- Kategori
- Türkiye Ekonomisi
Sayın Başbakan'a açık çağrı! Bankalar ve ithalâtla ilgili gerçekler!

D-8 Zirvesi sonrası Konuşma metni,14.5.2006 tarihli Sabah Gazetesinden.
Hükümet yetkililerinin bu yazıyı okumasını diliyorum. Yazdığım her şeyi de belgeleri ile ispat etmeye hazırım. Şikâyet edebileceğim bir mercî olmadığından sayfamdan sesleniyorum!
Yeni çıkartılacak “Vergi Yasası” öncesi, vergi dairesi tarafından tahakkuk ettirilen vergi borcu taksitlendirme yazısı.
“ -Taksitlendirilen borçların toplamının 50.000.000.-TL’yı aşan kısmının yarısı oranında teminat gösterilmek,
- Söz konusu borca tecilli sayıldığı tarihten itibaren %19 faiz uygulanmak,
- 6183 sayılı kanunun 48.maddesi uyarınca borcum müracaat tarihinden itibaren (17.Mart.2010 ) tecilli sayılarak 18 taksit ile aşağıda ki plana göre ödenmesi uygun görülmüştür.”
Aylık taksitler 3714.25 + Tecil Faizi olmak üzere 18 ay sonunda total geri ödeme rakamı 66.854.97.-TL !
Hangi vicdanla örtüşüyor cevap istiyorum!
İkinci husus bankalar. Halkın borç batağında olmasının, büyük felâketlerin sebebi bankalar. Kredi kartı borcu yüzünden intihar eden, yuvası dağılan binlerce insan. “Kişisel zaafiyet içerisinde olup ta harcama temposunu frenleyemeyenler” den söz etmiyorum. Maaşı yetersiz, asgari ücretli, çocuk okutan, kirada oturan, emekli sade vatandaştan söz ediyorum!
Gıda malzemesini, doktor, ilâç parasını ( Herkes sigortalı çalışmıyor bu ülkede), çocuğunun ayağına alacağı ayakkabı parasını, yakıt, elektrik, su parasını kredi kartı ile ödeyenlerden söz ediyorum !
İşini büyütebilmek, ödemelerini yapabilmek, taahhütlerini yerine getirmek; vergisini, sigortasını, işçisinin maaşını ödeyebilmek için evini, arabasını, fabrikasını ipotek gösterip karşılığında kredi kullanan ;'Barter' havuzunda olmayan sanayiciden söz ediyorum!
İnsanlar alışveriş esnasında bir faiz ödüyor. Asgari ödeme tutarını ödeyemediğinde gecikme faizi ekleniyor. Rakam büyüdükçe hiç ödeyemiyor. Banka arıyor “Kartınız kapatıldı. Hukuk servisine devroldu. ……. numaradan arayın.”
İlgili banka aranıyor “……..Hukuk bürosu ile görüşeceksiniz.” Hukuk bürosu aranıyor taksitlendirmeye gidiliyor. Avukatlık masrafları, dosya masrafı derken rakam 2 ye katlanıyor. Sonuçta bu da ödenemeyince haciz geliyor. İnsanlar utancından ve çaresizliğinden intihar ediyor.
Bankaların son tuzağının canlı örneği olarak “Devlet denetleme kurulunu devreye sokun ve bankaları denetleyin!” diye seslenmek istiyorum !
X bankada ki 2000.-tl’lık esnek hesap faizleri belirli periyotlarda ödendiği halde “kapatın” denildi. Krizin açtığı delikler zor onarıldığından faizler ödendi fakat kapatılamadı. Çalışılan şubeye, bu borcun ödenmesi için kiminle görüşmemiz gerektiği soruldu. Banka Hukuk işlerinin telefonu alındı. Tam 1, 5 ay süresince bu numara hem bizim hem de şubede bize yardımcı olmaya çalışan bayan eleman tarafından defalarca arandı. Telefonların hiç birine yanıt alınamadı! Telefonlara cevap verecek yada açacak kimseye ulaşılamadı!
Bu sabah bir telefon geldi. 4073.43 TL borcunuz var. Biz 1, 5 ay önce ki 2000 ‘de kalmıştık halbuki! Arayıp ta ulaşamadığımız süre içinde nasıl bir faiz uygulandı ise rakam tavan yapmış. Buna bir de Avukat ücreti bindirilmiş rakam 4073.43 oluvermiş.!
-Bu rakamı ay sonuna kadar kapatırsanız 3000.-TL. (Pazarlık başlıyor)
-Kapatamam hanımefendi. Bankanıza başka bir taksitlendirmem yeni bitti.
-Peki ayda ne kadar ödeyebilirsiniz?
-300 civarı.
-Tamam o zaman sizi kampanya(!) dan faydalandırıp 3227.99 TL’ye 10 taksit yapacağım!
Bu anlattığım hadisenin A dan Z ye belgeleri elimde mevcut. Ödeme plânını bu nedenle faks geçmelerini istedim. Bu arada gelen faksın üzerinde şöyle bir ibare var. “2010 3.İNDİRİM KAMPANYASI “ Bize hiç bildirilmemişti oysa ki…Bankalar artık avukatlık büroları ile ortak çalışıyor izlenimini uyandırıyor bende.
Sayın Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet yönetenleri ! Halâ televizyonlardan seslenirken , döneminiz de ki faiz rantlarından rahatsız olmuyor musunuz? Hani faiz haramdı! Hani siz faizci değildiniz. Faizcisiniz. Bunu hem devlet eliyle yapıyorsunuz hem de yapanlara göz yumuyorsunuz. Ülkede insanları sefil etmeye çalışanlarla iş birliği içindesiniz.
Hiçbir şey ne plânlanıyor ne de denetleniyor. İktidar zaafiyeti içerisinde halkın neler çektiğini görmüyor, duymuyor; protestoların nedenlerinden çok sonuçları ile ilgilenip orantısız güç kullanımına destek veriyorsunuz. O çocukların ailelerini araştırın. Bakalım neler göreceksiniz. Terörü besleyen en büyük etkenlerden biri yoksulluktur!
Belge ve bilgi istiyorsanız, hangi bankaların insanların ocağını söndürdüğünü merak ediyorsanız hepsini söyleyebilirim.
Son sözüm ve sorum Sayın Başbakan’a.
Bu ülkede bir Metal Sektörü var. Binlerce de çalışanı... Çatal, kaşık, bıçak üreticileri, el aleti yapan firmalar. Bunlara hizmet veren de bir yan sanayi var.
Bu ülkede bir Otomotiv Sanayi var. Bunlara hizmet veren de bir yan sanayi.
En çok tükettikleri kalemler arasında da Zımpara Taşı vardır. Aşındırıca taşlar üretimi de ekonomide büyük bir yer kaplar. Hem sağladığı istihdam hem de üretimde olmazsa olmaz kalemlerden biri oluş nedeniyle.
Bu üç sektör de can çekişiyor ! Yatırımları durdu, vardiyeler artık yok, fabrikasını satıp küçük atölyelerde halâ mücadele verenler var. Tüm bunların sebebini siz görmediğiniz için söylemek de benim görevim !
- Türkiye’de kaliteli üretim yapan firmalar varken Metal ürünler neden halâ Çin’den geliyor? 15. TL’ ya çantasında el aleti satıldığını biliyor musunuz? Türkiye’de ki işçi ve üretim maliyetleri, vergi oranları ve bindirilmiş vergilerle; üreticilerin Çin ile rekabet edemeyeceğinin farkında değil misiniz?
- Türkiye’de otomobil üretimi var. Kaliteli ithal arabalar da var. Neden Çin’den otomobil ithal ediliyor? Mevcut sektöre destek olacağınıza Çin ekonomisine kazandırma sevdanızın nedeni ne?
- Zımpara Taşı’nın her çeşidi üretiliyor bu ülkede. Bu ülkede üretilen taşlarla firmalar TÜBİTAK ‘tan yılın başarı ödülü alıyor! İsviçre’den, İtalya’dan, Almanya’dan ithalâtı durdurup, iç piyasadan temin ediyor(du). Eskiden birisi zımpara taşı ithal etmek için bakanlığa başvurduğunda; yerli üreticiye teknik özellikleri ile bildirilirdi. Üretici firma ben üretiyorum kaşesini bastığında o ithalât gerçekleşmezdi. Bu da ekonomi de sanal olmayan dinamizmi korurdu. Şimdi Çin’den taş ithal ediliyor. İç piyasada da üretici can çekişiyor.
Sayın Başbakan, size bunları söylüyorum ki şu Çin’den ithalâtın perde arkasında ki gerçekleri araştırıp, rant elde edenlerin elini kesin! Çünkü o kişi yada kişilerin elleri, milyonlarca çalışanın kursağındakini çekip alıyor! Cari açığın büyümesi sanırım sizi de rahatsız ediyordur. Size üç kalem saydım. Tamamen durdurmayıp ciddi bir kota uygulasanız yeterli.
Nelerin ithal edilmeyeceği konusunda bilgime ve 33 yıllık deneyimime saygı duyarsanız bunları da sizinle paylaşırım…
Yatağa aç girmek, evlâtlarını teröre kurban vermek, aybaşını getiremeyince faiz batağında yitip gitmek bu milletin kaderi olmamalı diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
Nurcan Çelik Yalun
13.12.2010
NOT: Yazımı, inancım ve mensubu olduğum İslâm Dini’nin Peygamberi Hz.Muhammet (S.A.V)’in Veda Hutbesi’nden bir paragrafla desteklemek istedim.
“Ey ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımız altındadır. Lakin borcunuzun aslın vermek gerekir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.”