- Kategori
- Psikoloji
Ölüm güzeldir….

Bilerek ve isteyerek cinayet işleyeceğim birazdan. Bilerek ve isteyerek öldüreceğim seni. Bu işi bu gün bitireceğim. Bitireceğim evet..
Bağdaş kurdum yere. Bir yer sofrası hazırladım kendime. Bir tabağa şarkıları doldurdum. Bir tabağa şiirleri. Sağ tarafıma kılıç, sol tarafımda tekleyen bir yürek. Sağ elimdeki kılıçla sol tarafımı katledeceğim birazdan. Fakat önce biraz demlenmem lazım. Birazdan başlayacak mahkeme. Mübaşir seslenecek birazdan. Davan başlayacak birazdan. Müdahil avukatı ben, savunma avukatı ben, iddianameyi hazırlayan yine ben. Ben bir kahramanım. Kahraman bir savcıyım ben. Şimdi koltuğuma oturmalıyım. Hakim koltuğuma. Kırmak için elimdeki kalemi. Ama önce bir şarkı doldurmalıyım kadehime.
Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.
O bütün alışkanlıklardan
Ve bütün sıradanlıklardan öteye,
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
Doyamadım inan,
Kanamadım sevgiye...
Korkulu geceleri sayar gibi,
Deprem gecesinde bir yıldız,
Birdenbire kayar gibi;
Ellerim kurtulacak ellerinden,
Bir kuru dal, ağacından
Çatırdayıp kopar gibi...
Şimdi yalnız ve tek başına ve sessiz bitirmeliyim bu işi. Fakat fakat bu çamaşır makinesinin sesi. Evet çamaşırları asmalıyım önce. Oğlan pazartesi okula gidecek. Gömleği temiz olmalı. Biraz daha şarap. Evet. Biraz daha. Kan kırmızı. Yakut olsun. Bilirsin severim yakutu. Her şeyin en iyisi olmalı. Sahicisi. Gerçeği. Yakışmalı bu ölüme. Ve biraz daha şarkı. Şarkı almalıyım şarapla.
Yusuf Hayaloğlu evet. Yusuf hayaloğlu.
Demek şimdi gidiyorsun;
Yazdığımız son şiir öyle yarım kalacak!
Demek şimdi gidiyorsun; Kuşlarımız acıkacak, saksılarımız artık sulanmayacak!
Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp
aynanın sahtekâr yüzüne
-Oy benim yaralım-
Demek şimdi gidiyorsun;
Beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlerin dibine!
Her şey tamam diyorsun, git...
Beni viran bir şehir gibi terk et...
Haydi git!
Dışarısı ispiyon... Dışarısı ihanet...
Seni bir gören olmasın, dikkat et!..
Her şey tamam diyorsun, git...
Beni viran bir şehir gibi terk et...
Haydi git!
Dışarısı ispiyon... Dışarısı ihanet...
Seni bir gören olmasın, dikkat et!...
Bir şarkı daha. Bir şarkı daha evet.
Ne sen leyla' sın ne de ben mecnun
Ne sen yorgun ne de ben yorgun
Kederli bir akşam içmişiz sarhoşuz hepsi bu
Ne sen bulutsun ne de ben yağmur
Ne sen mağrur ne de ben mağrur
Hüzünlü bir akşam susmuşuz durgunuz hepsi bu…
Güzel gidiyor. Bir kadeh daha… Mutlu gitmeliyim. Yüzümde mutlu bir gülümseme olmalı! Ardımdan yaşamı çok seviyordu demeliler. Yüzüme baktıklarında okumalılar.
Malatya’dan çıktım yola, yollar yanıyor
Düşman sarmış dört yanımı, kurşun saçıyor
Düşmüşüm bir çukura, canım yanıyor
Yaşasam mı ölsem mi?
Karar vermek zor.
Eeee…. Zor tabii. Biraz daha mahkeme lazım. Biraz daha iç yolculuk. Biraz daha suskunluk. Ve biraz daha şarap…
Bilmem ki????
Bilmem ki??? O bir muamma…
Şu dağlarda kar olsaydım
Bir asi rüzgar olsaydım
Arar bulur muydun beni beni
Sahipsiz mezar olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım
Yıkık perişan olsaydım
Yine sever miydin beni beni?
Simsiyah duman olsaydım
Bir yudum daha… İyi olur…. Değiştir şu şarkıyı da…
Yan yana geçen geceler unutulup gider mi?
Acılar birden biter mi?
Bir bebek özleminde seni aramak var ya
Ah o bebek özlemi… Ne kadar da güzelmişim bebekken. Öyle derdi halam. Beni en çok seven halam....
Bu hep böyle böyle gider mi?
İçimdeki fırtına, kör kurşunla diner mi?
Kavgalar kansız biter mi?
Bir mavzer çığlığında seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi?
Kendine iyi bak beni düşünme.
Su akar yatağını bulur,
Kendine iyi bak beni düşünme
Su akar yatağını bulur.
Olur… Düşünmem Ahmet. Olur düşünmem. Bilirim su akar yatağını bulur.
Sen miydin o, yalnızlığın mıydı yoksa? Kor karanlıkta açardık paslı gözlerimizi. Dilimizde aksamdan kalma bir küfür. Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni, yakamda bir amonyak çiçeği. Yalnızlığım, benim pasaklı kontesim.....Ne kadar rezil olursak o kadar iyi. Ne kadar rezil olursak o kadar iyi.
Ya gençliğim… Ya gençliğim…
Gençliğimi kimse bilmez benim,
Sakallarımda çocuk kokusu,
Yüzümde ay ışığı fışkırırdı benim.
Ceketimi yağmurlara astığımdan beri
Tehlikeli şiir okur dünyaya sataşırım…
Biraz da Zülfü alsam… Evet, biraz da Zülfü iyi gider… Belki dinleyemem gittiğim yerde.
"Ah benim sevdalı başım.
Ah benim şair telaşım.
Ah benim dünya telaşım
Ah benim sarhoşluğum.
Ah çılgın yüreğim.
Sus artık uslandır beni
Kaç okyanus geçtim böyle
Kaç denizde yitip gittim
Kırılmış direkler yırtık yelkenlerle
Kaç seferden yorgun döndüm
Ah benim yaralı ruhum.
Ah benim insan kusurum.
Ah benim isyanlarım
Ah yalnızlıklarım.
Gel artık uslandır beni
Ah benim iyimser yanım
Ah benim aldanışlarım
Ah benim kavgalarım
Ah pişmanlıklarım
Sus artık uslandır beni.
Çamaşır makinesi. Evet. Çamaşır makinesi durdu. Şimdi geliyorum….
Geldim. Geldim….
Şimdi sırada cinayet saati var. Final Attila İlhan’dan olsun.
haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
deli cafer ismail tayfur ve şaşı
maktulün onbeş yıllık arkadaşı
üçü kamarot öteki aşçıbaşı
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
cinayeti kör bir kayıkçı gördü
ben gördüm kulaklarım gördü
vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
hiç biriniz orada yoktunuz
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
on üç damla gözyaşını saydım
allahına kitabına sövüp saydım
şafak nabız gibi atıyordu
sarhoştum kasımpaşa'daydım
hiç biriniz orada yoktunuz
haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
polis kaatilleri arıyordu
deli cafer ismail tayfur ve şaşı
üzerime yüklediler bu işi
sarhoştum kasımpaşa’daydım
vapuru onlar vurdu ben vurmadım
cinayeti kör bir kayıkçı gördü
ben vursam kendimi vuracaktım
Ölüm güzeldir...
Güneşe yol veren her ölüm.
Yeter ki ölmesini bilsin.
Ölüm güzeldir.
Bilirim en az aşk kadar ölümde yakışır sana.
En az aşk kadar ölüm de yakışır sana...
Ölüm güzeldir..!