Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Sabır ve umut

Sabır ve umut
 

Sabretmek kolay değildir. Tecrübe işidir. Sabırsız davranışların sonucunu göre göre sabrı da öğrenirsiniz, umutlu olmayı da. Umutlu olabilmek te kolay değildir. Aslında hayatta kolay olan birşey de pek yoktur.

Zaman içinde olgunlaşırken öğreniriz. Olgunlaşmaktan kastım...berrak bir akıl ile yanlışlarınızı da tıpkı doğrularınız gibi sevip ders almaya bakmak. Böylelikle öğrenme sürecini başlatabilmek.
Bazen karşınıza çıkan insanlar çok tatsız olabilir ve hatta sizinle olan ilişkilerinde özgüveninizi bile emer, kendi zayıflıklarını sizi ezerek kapatmaya çalışır. Siz çoğu zaman aynı seviyeye düşmemek için
ya da
öyle aynı şekilde karşılık vererek kaybedenin kendiniz olacağını bildiğinizden ertelersiniz cevaplarınızı.

Sabredersiniz aslında.
Hani “ayıya dayı demek” durumunda olursunuz. Açıkçası karşınızdaki ayı bile değil bambaşka bir şeydir. İsmini koyamazsınız... “şey” dersiniz geçersiniz.

Size ne olamayacığınızı...neleri yapamayacağınızı söyler bu “şey”ler. Halbuki hayatta kimsenin haddine değildir...kime ne olamayacağını, ne yapamayacağını söylemek.

Sabredersiniz.

Umudunuz vardır. O “şey”in değişeceğine değil... ama kendinizin bu “şey” engelini de aşacağınıza.

Sonra zaten umudun ardından gayret gelir. Gayret edersiniz.

Bir sürü değişik karakterde, algıda insan, hayatımızdan gelip geçerken ve böyle en “şey” olanları bile bir şey öğretir.

Engin Geçtan, Seyyar Söyleşiler kitabında (bu kitabı istemiştim geçenlerde de...sağ olsun Annem hemen alıp göndermiş) şöyle der “ Size neyin uygun olup olmadığını anlayabilmek için bulabildiğiniz her fırsatı değerlendirmeniz gerekiyor, size uymayanları da”.

Sabretmek lazım. Birini bilirim. Evinde küçücük bir fare çıkmıştı da...herkes ona sopayla vur...süpürgeyle vur derken...o yapışkanlı tuzaklardan almış. Mutfakta kıstırdığı fareyi günlerce orada hapsetmiş...sabırla beklemiş. “ikimizden biri ölecek...o mutfaktan çıkamıyor, ben mutfağa giremiyorum...ikimizde bekliyoruz” demişti.

Fare aç susuz kalınca...açıkta bir şey de bulamayınca...yapışkanlı tuzaklardaki peynirlere de yüz vermemiş ve şerefi ile ölmüştü de...Arkadaşım da “Sabrımla fareyi bile öldürdüm” derken, hakikaten sabır mı yoksa salaklık mı diye sormuştum kendime.
Ama yine de sabır lazımdır...yanında umut ile birlikte.

resim:beachhunternet'ten alinip modifiye edilmistir.

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..