- Kategori
- Sinema
Recep İvedik
Recep İvedik
Para ve Şöhret Kaygısının Ahlâk’a Galebe Çalması
Gora, İvedik ve Arog diye birbirini takip eden üç film geldi geçti sinemalardan. Biri ilk filmini ters çevirdi, yeni versiyon ortaya çıkardı. Diğeri ise birbiriyle yarışırmış gibi İvedik-2 filmini çekti. Evet, birbiriyle gizlice yarışan iki adamın birbirini geçme yarışına tanık oluyoruz. Meşru zeminde rekabet gelişmenin, başarının bir etkenidir. Ama rekabeti hırsa dönüştürürseniz orada kendinizi bitirirsiniz, hatta başkalarına da zarar verirsiniz. Bana göre Arog bir erken tükenişin ifadesidir. Çok büyük reklâmlarla piyasaya sürülen bu film, insanlardan umduğu tepkiyi görmemiştir. Hırsla yapılmış bir işin başarıya ulaşmayacağını kanıtlar nitelikte bir eser olmuş Arog. İnsanı güldürmeyen, basit espriler, devşirme sahnelerle bezenmiş bir film. Gora’nın gizemini ortadan kaldırdığına inanıyorum. Bence ésen nasıl olur da benim Gora’dan daha çok seyirci çekersin” psikolojisi var bu filmin hazırlanmasında. O yüzden pek ses getirmedi.
Recep İvedik filmine gelince: Çocukken maymunlar tarafından ormana kaçırılmış ve orada büyütülmüş, dolayısıyla goril görüntüsüne bürünmüş bir başrol oyuncusunun mizahi bir film çevireceğinden endişe ettiğim için filmi sinemada izlemedim. Bu görüntüde olan bir insanın filminde tarihi geleneklerimize uygun nükte olamayacağını düşündüm. Düşüncemde de haklı çıktım. Dün akşam televizyonda filmi izleme şansım(!) oldu. Ama filmi izlemedim desem yeridir. Ara sıra baktım ekrana. Çocuğum bana, “baba hiç gülmüyorsun” dediğinde tek maymunla oynanan oyunda gülünmez ki dedim.
Evet, film bildiğiniz gibi gişe rekorları kırdı. Bunun nedenlerinden biri bu zamana kadar gelmeyen bir tiplemeden kaynaklanıyor olmasıydı. Kemal Sunal’ın varisi diyenler oldu Şahan’a ama; yanından bile geçemez. Gayet çirkin ve kabaca davranan pek fazla film yoktur piyasada. Aslında Recep gibi davranarak insanları güldürmesi hayli kolaydır. Anadolu’da bunu doğaçlama yapan çok insan vardır... Elbette bunun da bir taliplisi çıkacak 70 milyonluk ülkede. Ben yine de filmi izlerken zekice espri görmeye çalıştım fakat hemen hemen tüm esprilerde espri odağı cahillik ve kabalık üzerine kuruluydu. Film izlerken gülmek, eğlenmek güzeldir. Ama bu film kültür seviyesi normal veya normalin üzerindeki hiç kimseyi güldürmedi, eğlendirmedi.
Eğer bir filmin başarısı gişede elde ettiği hâsılat ve izleyici sayısı ise; film gerçekten başarılı. Ancak her iki film de seyirci kitlesi ve yapılan reklâmlar sonucu bu hâsılata ulaştığına inanıyorum. İkinci filmleri aynı rekoru kıramayacaktır. Kırsalar bile başarılı olarak addedilecekleri anlamına gelmeyecek. Argo, küfür, kabalıkla… mizah yapılıyorsa orada bir sorun vardır. Ya toplumun değer yargıları yozlaşmış, talep bu yönde gelişmiş onlar da talebe göre arzda bulunuyorlar. Veya eseri oluşturanların kapasite eksikliği, vatandaşın eğitiminden bi haber olmaları, gençliğin geleceğinin umurlarında olmaması. Türk kültür ve aile hayatını hiçe sayarak reyting peşinde koşanların kazandıkları paraları ve şöhretleri onları bir gün ezecektir. 50- 60 yaşlarında toplumsal sorunlarla karşılaştıklarında benim de bu çorbada tuzum(!) vardı diyecekler.
Filmin senaryosu öyle ahım şahım değildi. Ucuza mal olan bir film ama çok pahalıya satılan bir film oldu. Aile ortamında seyredilemeyecek bir argo zenginliğine sahip bir film oldu. Televizyondaki sahnelerin çoğu biplenmiş. Demek ki sinemada insanlar bir çuval dolusu küfür ve argo izlemişler. Sinemada yanlışlıkla çoluk çocuğuyla bu filmi seyreden ortalama bir aile zannedersem filmdeki küfürlerden daha çoğunu filmi yapanlara iade etmiştir. Anadolu’da herhangi bir ortamda yanlışlıkla gaz çıkaran bir kişi utancından yerin dibine girer. Bazı kişiler osuruk (bip) yarışı yapar, kaba saba insanların olduğu yerde. Bunlar istisnadır. Ancak böyle a…. gibi ortalıkta utanmadan gaz çıkarmak terbiyesizliğin dik alasıdır. Üstelik bir bayana hiç de yakışmayan bir davranıştır.
Okumayan, araştırmayan, hayat standardını, ifade zenginliğini aileden almayan bir gençlik için bu filmdeki ifadeler bir ganimet olmuştur. Günlerce bu filmdeki espriler(!) gençliğin dilinde dolaştı. Cümle kuramayan, kurmayı sevmeyen gençlik ya bu tür filmlerden ya da ne anlama geldiği bilinmeyen şarkı sözlerinden besleniyorlar. Sağ olsun yıllardır gençliğin edebi tarafını öldüren bir sınav sistemi (ÖSS, SBS) bu tür parazitler için hazır bir potansiyel oluşturmuş. Okumayı ve yazmayı öldüren bu sistem çocukları köreltmiş. Bu şartlarla hazırlanmış bir gençlik, Amerikanın bilmem hangi repci’sine (Acun’un programına katılmıştı ya) 300 milyon dolar, Recep İvediğe 4, 5 milyon seyirci kazandırır elbette. Bu kitlenin beğendiği eserler acaba başarılı mı oluyor?
Bana göre bir recep ivedik filmi bir komedi dükkânının yanından bile geçmez. Konusu güzel seçilmiş bir komedi dükkânı seyretmek recep ivedik seyretmekten çok daha güzel, çok daha güvenlidir!
Bu milletin kahir ekseriyetinin sinema, televizyon, edebiyat alanında yetişen kaç kişiyi anıyor hiç düşündünüz mü? Elbette çok az insanı. Siyasi veya değişik mülahazalarla bir dönem unutturulmuş olsalar da daha sonra üzerindeki külleri üfleyerek bir elmas gibi ortaya çıkarıyor onları milletimiz. Onlar birbiriyle yarışmayan, reyting peşinde koşmayan, milletin değerleriyle oynamayan gerçek sanatçılardı. Onlar “Türk kültürünün Atinin medeniyet ufkunda bir güneş gibi parlamasına” katkıda bulunmanın sevdasını süren insanlardı. Nasrettin hocaların, Hacivat ve Karagözlerin kulakları çınlasın.
Evet, son yıllarda Türk sineması çok gelişti, özgün eserler vermeye başladı. Ancak aralarına böyle çürükleri de karışıyor. Ama maalesef çürüklerine rağbet daha çok oluyor. Bu durumda seçici olmak bizlere düşüyor.