Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Mart '09

 
Kategori
Deneme
 

Sırı dökülen ayna çatışkısı

Yaşamı bir çeşmeden doldurup öteki arığa akıtmanın peşinde edimsel yığılmalar çırpındıran kargacık burgacık sıradanı tekdüze ısrarında barındıran kan banyosu, akan artık lağıma doğru…

Başkasının duygusuz eksikliğine eklenen coşkunu ölenlere gerekçe kılman kavranamaz bir tutku esirliğinin ötesinde kararın karanlığın askısında acıyı dinginliğin sularına akıtıp bulandıran bir ihbardır aynı zamanda…

Pişmanlığı her zamanın yanlış tutulan belgelerinde döndürülen bir boşluk olanaksızlığı içinde sınır belirler kendi ayak izine ve tanıklığı esas kılar olanaksızın ısrarında yaşanmışlığı dışlayarak…

Kişisel düzlüğünde eğri büğrü bir kuşağa kurulan yanlış tuzaklar çabaların eksik ve alçaklaşmanın göndere çekilmesine eşdeğerken geldiğinizde ne derseniz deyin olumsuz yanıtlarınızı telafi adı altında kişiliksiz taşkınlığınızla…

Girişin orasını burasını çekiştirirken her şeyden vurgun yiyen söyleşilerinize, tek kat savlamalarla savsaklanan insani sunağın paramparça olan akıntısına karşı kürek çekerken somut gerçeklerinizle…

Kanıksanırken yanlışın ve yalanın izleği dirsek temaslı bir örtüşmede, belirleyici olan yoğunlaşmaların ağzından burnundan gelene söyleyin derdimiz buydu diye yaşamın kendisi ayrı sorunmuş olan…

Toptan yargılanırken kanat çırpan söze süzülen iki bacaklı ardılları umudun, yoktur elbet içinizdeki kuşkularınızın yarattığı cinnetin bir yapay cenneti uzun tasarımı sizi dili dışarıda oylumlarda bırakan…

Hayranlık duyulan sırı dökülen ayna çatışkısına bağdaş kurmuşken siz, haksızlığın neresinden tutup neresini sündürerek devirdiniz çıkagelen sonradan olma hamaset yaratıklarını…

Buraya kadar yol tepen ayakların kaç yönü bulandırıp kaç mevkiden sonra süreçlerini ters düz etme aymazlığına düşmeleri günlerin zinciri ve yılların çarmığıdır, çivisi çıkan ve gerçeğe karşılık gelmeyen ve gelemeyecek olan…

Bulgur kaynatılan kazanlarda can yakan acılar köpürürken çocukların oyun oynadığı çayırlarda, sık sık elini kaldırana söz hakkı vermeyen ayrıntıların ölmüş öldürülmüş şahitleriyle genel izlenimi nasıl sağlanacaksa çatısı çöktü çökecek ortamın…

Herkesin az önce memleketten ayrılmış acıları ve kederleri hangi nehirde dönendiğinde aşağıdan gelen bir yükseliş beridekini ve de ötekini de katabilecektir kervanına…

Adı batası bir günahsa damda yatarken yıldızına dalan çocuğun zihnine vurulacak prangası hazır sokağından ırmağına, bağından bahçesinden gökyüzüne kadar koptu kopacak sağalmanın yataklara düşmesi, yüreğin parçalanıp yere düşmesi kır çiçeklerinin ne kadar zaman daha adsızlaştırılmasıdır…

Soğuk ve itici anlatıları dilin, üşümez elbet bir gün doğru adla anmaya başlarsa kır çiçeklerini el kadar çocuklar bile…

Ki ilkyazın serinliği muştusudur belki de komadaki tinin ve tenin kendi ekinini tekrar anımsamasına silkinerek… Ateşi içinde!

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara