Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Şubat '10

 
Kategori
Deneme
 

Salon Yine Senin Sesinle İnliyor...

Ah sevgilim...

Sana uzak bir coğrafyada yaşamıyorum oysa, nedir bu suskunluk nedir bu direniş? Aşkın önüne geçebilir mi gereksiz kuruntular? Halbuki ne kadarda bağlıydık biz birbirimize , bir bakış, bir nefes ve daha anlatamayacağım binlerce şey seni bana beni ise sana yakınlaştırmadı mı bunca süre? Benim değilmiydin sen, benim güzel Romeom ? Bütün masalları, bütün yaşananları, geçmişimizi inkar ederek korka korka birbirimizin olmamışmıydık biz? Ama şimdi, öyle uzaksınki şu küçük yüreğime, sanki karanlıklar çöküyor her zerreme, her hücreme milyonlarca saldırı düzenleniyor, her hayalim bir yabancı tarafından beynimden siliniyor. Seni unutmamak için direnişime ne diyeceksin peki? Gözlerin gelmiyor artık aklıma, onların içinde kaybolduğum o çocuksu zamanlarımızı hatırlayabilmek adına günde bilmem kaç kez hafızamı zorluyor, kaç kez baştan başa anlatıyorum bizi... İçimin bir yerinde senden vazgeçtiğim düşüncesine yeniliyorken, içimin bambaşka bir köşesinde seninle beraber yaşattığım o mucizevi evreni düşlüyorum. Sana yenilmek en büyük günahımken, seninle olan ya da olamayan koskoca bir geçmişe yeniliyor olmanın verdiği hasar canımı yeterince yakıyor. Ama bilmiyorsun bunları sevgilim, iki küçük inatçı çocuk gibi birbirimize iyi dilekler dileyerek sonlandırdığımız bir serüvenin baş kahramanları değilmiydik biz? Sen hayatımda gördüğüm en iyi en güzel oyuncu en güzel yazar değilmiydin benim için? Peki neden, bu son rolünü tamamlayamadan gittin? Neden aşık olduğun kadını buracıkta terk etmeyi seçtin? Oysa ne kadarda muhtaçtın bir sevgiye... Sanki sırf bunun için yeryüzüne gelmiştin, sevilmek için. Birinin seni delicesine sevmesi için, bunu her fırsatta dile getiriyor, masum bakışlarının ardında açık açık "Sevilmek istiyorum" diyordun. Bunları göre göre, seni hayatımın merkezi yapmak hiçte zor değildi benim için... Biliyordum, sevmek için bu dünyadaki bütün herkesten daha doğru bir insandın benim için, belki de şimdiye kadar gördüğüm en anlamlı insan , en özel insandın. Seni anlayabilmek , seninle yaşayabilmek ve ne olursa olsun senin o minicik dünyanda sadece senin olabilmek için verdiğim savaştan yorgun bir savaşçı edasıyla çıkmak bilsen ne kadarda yaktı canımı... Ne kadar sevdiğini biliyordum beni. Ne kadar aşık olduğunu. Aramızdaki o büyük tutkunun büyüsünü. Ama bunları bilmek yetmiyordu işte içinde yaşattığın duyguların şiddetini. Bir ayrılığın kararını, belki de bir daha asla "sevgilim" olamama kararını sana verdirtecek kadar hangi duygulara bağlıydın böyle körü körüne?

O günden sonra her gün sensizliğin ertesi sevgilim...

Benim senden, seninse benden sonsuzluk kadar uzunca bir süre gittiğimiz günün ertesi. Her saniye her dakika her an binlerce yaranın bedenimde derin izler yarattığı ve benim karşı koyamadığım o günün ertesi işte... Durdurmak istediğim saniyelerin , gülüşlerin, kimi zaman hıçkırıkların anlamlarını iyice algıladığım bir ayrılık sahnesinin ertesi belkide.

Son rolünü yarım bıraksan da finali güzel bitirdin sevgilim, yine alkışlanıyorsun işte, salon senin isminle inliyor. Bilirsin, insanlar bunu isterler, eğer sahnede mutlu bir aşk görürlerse tatmin olmaz ruhları, sende buna yakışanı yaptın işte, seninle oynadığımız oyunun sonunu kendin yazdın. Ve bak salon alkış sesleriyle inliyor işte sevgilim. Herkes mutlu, kiminin gözleri nemli...Bense sahnenin bir köşesinde acemi bir oyuncu... Sonsuz dilekler diliyorum gözlerimle sana, belki bir oyun daha ha? Ya da başka bir oyun? Yine rol arkadaşım olurmusun? Yine benim en sevdiğim yazarım olurmusun? İçimden bir ses "hayır... " diyor...

 
Toplam blog
: 22
: 440
Kayıt tarihi
: 09.11.09
 
 

Anadolu üniversitesi sanat tarihi öğrencisiyim...

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara