- Kategori
- Efsaneler
Sanallaşan Dünya'ya bir ikram: dut
Pyramos Ve Thisbe
Sanal Dünya bizi o kadar sarmaladı ki; sanal aşklardan gerçek aşkı unuttuk. Sahi ya; gerçekten aşk nasıl birşeydi? Hatırlayanlarımız olabilir yada hiç yaşamayanlarımız. Yüreğinizi ısıtacak bir mitolojik efsane anlatacağım size;
Yaşadiği devrin en yakışıklı delikanlısı olan Pyramos ile güzeller güzeli Thisbe Semiramis birbirlerine aşık olan iki gençti. Birbirlerine bitişik evlerde doğup büyümüşer daha çocuk yaşlarda birbirlerine gönül vermişlerdi. Yaşları büyüdüğünde evlenmeye karar verdiler ancak aileleri buna izin vermedi. Onları birbilerine uygun görmüyorlardı. Ve görüşmelerine engellemeye çalıştılar ama iki sevgili ne yapıp edip görüşmenin bir yolunu buldular.Evleri ayıran duvarda küçük bir yarık vardı. Bu yarığı ikisinden başka kimse bilmiyordu. Her gün aynı saatte orada buluşur gizlice o yarıktan doğru konuşur birbirlerine güzel sözler fısıldar aşklarına karşı çıkan ailelerinden yakınırlardı. Bir gün birlikte kaçmaya karar verdiler. Ayrı ayrı evlerinden çıkıp Ninus un mezarının başında buluşmaya karar vermişlerdi.
Kararlaştırdıkları gece Thisbe karanlıktan yararlanıp gizlice evden kaçtı ve uzun bir yürüyüşün ardından Ninus un mezarına ulaştı ve kararlaştırdıkları gibi Pyramos ağacın altında beklemeye koyuldu. Fakat tam o sırada ağaçların arasından dişi bir arslan çıkageldi. Thisbe korkuyla kaçarak uzaklaştı ve yakındaki bir mağaraya gizlendii kaçarken boyunundaki tülü düşürmüş ancak geri dönüp almaya cesaret edememişti. Arslan derede susuzluğunu giderdikten sonra tekrar ormana dönüyordu ki yerde Thisbe nin eşarbını gördü ve kanlı dişleriyle parçaladı.
Buluşmaya gelen Pyramos arslanın yerde bıraktığı izleri görünce içine bir korku düştü ardından sevdiğinin parçalanmış kanlı tülünü fark etti ve korkusu acıya dönüştü. Göz yaşları içersinde Thisbe nin tülüne sarıldı, sevdiğinin haksız ölümü onu kahretmişti. Bu acıya dayanamıyarak bıçağını çıkardı ve sevdiğine kavuşabilme umuduyla bıçağı tam göğsüne sapladı . Thisbe korkudan titremesine rağmen Pyramosu daha fazla bekletmemek için yavaşça mağaradan çıktı ve randevulaştıkları ağacın olduğu yere gitti. Orada sevdiğini görmeyi umarken onun kanlar içindeki vücudunu görünce aklı başından gitti Sevgilisine sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ama artık Pyramos için çok geçti. Thisbe önce kanlı bıçağı ardındanda parçalanmış tülü gördü. Sevgilisinin onun arslan tarafından öldürüldüğünü zannedip kendisini öldürdüğünü anlamıştı. Yerdeki kanlı bıçağı alıp sımsıkı sapına yapıştı. Eğer Pyramos sevgisi uğruna ölümü göze aldıysa oda alacaktı. Bıçağı havaya kaldırıp hızla göğsüne sapladı, cansız vücudu Pyramosun vücudunun üzerine kapanmıştı.O anda tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzlestirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran ağacı, onların aşkına adadılar. Pyramosun kanını bu ağacın meyvelerine, Tispenin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına verdiler.O günden sonra kara dut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini (Pyramos un kanını) dut ağacının yaprakları (Tispe'nin gözyaşları) temizler.Dut ağacının meyvesini lekesi çıkmaz ama elinizi ağacın yaprağı ile ovuşturursanız leke çıkar...
Aşk böyle bir şeydi hatırlayanlarımız oldu mu? Artık dut yerken yüzünüzde tatlı bir tebessüm yüreğinizde hafif bir kırpıntı olabilecek ise ne mutlu bana...