- Kategori
- Felsefe
Özgürlük kapısı

Özgür ruhların dolaştığı güzel bir ülke biliyorum ben. Kalıpların ve kötülüğün olmadığı... Pırıl pırıl denizlerinde yakamozların oynaştığı... Toprağın dost olup, koynundaki binbir güzelliği sunduğu... Hayvanların konuştuğu... Bedenden ayrılan ruhların yaşadığı...
Canım sıkılınca elimle koymuş gibi buluyorum. Kırmızı gül dalına konmuş bülbülle sohbet ediyorum. Kumruların aşk şarkılarını dinliyorum.Yavru ceylanın annesinin peşinden koşmasını izliyorum...yavru kaplanların oynadıkları oyunlara bakıyorum.
En çok tepeye çıkıp ovayı seyretmeyi seviyorum.Ovada özgürce koşturan atları, tayları...Bu güzel yerin tadını onlar çıkarıyor gibi...Çiğ taneleri henüz kurumamışken günü karşılıyorlar.Yelelerinden kuyruklarının her teline kadar öyle muhteşem görünüyorlar ki...Bacaklarını açmak için koşmaya başladıklarında, ayağa kalkıp kollarımı açıyorum iki yana...Güneş üstüme doğuyor, sanki dünyayı selamlıyoruz...
Ormandan çoğalarak gelen rüzgarı dinliyorum...Büyülü bir güç gibi...sadece rüzgarın sesi...Elimi uzatsam bulutlara dokunacağımı sanıyorum...pamuk şekeri gibi...Göğün mavisi üzerimi örtsün, hiç gitmesin istiyorum...Ayaklarım hep toprakta olsun...Ellerim kazma kürek olup, koynunda yer açsın bana...
Yeşilin her tonunu, çiçeğin her rengini göreyim istiyorum. Deli taylar gibi tepelerde koşturup duruyorum. Kelebeklere renk, kuşlara dost, bilinmez diyarlara yolcu oluyorum. Bulutların içine saklanıp, oyunlar oynuyorum.
Gün çöküpte dönme zamanı geldiğinde, herşey yerli yerine oturup el ayak çekilmeye başladığında, son kez bakmak için döndüğümde...
Tepede, en yukarıda, sonsuzluk içindeymiş gibi beyaz güzel bir at bana bakıyor. Uğuldayan rüzgar yelerini uçururken, o kadar sağlam basıyorki yere... Tıpkı benim bastığım gibi...
Hiç düşünmeden ruhumu ruhuna katarken gün batımında şaha kalktığını görüyorum... Kapıdan çıkarken...
Özgür ruhların dolaştığı güzel bir ülke biliyorum ben...