekli zamanda üç yıl ara ver. Olacak iş mi. Morukluyoruz yani şunun şurasında. Daha fazla hareket edip daha az yememiz lazım. Bütün kitaplar öyle diyor çünkü, siz de bilirsiniz. Biz ne yapıyoruz. Tam tersini. Olmazzzz. Olmaz. Fakat bir şeyin farkına vardım. Ben vur deyince öldürürüm genellikle. Çok ağır ve bilinçsiz spor yapmaktan sol bacak iç liflerimde bir sakatlık var. Hani şu bacakları yana açıp tamamen vücudu yere yapıştırma olayları var ya. Çok zorlamıştım valla. Hem de altı yedi aylık hamileyken bile. Annemden durmadan fırça yiyordum. O çocuğa bir şey olsunda görürsün sen o zaman diye. Hele hamileyken bi ruj sürdüm mü, kıyamet kopuyordu. Neymiş de çocuk lekeli doğarmış. Allah’ım çok komikti. Çocuk doğdu. Onlar bir gün sonra çocuğu görmeye geldiler. Annem çocuğun yüzünü açar açmaz. Bakkk. Gördün mü işte. Çocuğun gözünün etrafında kına yakılmış gibi leke işte. Ben sürme demedim mi sana o ruju. Oysa gördüğü tendirdiyotvari leke çocuğun gözleri mikrop kapmasın diye sürülen bir ilaçtan ibaretti. Ah anne. Ah cahillik. O dönemlerden kalma sanırım sol bacak iç liflerde bir kopma olmasa da zedelenme var ki şimdi o hareketi tam olarak yapamıyorum. Oysa yapmak istiyorum. O Jimnastikçi kızları görünce ölüyom, bitiyom. Hele buz dansı yapan kızlar yok mu? Avrupa’da doğmuş olsaydım kesin buz dansı yapardım. Otellerde ki animatör kızlarında vücudu çok güzeldir ha. Kaslı. Anadolu ateşlini izlemiştim Side Amfi tiyatroda. Müthişlerdi. Hem dansları, hem vücutları. Eeee. Dile kolay. Günde düzenli olarak en az sekiz saat dans. Onlar olmayacakta bende mi olacağım. Değil mi. Ama…. Bana ne ya. Ben de öyle olmak istiyorum. Öyleydim yani. Bir zamanlar. Üfff ya… Eski halime dönmek istiyorum ben. Onun için dedim ya Yaşam Çiçeklerim her gün içtimaa çekeceksin beni. Yok, öyle tembellik. Yaz geliyo kız. Topu topu üç kere denize gidiyorum zaten, son üç senedir. Ona da gitmem bak. Gidemem kilo vermezsem. Acı bana. Onun için başlamışken aksatmamam lazım. Bu arada popoyu kaldıran ve sıkılaştıran hareketi yapmayı unutmuşum gördün mü. Tüh be. Soğudum da şimdi. Her neyse. Kadınların en büyük sorunlarından biri karın kasları. Bak onun için çok kolay olan ve doktorun önerdiği bir hareket tarifi vereyim size, siz de yapın. Çünkü bel ağrılarının en büyük nedeni sıkı olmayan karın kaslarıymış ona göre….

Yere sırt üstü uzanıp, burnunuzdan alabildiğiniz kadar nefes alıp “tüm göğüs kafesinizi dolduracak şekilde” ayak parmak uçlarınızı görecek biçimde başınızı kaldırıp, içinizden ona kadar sayıp, sonra yavaş yavaş ağızdan vererek başınızı yere indiriyorsunuz. Sonra aynı biçimde nefes alıp içinizden ona kadar sayarak hareketi, on kez tekrarlıyorsunuz. Başlangıç için bu yeterlidir. İlerleyen zamanlarda bu sayıyı on beşe çıkarıp, on beş kere tekrarlayabilirsiniz. Yani ilk başlarda toplam sayınız 100, sonrasında kademeli olarak 150’yi bulmalı. Çok kolay, bele en az zarar veren ve bir o kadar da etkili bir harekettir. Bu hareketi yaparken kollarınız yanda ve yere yapışık olmalıdır. Kollarınızdan güç almayacaksınız yani. Yalnızca karın kaslarınızı kullanacaksınız. İlk başlarda karın kaslarınızda bir hayli acıma hissedebilirsiniz sakın vazgeçmeyin, bir hafta on gün içinde acıdan eser kalmaz ve en geç iki ay içinde çok kilolu olmayan bir kimse kaslı ve oldukça etkileyici bir karına sahip olabilir. Kilolu olanların birkaç ay devam etmesi lazım maalesef. Bacak kasları için benim ki özel olduğu için size başka hareketler yapmanızı önereceğim. En basit ve etkili olanı yukardan kademeli olarak başlayıp ona kadar dizleri kırıp toplayarak onar defa tekrarlamanız. Yani gittikçe yere en yakın yere kadar yapabileceğiniz kadar bu hareketi tekrarlamak. Sonrasında tersine. Bu zor biraz aslında ama çok etkili. İlk başlarda çok acı duyabilirsiniz kaslarınızda ama on gün dayanmak ve devam ettirmek sizi rahatlıkla mini etek giyebileceğiniz kaslı bacaklara taşıyacaktır. Değmez mi? Giymeseniz bile önemli değil tabii. Pantolon altında da gayet hoş duracak selüloitsiz şekilli bacaklara taşıyacaktır sizi bu hareketler. Yalnız bu çarpık bacakları pek düzeltmiyo onu söyliyim. Onun için plastik cerrahiye başvurmanız lazım:)) Laf aramızda ben de hafiften varda. Ne yapsam düzleyemedim yani.

Bu günlük bu kadar yeter değil mi arkadaşlar. Sizin de gözlerinize yazık yani. Sorularınız olursa yorum cevaplarında da cevaplamaya çalışırım ama hiçbir şey yapmasanız bile açın müziği günde yarım saat dans edin. Özellikle oryantal bel inceltmek için birebirdir. Haydi, hepinize kolay gele.

Bir de sloganımız olsun mu kızlar. Haydin kızlar sporaaaaa…. Yaz geliyo kız. Haksız mıyım ama. Haydi haydi. Tembellik yok. Göreyim sizi. Gittiğimiz gezdiğimiz yerlerde aaa bak MB kızları dedirtmeliyiz kendimize. Değil mi ama… Kolay değil öyle MB blog yazarı olmak. Haydiiinnn Spora kızlar. Tembelliği yasaklıyorum hepinize. Kaldırın popolarızı.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..