Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Öleyazdım

Öleyazdım
 

Ölümden döndüm! Şaka değil, yalan değil, gerçek! Az kalsın ölüyordum sevgili dostlar. Tamam bu hayata doğduysak elbet bir gün öleceğiz. Her nefis ölümü tadacaktır da.. O eşiğe gelince öyle demiyor insan..

Hani trafikte saniyelerle ifade edilen sürede hatta ne saniyesi saliseler içinde kazadan kurtulduğunuz olmuştur belki. Hani kıl payı kazadan ve muhtemel ölümden kurtulmuşsunuzdur belki. Kim bilir belki aracınız yoldan çıkıp uçuruma yuvarlanmaktan bir direksiyon hareketiyle kurtulmuştur.

Kiminiz bir çatıdan, kiminiz bir inşaattan, kiminiz seyir için çıktığı bir kuleden düşeyazmıştır belki. Havuza tam atlayacağınız sırada ayağınız kaymış ve istediğiniz atlayışı yapamamış, üstüne üstlük başınızı havuz kenarına çarpmaktan milim hesabı kurtulmuştur.

Yürüdüğünüz kaldırımda “pat” diye önünüze yahut arkanıza kocaman bir saksı veya tuğla veya buna benzer bir şey düşmüş olabilir. Balkondan kopan beton parçaları büyük gürültüyle önünüze düşmüş, yüreğinizi ağzınıza getirmiş olabilir.

Kabul bunların hepsinde de bir ölüm tehlikesi atlatılmış olma ihtimali mevcuttur. Amenna. Bunlardan birini yaşayıp “az kalsın ölecektim” diyene eyvallah demekten başka bir şey diyemeyiz.

Lafı uzatmayayım. Nasıl ölüyordum, sadede geleyim. Uzunca bir süredir günlük yaşam ritmimi belirli bir disiplin altına almaya gayret ediyorum. Tabi bu söylendiği kadar kolay olmuyor. Hele etrafta bu kadar uyaran varken.

İşte bu disiplin uygulamalarımdan bir tanesi de akşam vakti uyumamak.
Gün batımına yakın uykum gelse de bir şekilde geçiştirmeye, uyumamaya çalışırım. Birkaç sebebi var.

Birincisi
bu vakitlerde uyuyunca uyku miktarı ne olursa olsun vücut bir miktar dinlendiğinden gece uykum gelmiyor ya da geç geliyor. Öyle olunca uyku düzenimi bozmuş oluyorum ve tekrar eski haline getirene değin canım çıkıyor. Mesela son olaydan bu yana sersem gibiyim. Tamam önceden de biraz sersemliğim olabilir de bu şimdiki daha garip bir şey :)

İkincisi
bu vakitlerde uyuduğum zaman gün değişimine şahit olamadığım için uyandığımda afallıyorum. Az önce bahsettiğim sersemlik yorgunluk ve uyku düzensizliğinden kaynaklanan bir sersemlik idi. Bu şehadet eksikliğine bağlı afallama ise bambaşka bir sersemlik veriyor. Sanki başka bir dünyaya uyanmış gibi oluyorum. Kendime gelmem bazen bir saati bile bulabiliyor.

Üçüncüsü
de bu vakitlerde uyumak akşam yemeği yenmiş olsun ya da olmasın mide problemine de yol açıyor. Yemek yemiş olursam zaten reflüm azıyor, kıvranıyorum. Ayrıca hazımsızlık da eşlik ediyor. Yemek yemediysem de bu kez açlıktan midem kazınır vaziyette uyanıyorum.

Çünkü bu saatlerde yemek yemeyi alışkanlık edindiğimiz için biz yemek yemesek bile vücudumuz yemek yiyecekmişiz gibi hazırlık yapıyor ve asit salgıları artıyor.

İşte bir kısmını saydığım bu sebeplerden ötürü ikindinin akşama döndüğü bu vakitte uyumuyorum.
Gel gör ki sevgili okur bazen basiretim bağlanıyor. Eşeğin sevmediği diken burnunun dibinde bitermiş. O hesap benim de aksi gibi bu vakitte uykum gelir oldu.

Öyleydi böyleydi derken hep direndim, uyanık kaldım. Ya öncesinde azıcık kestirdim yahut uyku açıcı aktivitelerde bulundum. (Şinasi bu aktiviteler düşündüğün şeyler değil; kültür fizik hareketleri, kahve, çay, soğuk su ile yüz yıkama gibi şeyler).. Bir gün basiretim bağlandı.

Geçtiğimiz cumartesi gün içinde birazcık yorulunca dinlenmek istedim. Malum fıtığım sebebiyle de ağrılarım oluyor. Bir yandan da TV izliyorum. Zevce hazretleri de çarşıda, gelince yemek yiyeceğiz. Aynı zamanda kayınçom da misafirimiz. O gece yoldan geldiği için o vakitte uyuma fırsatı buldu.

Ben direnirken direnirken dalmışım. Kapının “çıt” ettiğini duydum ama o andaki uyuma isteği ile aldırmadım. Derken iyice uyumuşum. Yaklaşık 1 saat sonra zevce hazretleri uyandırmaya gelmiş.

Kah seslenmiş, kah dürtmüş, ı-ıh.. Kılım kımıldamamış. Derin uykuya daldığımı düşünerek daha şiddetli uyaranlarla uyandırmaya çalışmış.

Derken gözlerimi açtım.
Açtım açmasına ama sanki elli kiloluk şeker çuvalı kaldırıyorum göz kapaklarımla. O derece.. Zevce hazretleri de bir yandan uyandırmaya devam ediyor. Ediyor zira ben uyanabilmiş değilim.

Zar zor gözlerimi açtım, yataktan doğrulmaya çalıştım, ı-ıh..
Sanki az önceki mitinge gelmiş insanlar üzerimden geçmiş gibiyim. Hani bin bozkurt gelmiş eşek sudan gelene dek beni dövmüş gibiyim. Kolum kopuyor, bacaklarım ayrılıyor gibi, belim kaymış gibiyim..

Derken ayağa kalktım ama düşmemek için duvara filan tutunuyorum. İlkin uyku sersemliği sandığımız bu durumun geçmesi yani iyice uyanmam için bekliyorum. Gidip soğuk suyla abdest aldım. Alana kadar canım çıktı. Her bir organım lavaboya düşecekmiş gibi..

Sanki ben miadı dolmuş metruk bir binayım ve yer yer sıvalarım dökülüyor, balkonların kösüyor, tavanlarım yarılıyor, duvarlarım çatlıyor. Bedenim sanki beton dökülmüş de denizin dibine atılmış teneke kutu gibi süzülmeye ve dibe batmaya hazır vaziyette, sendelememi bekliyor.

Derken kendimi yatağın üzerine zor attım.
Ardımdan zevce hazretleri de geldi. O da duruma anlam veremiyordu, zira konuşacak halim de yoktu. Bu ana kadar bu halsizlik ve güçsüzlük haricinde bir şeyim yok. Ancak birdenbire soğuk terler vücudumdan boşanmaya başlamaz mı. Ama nasıl terliyorum. Abartmıyorum saniyeler içinde üzerimdeki fanila sıksan suyunu damlatacak raddede ıslandı.

İçimdeki sıkıntı da gittikçe artıyor. Bir an "kalp krizi mi geçiriyorum acaba?” diye düşündüm. Ne de olsa yaşımız ilerledi. Abur cubur besleniyoruz ya (pisboğazım da) “zahar damarlarımız daralmış, uykuda artık nasıl rüya gördüysem heyecanlandım ve kalbim buna dayanamadı” dedim.

Ne ki sonra işin aslını anladım. İşte terzi kendi söküğünü dikemez durumu! Aklıma gelir gelmez mutfağa daldım ve masadaki kuru üzüme saldırdım. Evet, şekerim düşmüş! Hem de ne düşüş.. Tabi uyku sersemi olmasam belki daha erken fark ederdim bunu..

Neyse ki kuru üzümle kendime geldim. Tabi bu süreç yaklaşık yarım saat süren bir süreçti. Uzatmamak ve sizi sıkmamak için biraz özet geçtim.

Tıbbi olarak uykuda bu şekilde ölmek mümkün.
Kim bilir belki zevce hazretleri biraz daha geç gelse ruhumu uykuda teslim edecektim. Ecelin ne zaman geleceğini bilemiyoruz ki.

Siz siz olun öyle akşamüstü vaktinde uyumayın. Hele bir hayatınızı kurtaracak meleğiniz yoksa :)

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

İstanbul / 10 Mayıs 2011

Twitter.com/murathacioglu

murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..