- Kategori
- Gündelik Yaşam
Siz hiç ağaç fidanı diktiniz mi?

Benim objektifimden...
SİZ HİÇ AĞAÇ FİDANI DİKTİNİZ Mİ?
Bugün bir günce okudum. http://blog.milliyet.com.tr/Sen__hic_sevdigine_nar_taneledin_mi_/Blog/?BlogNo=206477 Çok güzeldi. Nar ağıcı ile ilgili ben de bir şeyler yazdığımı hatırladım. Yine bilgisayar kayıtlarımı aradım, yazımı buldum ve okudum. Çok hoşuma gitti yazdıklarım.
***
NAR AĞACI
Ağaçları çok seviyorum.Çiçek açtıklarında harika görünüyorlar.
Meyve verdikleri zaman ayrı bir güzeller.
Ağaçlara, insan sıfatları takmak hoşuma gidiyor.
Gördüğüm her ağacı, insana benzetmek gelir içimden.
Ceviz ağacını çok ciddi bulurum, Zeytin ağacını zarif, Kiraz ağacını ise komik …
Nar ağacını, şeker kız çocuğuna benzetirim hep.
Kırmızı yanaklı, şirin, saçlarında kocaman kurdeleler olan kız çocuğuna.
Sevimli, süslü bir ağaç.
19 Ocak 2008 Cumartesi.Güneşli ve soğuk bir gün. Evdeyim. Annem ve babam bize geldiler.
Bana sürpriz yapmak istemişler. Evimin küçük bahçesi için bir nar ağacı fidanı getirmişler.
Garajdan bir kürek aldık ve babamla birlikte sığ ve küçük kuyu kazdık,
Fidanı satın alınan seradan, babama tarif ettikleri gibi.
Fidanı yerleştirdik, kökleri toprakla örttük ve bol suladık.
Çok heyecanlandım. Hayatımda ilk defa kendi ellerimle bir fidan diktim.
Babama, çocuklar gibi, kaygıyla sordum' Donmaz, değil mi? '
Seradan bilgi almış, pek emindi, donmayacakmış.
İki hafta sonra özel gübre getireceğini söyledi.
Sabahları uyanınca, ilk işim, pencereden dışarıya bakmak oluyor.
Bu günlerde, sabahları önce nar ağıcımı görme ihtiyacı duyuyorum.
Şimdiden çok şirin görünüyor.
Annemi ve babam bana:
“ Biz ölünce bizi hatırlarsın” dediler. Çok dokundu bu sözler , içimde bir şey sızladı.
Bu hayatta kim önce ölür bilinmez, herkes kalıcı bir şey bırakmak istiyor.
Dikilen Nar fidanı beni gerçekten çok mutlu etti.
Bakalım, kısmet olursa, baharda yeşerir ve çiçek açar mı?
Canım annem ve babam, umarım, hep birlikte uzun ve sağlıklı ömrümüz olur
ve daha çok çok şeyler paylaşırız, her zaman olduğu gibi.
23 Ocak 2008
Bursa
***
Nar ağacım bu yıl çok çiçek açtı, bazıları döküldüler. Şu an üzerinde tam tamına yedi adet kocam narı var.O kadar güzeller ki…kıpkırmızı oldular bugünlerde. Geçtiğimiz Pazar günü fotoğraflarını çekmek geldi içimden, iyi ki de çekmişim, yazımda kullanacağım.
Ağaçlara karşı duyduğum özel ilgi çok çok eskilere dayalı. Sanırım bu ilgi izlediğim bir filmden sonrasında oluştu. Ortaokul öğrencisiydim. “ Ülkemizi tanıyalım ve sevelim” sloganı altında her yıl, okuldan ülkenin değişik yerlerine gezi düzenleniyordu. Orta Balkn’da bulunan küçük bir tarihi kasabası olan Kotel’e gitmiştik. Gezilecek fazla yer yoktu ve topluca, öğretmenlerimizle birlikte sinemaya gitmeye karar vermiştik. Gözlerime inanamamıştım bir Türk filmi gösterimdeydi: Ağaçlar Ayakta Ölür. Kotel’de hiç Türk yaşamıyordu, Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerde bu filme hiç rastlamamıştım. Siyah beyaz harika bir film. Çok etkilenmiştim ve gurur duymuştum. Tabii ki oyuncuları tanımıyordum o zamanlar. İtiraf etmem gerekiyorsa, filmi alt yazılarında okumuştum, konuşanları anlamakta güçlük çekmiştim. Ne kadar acı bir durum...Türkiye’de yaşamaya başladıktan sonra yaklaşık bir yıl televizyon izleyememiştim, anlamıyordum çünkü. İşte o yüzden, bu sayfada yer alabilmekten çok çok büyük mutluluk duyuyorum. Bir şeyler Türkçe yazabilmek bana tarifsiz haz veriyor. Çok büyük saygı duyuyorum melodik dilimize ve doğru kullanabilmek adına elimden gelen çabayı gösteriyorum. Ağaçlar Ayakta Ölür filmi, ismiyle, konusuyla ve oyuncu performansıyla, benliğimde çok çok derin izler bıraktığını şu an bu satırları yazarken yeniden anımsıyorum.
Ağaçları bana sevdiren o film olmuştu.
Siz hiç ağaç fidanı diktiniz mi? Harika bir şey olduğunu söyleyebilirim. Bir çocuk ilk adımlarını atar ya, onu elinden tutarsınız…İşte ilk ağaç fidanımı dikerken o duyguya benzer bir şey yaşamıştım.