Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Ekim '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Sevgiler tükenmesin

Sevgiler tükenmesin
 

Yanlız, şefkate belkide ilgiye muhtaç olduğu bir zamandı. Mevsimlerden ilkbahar ve aylardan ise aşk ayıydı belki de. Yıllar önce babasını, ardından da annesini kaybetmişti. Tam bu sırada anlamıştı yanlızlığın ne demek olduğunu. Evine gidemiyordu, korktuğundan değil, yanlızlığının hüküm sürmesini istemiyordu. Boş duvarlar sanki üstüne üstüne geliyordu. Zaten içiyordu ve bu dönemde en iyi dostu olmuştu aslan sütü. Tek çıkış yolu bu olmamalıydı ama, yapamıyordu.İşni bile aksatmaya başlamıştı. İşte bu dönemde tanıştı kuzucuklarının annesiyle.Sevmeye bile zamanı olmadan, yanlızlığını bastırmak için belkide , kısa bir flört devresinin sonunda belki de , arkadaşının ailesinin, arkadaşına yaptığı baskıların sonunda, bir gece artık böyle olmuyor sözlerine vermişti cevabı.Evlenelim o halde!
Böyle başlamıştı 13 yıllık serüven.Zaten kalbi yaralıydı, benliği ise karman çorman.Mantık mı, karar vermişti, yoksa kalp mi, bilemiyordu.Tek bildiği sıcak bir yuvanın özlemini duyduğuydu.Zaten ailesi hayattayken bile yanlızlığı seçmişti.Ama , onlar hayatında bir yıldız gibi kayıp gittikten sonra, Yanlız olduğunun farkına varmıştı.Belkide anne baba hayattayken kalınan yanlızlık, yanlızlık değildi.

Çalkantılı, sancılı, borç harç 13 yıl. Dile kolay. Hep aile olmayı ve bunun avantajlarını savunmuştu. Çocuklarını çok ama çok seviyordu. İlk çocuğunda yeni çıkmıştı bekar yaşamdan ve onunla yeterince ilgilenememişti.Ama ilk göz ağrısıydı yeri başkaydı.Bu çocukla onunda çocukluğu sene sene tükenmeye, yetişkinliğe doğru yol almaya başlamıştı.Belkide evlilik öncesi yanlız yaşadığı için sevgiye hep aç kalmıştı.Hal böyle oluncada , verecek sevgi bulamamıştı ilk göz ağrısına.Çünkü kendisi açtı.Evlilik onun çıkmazlarını açan bir yolmuydu, onu da bilemiyordu.

Koskoca 13 yıl, dile kolay...İlk çocuğundan sonra ikincisi geldi dünyaya, ikinci kez baba olmuştu.Artık ayakları daha sıkı basıyordu yere.İlkinde olduğu gibi değildi.Küçümenini daha farklı seviyordu artık.Daha farklı ilgileniyordu.Sanki dede şefkatiyle seviyordu yavrusunu.Ama bir yandan da hayatındaki kısır çekişmeler devam ediyordu.Eşiyle bir türlü "bir" olamıyordu.Aslında oluyordu, onun kaprislerini, çevresinin her türlü hengamesini çektiği süre, ondan iyisi yoktu.Sürekli veren konumundaydı.Aslında onunda birşeyler almaya hakkı vardı, vardı da veren yoktu...Zaten verilse de toplu verilirdi ve hissesine düşenlede evliyim demeye bin şahit isterdi.

Sürekli eleştiri, sürekli ben yaptım, sürekli ben olmasaydım, yeter demeye takati kalmamıştı artık.Sırtımda yumurta küfesi yok demesine, ramak kalmıştı.Aslında birçok kez demeye çalıştı, çalıştı da ne oldu? Çocuklar boyunlarını büktüler ve gurur şapa oturdu!

Derler ya; insan evladı için herşeyi yapar.Evet yapar, çiğ tavuğu bile yer.Çünkü o her baba gibi değil, geceleri kalkıp yavrularının üstünü örten, nefes alışverişlerini dinleyen, aç kalan fakat onları bırakmayan bir baba.

Ve artık bu baba yoruldu, bitkin düştü. Çocuklarının yükü değil de, geçimsizliğin verdiği yükü taşıyamaz olmuştu. Yine de herşeye rağmen sevmeyi de adaam gibi sevilmeyi de hakediyordu.çünki o kader birliğine inanıyor ve çok seviyordu...
İşte böyleydi, babanın hikayesi.Belki bu hikaye; henüz yolun başında olanlar tarafından okunur ve onlar , daha mantıklı daha bilinçli ve daha kalpten birlikteliklere imza atarlar.

Sevgisiz kalmayın, sevginin tükendiği yerde hayatta yaşanmaz oluyormuş..!

 
Toplam blog
: 14
: 1630
Kayıt tarihi
: 26.07.07
 
 

Kendimce doğrularım ama başkalarının özgür düşüncelerine saygı çerçevesinde, fikirlerle karşındakile..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara