Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tatil eşittir uyku

Tatil eşittir uyku
 

- Özden kalkmadı mı daha?
- Bırak anne, uyusun. Tatilin bitmesine ne kaldı ki?
- Uyansın yahu saat kaç oldu baksana. Hem torunlar bu kadar uyumaz.
- Neden kalksın ki?
- Ee sıkıldım da ondan!

Sıkılmıştı... Kendisi uyanınca herkes ayakta olsun isterdi. Kahvaltıya hep beraber oturulsundu bir de. Oysa Özden için tatil eşittir uyumak denilebilirdi. Malesef okulunun açılmasına 2 gün kalmıştı ama 1 aylık tatili boyunca bir kez bile doya doya uyuyamamıştı.

Bazı sabahlar zaten erkenden kalkıp anneannesiyle hastaneye gitmek durumunda kalmıştı. Ama kızdığı bu değildi tabi, kadıncağızı hastaneye tek başına yollayacak değildi ya. Onun istediği, erken kalkmak için bir sebebi olmadığı zamanlarda öğlene kadar uyuyabilmekti. Ne de olsa, mezun olduktan sonra, hayatının geri kalan bölümünde hep erken kalkacaktı. Fırsatı varken uyuma hakkını sonuna kadar kullanmalıydı.

- Özdeeen, kalk kızım hadi.
- N'oldu anneanne, bir şey mi oldu?
- Ee saat 10'u geçti, uyan hadi kahvaltı edelim.
- Siz yiyin, ben sonra atıştırırım ya...
- E peki, uyu madem...

Sanki uyandırıldıktan sonra bir daha uyuyabilecekmiş gibi! "Ya Allah'ım, sadece bir kez kendi istek ve irademle uyanayım, kimse uyandırmadan!" diye düşündü, bir aydır her sabah düşündüğü gibi. Tabi ki kalktı yataktan. Uyandıktan sonra bir daha uyuyamazdı, böyle de bir huyu vardı işte.

Yapılacak bir şey olmadığında erken kalkmaktan nefret ediyordu; çünkü gün bitmek bilmiyordu erken kalkınca. Bütün gün patlayacaktı sıkıntıdan. Dışarı da çıkamıyordu, anneannesinin hemen alınganlığı tutuyordu: "Bir kaç günlüğüne sizi görmeye geldim ama yüzünüzü görebilene aşkolsun" derdi hemen...

Bir gün dedesinin de gelmesi üzerine, evde tam 9 kişi oldular. Dede, Özden'in yatağında yatacaktı; gerçi bu sorun değildi, Özden nerede olsa uyurdu. Tabi yatacak bir yer kaldıysa! Neyse ki, annesinin "lazım olur" deyip atmadığı bir yer yatağı daha vardı. Gerçi 3+1 olan bu evde, o yatağı koyacak sadece salon kalmıştı. "N'apalım, başa gelen çekilir"

Tabi, o gece de ev halkının geç yatası tutmuştu. Herkes TV karşısında, birbirine sesini duyurabilmek için harala gürele konuşurken, Özden uyuma çabalarındaydı. Gece saat 2 sularında herkes köşesine çekilince, Özden için de uyuma vakti nihayet gelmişti. Ama bu kez de uyuyamıyordu! Kalkıp duvar saatinin pilini çıkardı (tik-tak'ların beyninin içinde yankılanmasını engelleyecek tek çözüm buydu). Yine uyuyamayınca, perdeleri sıkıca kapattı (dışarıdan gelen ışığın gözüne girmesini engelleyecek tek çözüm buydu). Fakat yine olmadı, evde ne kadar oda kapısı varsa hepsini kapattı (odalardan koro halinde gelen horlama seslerini engelleyecek tek çözüm de buydu). Yok, bir türlü uyuyamıyordu. Uyuyamıyordu!

Bir aralık dalmıştı, sabaha karşıydı. Tam uykusu derinleşmeye yüz tutmuşken, tıkırtılar duyunca sıçrayarak uyandı. Başını şöyle bir kaldırınca...

- Günaydın.
- Günaydın dede, aaaaoooooowwwwhhh, erkencisin?
- İşlerim var da. Sen uyu uyu, rahatsız olma kızım.
- Denerim!...

Kalkıp topladı yerdeki yatağını çaresizce. İşte uzunca bir gün daha başlamıştı. Saat 07:00 idi, ve 02:00 olana kadar ev halkının uyumayacağını varsayarsak, önündeki o 19 saatin nasıl geçeceğini kara kara düşünmeye başladı...

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..