- Kategori
- Güncel
Özürcüler ve Türk halkı

Özür dilemek bir erdemdir. Ancak; olmamış bir olay için dileniyorsa bu da bir korkaklıktır. Eğer bu tür olaylar karşılıklı olmuşsa, o zaman karşılıklı özür dilenmelidir.
Neden mi söz ediyorum:
05.12.2008 tarihinde sözde aydınlarımızın aşağıdaki özür metnini sizinle paylaşıp, Arif Nihat Asya’nın Bayrak isimli şiiri ile cevap vermek istiyorum.
Baştan şunu hemen belirteyim, ben özür dilemiyorum! Özür dileyenlerin görüşüne de kesinlikle katılmıyorum.
İşte o meşhur metin!
1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı 'Büyük Felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.
Bir kere Ermeniler benim kardeşim değil! Onlar hakkında bu metni yazanlar, Türk halkının Ermeni Komitacılarından gördüğü mezalimi niye metine koymamışlar?
Bu sorudan sonra; Arif Nihat Asya’nın "Bayrak" adlı şiirini, bir cevap metni olarak aktaralım.
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü.
Bu süs bizim Bayrağımız oluyor. Rengini ülkeyi kurtarmak için akıtılan kandan alıyor. Bu bayrağın rengini vermek için kanlarını akıtmayanlar, o dönemde de vardılar ve kendilerine yine aydın deyip, saray çevresinde yalakalıkla iştigal ediyorlardı!
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Ermeni komitacıların o günkü saldırılarına maruz kalmayan bu günkü sözde aydınların yakınları bu acıyı bilemeyeceğinden, gelinlik, şehitlik gibi kelimelerin anlamını da pek bilmezler.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Işık, Bayrak, Dalga onlar için bir anlam ifade etmez. Kökenlerinde mandacılık, güçlüye boyun eğme, yalakalık var!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Onlar, zamanında İngiliz ve Amerikan destanı okuyup, kalemlerini ve imzalarını onlar için kullandılar. O nedenle Kurtuluş Savaşı destanını bilemezler! Bu günde Ermeni Diasporasının kendilerine sağladığı imkanlarla böyle bir özgür (!) metnine imza atıyorlar!
Sana benim gözümle bakmayanın,
Mezarını kazacağım.
Bu ülke halkının mezarı birçok ulus tarafından hep kazılmaya çalışıldı! Hala da çalışılıyor. Sözde aydınlar da özür, mözür kampanyaları ile bu mezar kazıcılarına yardım ediyor. Bu özürcüler şunu iyi bilmelidir ki! Bu ülkenin insanı, içini oymaya çalışanı, her zaman alaşağı etmiştir. Mevki ve makamın hiçbir önemi olmamıştır.
Seni selamlamadan uçan kuşun,
Yuvasını bozacağım.
Başkaları tarafından yuvaları yapılan bu özürcü aydınların(!) yuvalarının sağlamlığı ne kadardır acaba?
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Sözde bu aydınların içinde Türk tarihini bilen kaç kişi var acaba?
Yeryüzünde yer beğen.
Evet, beğen ve git orada yaşa! Tıpkı Başbakanın dediği gibi “Ya Sev Ya da terk et”(Demesekte, onun berisini söylememek için kendimi zor tuttuğumu söylemeliyim!)
Nasıl olsa size bu imzayı atmak için yol gösterenler, o imkanı da sağlarlar. Faaliyetlerinize orada daha özgürce (!)devam edersiniz!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle seni oraya dikeyim.
Evet, bizler bayrağımızı nereye dikilmek gerekiyorsa oraya dikmeye hazırız. Bu nedenle kimseden özür dilemiyoruz. Zamanında Amerikan ve İngiliz Mandacılığına sığınan, o zamanın aydınları bu işi başaramamış, bu günün sözde aydınları böylesi bir özür metni ile hiç başaramazlar.
Başbakanın şu sözlerine katılmamak mümkün değil.
Herhalde onlar böyle bir soykırımı işlemiş olacaklar ki özür diliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sorunu yok. Yani eğer ortada böyle bir suç varsa, suç işleyen özür dileyebilir. Ama ne benim ne ülkemin ne milletimin böyle bir sorunu var.
Son olarak Ermeni diasporasının borusunu öttüren bu özürcü aydınlara katılmadığımı belirtmek istiyorum.