- Kategori
- Haber
Sosyal sorumluluk ve şirketler

İşletmelerde artık sosyal sorumluluk kavramı hızla önem kazanıyor. Kuzey Amerika’da firmalarda ve çok uluslu şirketlerde birer birer Sosyal Sorumluluk departmanları kurulmaya başlandı. MBA programları artık birbiri ardına sosyal sorumluluk, ekoloji, maneviyat, iş etiği, toplumsal fayda, sosyal içerik dersleri vermeye başladılar.
21. yüzyılda eğer daha güzel, daha barışçıl ve daha insani bir dünyada yaşayacaksak; bunun sağlanmasında en az devletler ve STK’lar kadar, işletmelerin de rolü ve sorumluluğu bulunuyor. 21. yüzyılda, firmalar ve çok uluslu şirketler artık tarihi sorumluluklarını yerine getirmek ve sosyal problemlere özel sektörün yaratıcılığını ve dinamizmini kullanarak bütüncül çözümler üretmek zorundalar.
Bu konuyla ilgili sizinle paylaşmak istediğim bir haber ve analiz var:
DEVLET BABA'NIN YERİNE "ŞİRKET BABA"
AKSİYON DERGİSİ HABERİ Selçuk Uysal - Sayı: 538 - 28.03.2005
Avrupa Birliği süreci, şirketlere ‘para kazanma’ kaygısının yanında ‘Kurumsal Sosyal Sorumluluk’ adı altında toplumun sosyal sorunlarına çözüm üretme görevi de yüklüyor.
Türkiye’de yeni kurulan Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği de, Ahilik kültürünü hatırlatan ‘sosyal sorumluluk’ bilincinin yerleşmesi için kolları sıvadı. Bundan böyle, “Devlet baba bizi kurtar!” nidasını işitmeyeceğiz. Peki, devlet babanın yerini ne alacak? Muhtemelen şirket babalar... Dünyada yeni bir eğilim hızla yayılıyor. Özel şirketler, devletin uhdesinde kalan bazı sosyal sorumlulukları bir bir üstleniyor. Özellikle de çevresel ve toplumsal konularda... Ahilik gibi benzer bir anlayışı uzun yıllar önce başarılı şekilde tatbik etmiş bir ülke olarak Türkiye de bu furyadan nasibini alıyor.
Geçtiğimiz şubat ayında, bir grup genç profesyonel tarafından Ankara’da kurulan Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (KSSD), şirketlerin sosyal sorumluluk alması yönünde atılan ilk somut adım olarak tarihe geçti. Sosyal sorumluluk bilincini yerel ve ulusal düzeyde yaymayı hedefleyen dernek, sosyal sorumluluk kültürüne ait değerleri güncelleştirip çağın şartlarına uygun hale getirmek niyetinde...
KSSD Başkanı Settar Dinler, sosyal sorumlulukları “iç içe geçmiş dalgalar” olarak nitelendiriyor. Ailelerin komşularına, işletmelerin faaliyet gösterdikleri bölgede dış çevreye, şirketlerin ortaklarına ve çalışanlarına karşı sorumlu olduğunu hatırlatarak, “Bizler hem bireysel hem de kurumsal olarak sosyal sorumluluğumuzu tarihimiz boyunca yerine getirmiş bir toplumuz. Ahilik örgütü, zamanının iş dünyasının, esnafın haksızlık ve yanlışlıklarının ortadan kaldırılmasını sağlayan bir mekanizmaydı. Tarihi iyi inceleyip elimizdeki değerleri güncelleştirip çağın şartlarına uygun hale getirebiliriz.” diyor. Settar Dinler’e göre, batılılar belki de bizim tarihimizi okuyarak bize ait değerleri harmanladı ve çağa uygun hale getirdikten sonra da kendi fikirleri gibi tekrar bize sunuyor.
Amaç daha iyi bir toplum ve daha iyi bir çevre
Küreselleşen dünyada giderek yükselen değer haline gelen Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) kavramının geçmişi 1950’lere dayanıyor. Bir İngiliz düşüncesi olarak ortaya atılan kavram, daha sonra OECD’ye üye ülkeler tarafından geliştirildi. Bugün, başta BM olmak üzere Avrupa Birliği, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar tarafından yayımlanan bildirilerde sık sık öneminden bahsediliyor. Kısaca, “şirketlerin daha iyi bir toplum ve daha iyi bir çevre için gönüllü olarak katkıda bulunması” şeklinde tanımlanan KKS kavramının bu kadar öne çıkması, tarihte ilk kez dünya nüfusunun büyük bir oranda demokrasi ile yönetilen ve serbest piyasa ekonomisine sahip ülkelerde yaşıyor olmasından kaynaklanıyor. Bir de dünya ekonomisine yön veren büyük şirketlerin varlığından...
Örneğin, Amerikan şirketi General Motors, Avrupa’nın refah seviyesi en yüksek ülkelerinden Avusturya’nın milli gelirine denk bir gelire sahip. Yine, Daewoo 91 bin çalışanıyla, 116 milyon nüfuslu Bangladeş’le aynı geliri elde ediyor. Dünya ticaretinin önemli bir kısmını 359 şirketin elinde bulundurması, söz konusu işletmelerin faaliyet gösterdikleri alanlarda, özellikle de çevre kirliliği, yoksulluk, işsizlik, eşitsizlik, insan hakları gibi konularda en az devletler kadar sorumluluk alması gerektiğini gündeme getiriyor.
İngiltere’de, ilgili bir bakanlık Mayıs 2002’den beri faaliyet halinde. Fransa’da, şirketlerin finansal kayıtlar dışında sosyal ve çevresel değerlendirmeleri de ibraz etme mecburiyeti var. AB Komisyonu’nun Temmuz 2001’de yayımladığı “Greenpaper” raporu ile Mayıs 2003 tarihli Avrupa Parlamentosu raporu, konunun AB düzeyinde ciddi biçimde ele alındığını ortaya koyuyor. AB müktesebatına giren ve hükümetler düzeyinde yer bulan KSS’nin, Prens Charles’ın kurduğu Uluslararası İş Dünyası Liderleri Forumu (IBLF) ile dinamizm kazandığını da söylemek mümkün. 1990’da, Prens Charles başkanlığında bir grup uluslararası şirketin CEO’su tarafından Birleşik Krallığa kayıtlı bir hayır cemiyeti olarak kurulan IBLF, ABD, Avrupa, Asya ve Ortadoğu’dan belli başlı 60 küresel şirketin önderliği ve mali katkısı ile destekleniyor.
Bugün birçok uluslararası şirket sosyal sorumluluk faaliyetlerine imza atıyor. Microsoft’un Danimarka’da katıldığı gönüllü faaliyetler, Procter&Gamble’ın Türkiye’deki “temiz deniz” kampanyası, Shell’in hayvan testleri için standartlar koyması bunlardan birkaçı. Üstelik, önemli şirketler bütçelerinde KSS fonu ayırıyor. Gelinen noktada KSS tüketici üzerinde de pozitif bir etkiye sahip. Sosyal sorumluluklarını yerine getiren şirketler daha çok seviliyor ve müşteriler bu şirketlerin işletmelerinden alışveriş yapmaktan mutlu oluyor. Araştırmalar, satın alma sürecinde KSS etkisinin 1998-2002 yılları arasında yüzde 28’den yüzde 44’e çıktığını gösteriyor.
Sosyal sorumluluk yabancımız değil
KSS, geçmişinde Ahilik gibi bu anlamda çok ileri bir deneyimi bulunan, toplumsal dokusunda dayanışma ve yardımlaşma barındıran Türkiye’nin de gündeminde artık. KSSD Başkanı Settar Dinler, AB’ye uyum sürecinde “kurumsal sosyal sorumluluk” uygulamalarının oldukça önem kazanacağını hatırlatıyor. Zira AB müktesebatında temel insan hakları, tüketici hakları, çevre koruma ve adil rekabet konularını içeren KSS önemli bir bölüm oluşturuyor. Yine, AB’nin, coğrafyasında faaliyet gösteren şirketlerin yıllık bilançolarına ‘kurumsal sosyal sorumluluk’ raporu eklenmesi uygulamasını başlatması bekleniyor. Settar Dinler’e göre, Türkiye’deki büyük şirketler de artık devlet gibi düşünmeli; işsizlik, yoksulluk, çevre kirliliği, eşitsizlik, temel insan hakları gibi sosyal konularda sorumluluk hissedip en az devlet kadar bu tür konuların çözümüne çalışmalı.
Yabancı sermayeyi ülkesine çekmek için çabalayan ve 8,5 trilyon Euro’luk Avrupa pazarından pay almak isteyen Türkiye’nin bir an önce hazırlık yapması gerektiğini savunan Settar Dinler, “AB sürecinde Türkiye’de Greenpeace gibi çevreci sivil toplum örgütleri daha etkili faaliyet gösterecek. Dolayısıyla hiçbir önlem almayıp çevreyi kirleterek itibarını ve marka imajını zedeleyen bir Türk firması ile yabancı firmaların hiçbiri işbirliği yapmak istemez.” uyarısında bulunuyor.
Bu haber ve analiz için Sayın Selçuk Uysal'a teşekkür ediyoruz.