Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

Seherin sesi...2

Geçen bölümde, Seher'i köyünden, Torosların zirvesindeki yaylaya çıkarken bırakmıştık.

Seher, iyice aydınlanan çevresini kontrol etti. Karacanın kaçtığı istikametin tersine doğru başını çevirmişti ki. O zamana kadar hiç görmediği, duymadığı bir hayvanla göz göze geldi. Hayvan ile aralarında 50-60m. kadar mesafe vardı. Budaksız Çam ağacına nasıl tırmandığını ve 5-6m kadar yukarıdaki ilk dalın olduğu yere nasıl vardığını bilemedi.
İlk dalın tehlikeli olabileceğini düşünerek, daha yukarılara tırmandı. Yerden 10 m. kadar yukarı tırmanıp, dala oturdu. Karacayı kovalayan hayvanda, çam ağacının altına gelip, ağaçdaki insan kokusunu almış olacak ki, yukarı doğru bakmaya başlayınca, zaten korkmuş olan Seher, tir tir titremeye başladı. Çam ağacının dibinde bekleyen hayvan gitmediği gibi, arada bir yukarı tırmanmaya çalışıyordu. Ancak hemen tırmanmaktan vazgeçiyordu.

Seher'in Çam ağacının dalındaki yeri şimdilik rahat görünüyordu. Ortalık iyice aydınlanmış, hatta uzak tepelere güneşin ilk ışıkları doğmuştu. Seher hala oturuyordu. Çevreden hiç gelip geçen de yoktu. Olsa bile onun hayatı da tehlikedeydi. Aşağıda bekleyen, Seher'in bilmediği hayvan, gelen kişiyede saldırıp, parçalayabilirdi...

Seher kendi acınacak halini unutup, yoldan gelip, geçecek olanları düşünmeye başlamıştı. Kendisi şimdilik güvendeydi. Ya bu hayvandan haberi olmayan yolcu veya yolcuların hali nice olurdu!..

Seher'in çıktığı Çam ağacının altında bekleyen hayvan: Türkiyede nesli tükendi denilen Anadolu Kaplanı idi. Alacalı çok güzel bir rengi vardı. Hayvan geriden bakıldığında; kediden epey daha büyük, aynen kediye bezeyen, çok güzel bir hayvandı.

Anadolu Kaplanlarının yaşam yerlerinden biriside; Batı Akdeniz bölgesinin, Batı Torosların, Beydağları kesimi idi. Bu hayvanı en son görenlerden, şu anda hayatta çok az insan bulunduğu bilinirdi. Torosların 2000m. ve daha üzerindeki yüksekliklerde yaşarlardı.

Seher'in biraz korkusu geçip, Güneş epey yükselince, Seher'in aklına, Çam Kozaklarını koparıp, aşağıdaki hayvana atmak ve oradan hayvanın uzaklaşmasını sağlamak geldi.
Hemen faaliyete geçen Seher; Çam ağacının dallarından 4-5 kadar Çam Kozağını koparıp, aşağıdaki hayvana atmaya başladı. Hayvan yerinden kalkıp, başını yukarı kaldırarak, çok değişik sesler çıkartıyordu. Seher bu seslerden yine korkmaya başlamıştı. Ancak hayvanın yukarı çıkamıyacağını gördüğünden içi rahattı.
Seher'in Çam ağacında oturmaktan canı sıkılmaya başlamıştı. Hala yoldan gelip geçen yoktu. Seher can sıkıntısından kurtulmak için: Aşık Gevheri'den bir türkü tutturdu.

Seherde bir bağa girdim.
Ne bağ duydu, ne bağbancı
El sundum güllerin derdim.
ne bağ duydu, ne bağbancı.

Bağın kapısını açtım,
Sayın ki cennete düştüm.
Yer ile tenha buluştum.
Ne bağ duydu ne bağbancı.

Seherin bülbülü öttü
Öttü de murada yetti,
Teslim abdal yükün tuttu,
Ne bağ duydu, ne bağbancı.

Türküler birbiri ardına geliyordu. Ancak hayvan yerinden kıpırdamıyordu. Seher ne yapacağını iyice şaşırmıştı. Gün ikindiye doğru devrilmişti. Seher bir taraftan susamış, bir taraftanda acıkmıştı. Ayrıca tuvaleti de gelmişti. Gerçi tuvalet sorunu yoktu. Nasıl olsa gelip geçen olmadığı için, o hususta içi rahattı.

Yayladaki çardağın önünde, bir yastığa dengilmiş, arkadaşları Serçe Mehmet, Tuzcunun Salih ve Omurtlak Hasan ile sohbet eden, Seher'in tembel eşi İbrahim SAYAR; Seher'in şimdiye kadar gelmesi lazımdı, başına bir iş mi geldi acaba diye söylenmeye başladı.

Serçe Mehmet, ya ne gelecek başına, bu civarda Seher'i tanımayan mı var, sen içini ferah tut, Seher'in başına hiç birşey gelmez diyerek, arkadaşını teselli etmeye çalıştı. Tuzcunun Salih; haydi hem yürümüş oluruz, hem de Seher'e bakarız, Şirlengiç sapmazına kadar gidip gelelim dedi. Omurtlak Hasan da Salih'e destek verince, 4 arkadaş hemen hazırlanıp, yola çıktılar.

İbrahim SAYAR, ne olur ne olmaz diye yanına babadan kalma mavzerinide aldı. Dört arkadaş, sohbet ede ede Şirlengiç sapmazına doğru yola çıktılar. Sapmaza yaklaşırken, Seher'in çağırdığı türküleri duydular ve İbrahim SAYAR çok sevindi. Bak Seher'ime bir şey olmamış diyecekti ki, çok uzaktan Seher'in; Çam ağacının başında olduğunu ve türküyü orda söylediğini gördü.

İbrahim SAYŞAR arkadaşlarına durun, bu işte bir bit yenikliği var. Seher Çam ağacının başında, diyerek; Seher diye bağırdı.

Seher İbrahim'in sesini duyunca, bu kadar sevineceği hiç aklına gelmemişti.Sevinçten göklere fırlayacak duruma gelip, İbrahim; yanınızda silah yoksa, sakın yaklaşmayın, aşağıda kocaman bir kedi var. Seher Vaktinden beri beni bekliyor, ben de o saatten beri Çam ağacının başında tünüyorum! diye seslendi.

İbrahim; Seherim sen endişe etme, Mavzerim yanımda, ben şimdi o kediye gösteririm, deyip, Mavzeri boynundan çıkardı ve eline alıp, hızla Seher'in üstüne çıktığı Çam ağacına doğru koştu.

Seher'i bekleyen hayvan, gelenlerin kalabalık olduğunu far eder etmez, Seher Vaktinden beri yattığı yerden, bir ok gibi fırlayıp, çam ağaçların içinde kayboldu.

İbrahim SAYAR, arkadan bir kaç el ateş ettiysede hayvanı vuramadı.
Bu güne kadar kimsenin görmediği, ancak herkesin varlığını bildiği o meşhur hayvanı, Seher, İbrahim SAYAR, Serçe Mehet, Tuzcuların Salih ve Omurtlak Hasan da görmüşlerdi. Hepside hayvanın arkasından hayranlıkla bakmıştı.

İbrahim SAYAR ve arkadaşları, hemen Seher'in ağaçtan aşağı inmesine yardım ettiler. Seher yere inerinmez, eğilip önce toprağı öptü. Sonra da heybesinde bulunan kabaktan (Su kabağı, hla Anadolunun çeşitli yerlerindeki köylerde kullanılır) kana kana su içti.

Seher, İbrahim SAYAR, Serçe Mehmet, Tuzcuların Salih ve Omurtlak Hasan yaylaya varıncaya kadar gördükleri hayvandan konuştular ve gördükleri hayvanı, yayladaki herkese bire beş, hatta on katarak anlattılar.

Böylece eski bir efsane, küllerinden yeniden doğdu...

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..