Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Mayıs '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sizce bu bayram hangi ülkede kutlanmış olabilir?

Sizce bu bayram hangi ülkede kutlanmış olabilir?
 

1980 öncesi yaşanan sağ-sol çatışmalarında, beş binden fazla gencimizin nâhak yere hayatını kaybetmesine sebep olanları, kendi adıma hiçbir zaman affetmeyeceğim.

O günlerden geriye belleklerimizde sadece bombalar, olaylar, silahlar, kan, gözyaşı ve ölüm sahneleri kaldı. Sadistçe bir duyguya sahip hasta ruhlular dışında bu manzaraları, güzel bir anı olarak hatırlayan ve tekrarlanmasını isteyen herhalde yoktur diye düşünüyorum.

İnsanın duyguları, yaratılışı gereği, karmaşık bir yapıya sahip. Matematiksel kuramlarla izah edilecek gibi değil. Bu sebeple hiç olmayacak bir durumda kızıp parlaması, kendi gücünün çok üstünde güçlere karşı bile kafa tutması mümkün.

Fakat bu davranışın kendi içinde yine tutarlı bir savı vardır. Adına onur, şeref, namus vs. gibi isimler takarak, bu mantıksız davranışını insan bir temele oturtmaya çalışır. Ne yazık ki ben 12 Eylül öncesi olaylarını bu bağlamda hiçbir yere oturtamıyorum.

Kimler ne amaçla bu cehennemî ortamı yarattılar, ne yapmak istiyorlardı, belli değil. Aklıma gelen tek izah şekli, bilinçsizce yapılan bir eylem olması, belli odaklarca şartların hazırlanarak gençlerin tuzağa düşürülmesidir.

Üniversiteye 1969 yılında başlamış biri olarak, kendimi ister istemez olayların tam ortasında bulmuş olmama rağmen, o gün de aynı gerekçelerle hiçbir tarafa meyledemeyişim, üzüntüyle, ibretle bir anlamda seyirci kalışım, beni hayati bir tehlikeden uzak tuttuysa da, öğrenim hayatımın engellenmesine ve yön değiştirmesine mani olamadı.

Benim gibi binlerce masum genç aynı sonucu yaşamaktan kurtulamazken, çok daha farklı, kötü, zor ve telâfisi imkânsız sonuçlara katlananlar da oldu.

*****

1 Mayıs 1977’de yaşananlar, aslında o karanlık günlerin bir özeti gibidir. Otelden açılan ateş sonucu ortalığın karıştığı, kaçmaya çalışan insanların yolunu tıkayan bir kamyonetin, ezilmelere sebep olduğu söylenir.

Her 1 Mayıs’ta aynı kâbusun yaşanma korkusu yıllardır insanlara hayatı zehir etti. Daha sonra 1 Mayıs’ın bayram olmaktan çıkarıldığını ve olayları önleyebilmek için o gün sokağa çıkma yasağı uygulandığını biliyoruz.

Türkçemizde bayram sevinç ve neşe kaynağıdır. Sözlükler bayramı, “Millî veya dinî açıdan önemi olan ve özel olarak kutlanan günler” diye tarif eder.

Dini bayramlar, aynı inancı paylaşan insanların, sınırsızca ve hesapsızca birbiriyle kucaklaşmaları, sevinçlerini paylaşmaları şeklinde; milli bayramlar ise bir program dahilinde o günle ilgili bilgilerin verildiği törenlerle kutlanır. En önemli özelliği de bayraklarla bezenmesidir.

1 Mayıs işçi bayramı “özel olarak kutlanan gün” kategorisinde ele alınması gereken bir bayram sanırım. “Bayram” olduğuna göre de sevincin, neşenin ve mutluluğun yaşandığı bir gün olmalı.

1977 yılındaki 1 Mayıs bayramına katılan gurupların, beyzbol sopası kıvamında özel olarak tornada hazırlanmış kalın değneklerle donatılmış olarak gittiklerini ben gözlerimle gördüm.

Gerçi 12 Eylül öncesi hemen her toplantı ve mitingde ateşli silah taşımayanların elinde bu sopalardan mutlaka olurdu ama, bu hazırlık veya tedbir, bir bayrama gitmekten ziyade bir kavgaya, bir mücadeleye, olay çıkarmaya gidildiğinin açık bir delilidir.

Nitekim sonraki 1 Mayıslarda da çakıl taşlarıyla meydanlara giden, getirdikleri malzeme bitince de kaldırım taşlarını söküp polise atanları herhalde hepimiz hatırlıyoruz.

Niyeti peşin peşin böyle kötülüklerle beslenenlerin bir bayram kutlama amacı taşımadıkları âşikârdır.

*****

Geçirdiğimiz bu kötü günlerden ve değişik evrelerden sonra, dün oldukça olaysız şekilde 1 Mayıs’ın kutlanmış olmasından duyduğum mutluluğu belirtmek istiyorum.

Tek bir vatandaşımızın burnunun kanamasına bile gönlüm razı olmaz. Hele hele karşılığında hiçbir fayda sağlanmayacak bu tür şiddet olaylarını tasvip etmek için, insanın herhalde gözü dönmüş bir serseri olması gerekir.

Ülkesine faydalı olmak, onu bugünkü bulunduğu yerden daha yükseklere taşımak amacıyla üniversitelerde öğrenim gören “tahsilli” gençlerin, böyle bir girdaba nasıl kapıldıklarını hâlâ anlayabilmiş değilim.

Ülkemizdeki legal ve illegal aşırı sol gruplar, geçen yüzyıllarda kalmış mülkiyet düşmanı köhne görüşlerini nasıl bu gençlere hâlâ empoze edebiliyorlar, şaşıyorum.

Bugün köylü, kentli, tahsilli, cahil, işçi, memur, esnaf, hatta işsiz ve yarı meczup insanların bile hayalinde, en azından bir ev, bir araba sahibi olup rahat bir hayat yaşamak yok mudur?

Bunun yolu çalışıp kazanmaktan geçer, komünizmden geçmez ki…

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın sosyal ve ekonomik durumu, belki insanların aç ve muhtaç kalmayacak şekilde bir “yaşam standardı”na sahip olmayı yeterli görmesine sebep olmuş olabilir. Ama günümüzde globalleşen dünyanın yaşam şartları karşısında “bir lokma bir hırka”ya razı olmak, kendini dine veren insanların bile gündeminden çıktı.

Gündemden çıkan sadece bu mu?

Sizce bugün işçiyi sembolize eden şey orak çekiç midir?

Artık ne tarlalar orakla biçiliyor, ne de demirler çekiçle dövülüyor. Komünizmin bu klasik sembolleri, Rusya’nın bayrağından bile kalktı. Ama, bizim Taksim meydanını dolduran “işçi”lerimiz, alanı orak çekiçli bayraklarla donatmışlar.

Bu resme bakıp, kutlanan bayramın Türkiye’de olduğunu kim anlayabilir ki?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara