- Kategori
- Öykü
Sinek...

Sesler azaldı. Uzaklaştı. İçerideki portatif sesi kısık radyodan gelen Kürdili Hicazkar Longa'nın sesi belirsizleşti. Bir sessizlik tül gibi indi ortalığa. Akşam. Gün karardı. Deniz aydınlandı kopkoyu bir mavide. Neden sonra geldi içine parlak, ufka yakın bir iki yıldızın ışığı düştü, parladı. Sıcaktı; hala devam ediyordu. Cırcır böceklerinin ve gece böceklerinin sesi de...
Önündeki buzu erimiş rakı kadehi terliyordu. Adam da. Bir yapışkan sinek gelip gelip sırtında inadına hep aynı, elinin uzanamadığı bir yere konuyordu. Elini sallayarak kovuyordu, karanlıkta uzaklaşıp sonra yakınlaşan bir vızıltıyla dönüp tekrar aynı yere konuyordu. Tekrar, tekrar... Daha büyük bir gürültüyle kafasının içinde dönüp duran düşünceler hep aynı yere takılıp kalıyordu ne zamandır. Tekrar, tekrar...
Gücü yetmiyordu kovalamaya, yapışkan bir sinek gibi hep aynı yere, hep aynı yere konuyorlardı. Terliyordu. Yılların derinleştirdiği yüz çizgilerinden yol bulan terler aşağılara süzülüyordu. Sinek gibi düşünceler de hep dönüp dönüp aynı yere konuyordu. Yorgundu. Kendi olmaktan yorgun ve yalnız...
Her şey, ama herşey bu kadar kısa süre içinde böylesine tersine gelen, yalnızlaştıran bir şekilde nasıl değişebilirdi. Gözlerinin önünde, elinden bir şey gelmeden nasıl? Ağırına gidiyordu. Düşünceler, kafasının içinde hep aynı yere gelip vuran. Yaşanmış bir ömürün tersine akıp gidişidir şimdi gözlerinin önünde çaresiz bırakan. Terliyordu. Sinek gene aynı yere...
Gece sesleri azaltarak koyulaştı. Sustu cırcır böcekleri. Deniz karardı. Yıldızlar çoğaldı yukarıda karanlıkta. Uzak, yakın göz kırpmaya başladılar. Sinek gene anı yere... "Ulan başma bela mısın?"
Hırsla kalktı. Rakı kadehi düştü kırıldı. Anason kokusu yayıldı. Tabaklarda. İskemle devrildi. Radyoda program çoktan bitmiş bir hafiften cızırtı yükseliyordu. Sinek kaybolmuştu. Düşünceler duruyor ve çoğalmışlardı. Kalktı yeniden bir rakı koydu. Serinlik çıktı, görünmez bir kanat titreşiminde geldi yüzüne vurdu. Karanlık denizin içine düştü yıldızlar. Zeytin ağaçlarının yaprakları hafiften ürperdi.
Her şeyi görmüştü ama, susuyorlardı zeytinler. İnsanlar uyuyordu, ama uyumayanlar olduğunu da biliyordu. Sinek gitmişti...
Belki iyi olurdu sabaha her şey...
Akın Yazıcı
21 Temmuz 2018/Erdek