- Kategori
- Siyaset
Seçilmek kolay bir iş midir?

Ezilenlerin demokrasisi olmaz.
29 Mart 2009 Yerel seçimleri yaklaşırken siyasetin yeniden kızıştığını görmekteyiz. Siyasi partiler ve bağımsız adaylar arasındaki rekabetin yanında, siyasi partilerin kendi bünyelerindeki rekabet hepsinden önemli gibi gözükmektedir.
Aday listelerinde yer alabilmek için olması gereken temel şartın liyakat önceliği olduğunu herkes bilir. Fakat ne yazık ki pratikte böyle birşey varit olursa bunun büyük bir tesadüf olduğunu kabul etmek gerekir. Bizim ülkemizde liyakat, pratik bir geçerliliğe sahip değildir.
Paranız çoksa, aday listelerini belirleyen kurmaylara da yakınsanız işiniz tamam demektir. Hiç merak etmeyin. Nerden bildiğimi kimsenin soracağını sanmıyorum. Özellikle benim gibi orta yaşlı bir insanın bu ülkede onlarca seçim süreci yaşadığı ve bu seçimlerde yaşanan aday belirleme yol ve yöntemlerini gözlemlediği dikkate alınırsa yeni bir aday belirleme yönteminin de eskilerden farklı olmayacağını gayet iyi bilir.
Benim asıl sorgulamak istediğim konu, mevcut bu aday belirleme yöntemimizi herkesin eleştirmesine rağmen neden yıllardır hala değiştirilemiyor olmasıdır. Sağcı partiler de solcu partiler de kendini başka bir isim altında tanımlayanlar da hep aynı yöntemlerle adaylarını belirliyorlar.
Bu yöntemlerle belirlenen adaylar, hem daha çok oy getiriyorlar ve hem de zengin oldukları için rüşvet ve yolsuzluklara bulaşma eğilimleri az oluyor. Böyle bir iddia ortaya atılıyor. Bu iddianın daha çok getirme boyutu doğru olsa da ikinci boyutu olan rüşvet ve yolsuzluklara bulaşma eğilimlerinin az olduğunu kimse söyleyemez.
Parası çok olanlar o paralarını daha da artırma yolunu seçerek birçok yasadışı şaibelerin altında kaldıkları ve hatta az da olsa yargılanarak ceza aldıkları herkesin bildiği bir gerçektir.
Halkın temsilcileri TBMM lisinde bu çarpık seçim yasalarını değiştirmiyor. Neden çünkü, bu sistemle seçilenlerin bir daha seçilme şansları daha fazla oluyor. Kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Halkın içinde bulunduğu zorluklar ve adaletsizlikler bu yolla aday olup seçilenlerin umurlarında olsa bile liyakat açısından yeterli olmadıkları için yapabilecekleri hiçbir şey bulunmamaktadır.
Benim asıl merak ettiğim konulardan birisi de bu kısır döngünün ülkemizde daha nekadar sürüp gideceğidir. Zira bu kısır döngü sağlıklı bir yapıya oturmadan bin tane daha seçim yapılsa bu ülkede hiçbir şeyin değişmiyeceği ortadadır.
Türk halkını yalandan sandık başına davet etmenin bir anlamı kalmıyor. Bir önce seçilen ne yapıyorsa bir sonra seçilen de aynı şeyleri yapıyor. Bunu her seçimde görmekteyiz. Peki o zaman niye seçim yapıyoruz? Gösteriş olsun bize de demokratik devlet densin diye mi? Kim bilir belki de.
Sağlıklı örgütlenmiş sevil toplum örgütlerimiz yok maalesef. Bunların olmaları şart. Ama şu anda mevcut anayasal ve yasal ortam sivil toplum örgütlerinin güçlenerek bu konularda söz sahibi olmasına, sözünü dinletebilmesine yeterli olanak sağlamıyor.
Sonuç olarak bu ülkede yaşayan herkesin bilmesini isterim ki, sürekli siçim yapmakla seçtiğimiz insanları değiştirmekle gelir dağılımımızı adil bir düzeyi getiremeyez, demokratik haklarımızı elde edemeyiz.
Her vatandaşın aynı derecede hür ve eşit haklara sahip olduğu bir ülkede kim yaşamak istemez? Ama bu öyle istemekle özlemekle olmuyor. Herkesin bu idealler uğruna elini taşın altına koyması gerekir.
Hiçbir seçilmiş seçenlerden daha onurlu ve daha saygın değildir. Hepimiz aynı saygınlığa ve aynı onura sahibiz. Aradaki tek fark seçilenler bu haklarını sonuna kadar kullandıkları halde seçenlerin kullanamıyor almalarıdır. Artık herkesin gözünü açması etrafına bakmasının zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.