Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '08

 
Kategori
Öykü
 

Öyküm, Bölüm - VI -

Seviyor muydu Melike’yi? Hayır, sadece istemişti dün onu. Ama şimdi hiçbir şey hissetmiyordu. Değişiyordu Mert, bu pislikten arınmak için kendini duşa attı hemen ve sonra da koşar adımlarla çıktı evden.

Melike de sabahın ilk ışıklarıyla sahile gitmişti. Mert’e ulaşmaya çalışıyordu ama beynini yoğunlaştıramıyordu. Bu özellik kendini bildi bileli vardı Melike’de. Birisiyle karşılıklı birbirlerini düşündükleri zaman onunla iletişime geçebiliyor, onu yönlendirebiliyordu.

Mert sahilde oturdu, o sırada yanına Ali’nin yaklaştığını gördü. Yalnız kalmak istiyordu ama hayat ona bu acıyı yaşatmaktan zevk alıyordu belli ki. Ali yine başlamıştı konuşmaya. Birkaç dakika sonra Ali’nin cebinden bir paket sigara çıkardığını gördü Mert. Bunu en son bekleyeceği kişilerden biriydi oysa ki. Bir sigara da Mert’e uzattı Ali ve artık her şeyin değiştiğini, güveneceği bir şeyi kalmadığını anlayan Mert de yaktı bir tane, asla içmem dediği sigaraya sarıldı bu sefer. Yaklaşık bir saat boyunca oturdular Ali’yle. Sonra yalnız kaldı Mert. Önünden geçenleri izledi, parkta oynayan minik çocukları izledi. Bir yandan birasını içiyordu. Bir kız çocuğu geçti önünden, minicik bir etek giymişti, çok güzeldi. Sonra da liseli kızları gördü bankta oturan. Bir tanesi ona bakıyordu. Mert’in aklından çeşit çeşit düşünceler geçti, bu kızların aileleri biliyor muydu acaba onların şu an okul yerine burada olduklarını. Üstelik kendilerinden yaşça büyük birine böyle tahrik edercesine bakmaları, kısacık etekler giymeleri… Gerçi artık bütün liseli kızlar böyleydi, marifet gibi; ama Mert hiç sevmiyordu bu havaları. Bir de erkek olarak bakmak lazımdı olaya tabii. Aslında onların sütun gibi bacaklarını görmek bir erkeği mutlu etmeliydi. Nereye kadar gideceğini merak ederek karşısındaki kızın kaş göz hareketlerine karşılık verdi.

Kızlar her zamanki gibi akılları bir karış yukarıda geziyorlardı. Onun yıllarında olandan biraz daha süslülerdi sadece. Bir süre sonra kızlardan biri ayağa kalkarak Mert’in yanına geldi. Mert düşünmüyordu artık, kızın isteği belliydi. Yanlış kişiden istiyordu bunu, Mert öyle biri değildi, en azından yıllardır böyle düşünüyordu. Kızı bankta yalnız bırakıp ayağa kalktı ve yürümeye devam etti. Deniz her zamanki gibi maviydi ama Mert her zamanki gibi değildi artık, gülmüyordu, insanlara tiksintiyle bakıyordu. Değişmişti, bundan artık emindi…

Melike Mert’i anlayamıyordu artık. Onu ilk gördüğünde mutlu, hayata ve ailesine önem veren, tanımadığı birine aşık biriydi. Oysa şimdi hayatın bir anlamı yoktu sanki. Mert de aynı şeyleri düşünüyordu. Yarın finalleri başlayacaktı ama o hiçbir derse girmemiş, hiçbir ders hakkında bilgi almamıştı. Hayatının belli olacağı dönemdi bu oysa, hayata atılmadan önceki son sınavlarıydı bunlar. Kınadığı gençliğe katılmıştı Mert, elinden sigarası birası eksik olmayan sokaklarda zamanını harcayan gençliğe… Bazı geceleri barlarda tanıştığı kadınlarla geçiriyordu, parası bittiğinde annesine üniversite ve ev için ihtiyaçları olduğunu söylüyor, gelen parayı yine kadınlarla yiyordu. Bazen eve hiç gitmiyordu…

Bir sabah uyandığında cıvıldayan kuşların sesini duymadı bu kez. Leş gibi sigara kokan bir odada, yanında dünden kalan yüzünü bile hatırlamakta zorlandığı bir kadınla uyandı. Saate baktı, 10:35… Sonra kafasını yastığa gömdü yine. Şu an sınavda olması gerekiyordu, hayatını kurtarması… Yanındaki kadın uyanıyordu, kafasını kaldırıp Mert’e yaklaştı ve onu öpmeye başladı. Mert tiksinmeye başlamıştı bundan, ama madem oyun başlamıştı devam etmeliydi. Geri çeviremezdi artık…

 
Toplam blog
: 41
: 542
Kayıt tarihi
: 30.03.08
 
 

Müzisyenim. Gebze'de TEV İnanç Türkeş Lisesi'nde okuyorum. Arada bir bir şeyler yazmak hoşuma gidiyo..