Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

07 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Telefonu icat edenin...

Telefonu icat edenin...
 

Bir sabah kalkıyorsunuz, hava muhteşem kuşlar sevinçle uçuşuyor, pencere kenarlarına konmuş “sevgili” kuşlar birbirlerine sevinçle kur yapıyorlar,

Dallara konmuş bülbüller ise şakıyor, sabahın ilk ışıklarında bitmeyen hatta hala yazılmayan ya da bestelenmeyen şarkı ya da türkü gibi…

Aynaya bakıyorsunuz kırlaşmış saçlarınıza aldırmadan kendi kendinize gelin güvey oluyor” yıkılmadım ayaktayım” diyorsun ama altı bağlar gazel kabullenemiyorsun…

Sabahları en çok neden korkarım biliyor musunuz? Zır zır çalan telefonlardan, kim icat ettiyse, şimdi başlayacağım ama o meretsiz de olmuyor, dostlarınız var sevdiğiniz var vazgeçemeyeceğiniz özleyeceğiniz hep yanınızda olmasını isteyecekleriniz var, aramasa aramasanız olmuyor, kuşatmış ve kuşatılmışız yani ister istemez…

Mahkûmuz diyenlerimiz var ama ben hayatın hiçbir alet edevatına mahkûm değilim, aramayı sevmem sakın pinti falan diye de düşünmeyin, ben bizzat yani baş başa konuşmayı samimiyetle kucaklaşmayı çok severim…

Dostlarımın gözlerinin içine baka baka onların anlatamadıklarını anlatmakta zorlandıklarını yüreklerinden okumayı severim. Bana daha doğru gelir, telefonun arkasından ya da ucundan halinin ne olduğunu göremezsiniz gözlerinde yaş var mı, sesi neden kısık ya da çatallı anlayamazsın sadece sorarsınız, anlatamıyor mu derdini, yanında kim var neden bu kadar mutsuz geliyor sesi bilemezsiniz…

Gözler var ya her şeyi anlatır insana, kaçamazsınız. Hele tokalaşırken kucaklaşırken samimiyetsizliği hissetmemeniz mümkün mü?

Bazıları var dost mu düşman mı hala da anlamış değilim, ama bana göre ne oldum delisi olmuş birileridir, elinizi uzatır sıkmak isterseniz zatı muhterem soğuk buz gibi, dimdik tutar ellerini siz sıkarsınız sevgi ve saygıyla o bakışlarını kaçırarak selam verir size, yalap şap “nasılsınız.”  

Donar kalır bin pişman olursunuz ama saygınızdan nezaketinizden dolayı size yakışanı yapar gülerek çekilirsiniz bir kenara sorulanlara cevap vermeye çalışırsınız o kadar…Ha buna bile bozulan olur, kendini beğenmiş yaftasını yapıştırıverirler üzerinize. Ulan soğuk işte kendini beğenmiş “karlı dağları ben yarattım” diyor, dondum diyemezsiniz ki deyin bakın ne oluyor yan yatmış tren gibi olursunuz. Böyleleri için “burnu düşse yere eğilip almaz” derler, bilemem, benden uzak olsunlar yeter…

Kimse kusura bakmasın kucaklaşmanın da selamlaşmanın da biçimi değişmiş farkında değiliz, en azından bizim kuşak yadırgıyor bunları biliyorum. Bir dostumuzu sevdiğimiz arkadaşımızı gördük mü yolda öyle candan bir selamlaşma kucaklaşma olurdu ki aramızda bilmeyen ne oluyor diye bakardı, anladığında ise gülerdi kahkahayla. Dostça kardeşçe sevgi ve samimiyetle!  Ya şimdi; Kimseler kucaklaşmıyor, yan yana gelince keçiler gibi baş vuruşturuyorlar, bizim mahallenin yanındaki istasyonun tahliye çayırlarında keçiler oynaşırdı bir birlerine kafa atarlardı “tos teke tos” der kızdırırdık keçileri,  onlarda daha hızlı toslaşmaya başlarlardı. Teşbihte hata olmaz derler ama aynı onlar gibi selamlaşılıyor artık, yanaktan öpmek sırtını eline koyup sıvazlamak hak getire unutulmuş. Ne anlatmak neye hizmet etmek istiyorlar anlamak mümkün değil, birbirimizi anlamak ya da anlatmak için hayvansal bir şekle ya da sadece birilerine işaret vermek istenen kurgulara ihtiyacımız mı var? Bu güzelim hatta öpülesi elleri bu gözleri bu yüzü bedeni boşuna mı vermiş Tanrı bize?

Bir de anlaşılmayacak kadar göze batan bir tarafımız var bizim, herkesten daha çabuk daha hızlı, hiç alın terimiz olmayan başkalarının ürettiği teknolojiyi kullanmaya başlıyoruz, birini daha adam gibi kullanmadan ötekine geçiş yapıyoruz, birilerini kıskanmaktan veya özenti duymaktan başka bir şey değil. Öğrencinin işsizin ev kadınlarının iki telefon kullananları var, iki hat ne için gerekir inanın ben anlayamıyorum, yıllardır kullandığım bir telefon numaram var hiç değiştirmedim, değiştirmeyi de düşünmüyorum arada sırada ücretini ödeyemediğimden kapansa da açtırıyorum, ne kaçmak istediğim biri var ne de engellemeyi düşündüğüm birileri.

Telefon bu kardeşim sadece haberleşmek amacıyla kullanılmalı, hadi mesajlaşmayı anlarım cüzdan meselesidir ama video oynatan film gösteren şarkı dinleten cep telefonları yüzünden neler başımıza geliyor bilmezlikten gelmek de neyin nesi anlayamıyorum. Bu telefonlar yüzünden birbirimizle konuşmuyoruz, bakışmıyor yanımıza gelenin farkında değiliz selam vermiyoruz iyi temennilerde bulunmuyoruz, kendi içimize kapanmışız “telefonum ve ben” anlayışı ile hemen herkesi her sosyal ilişkiyi dışlıyoruz. Yuh yahu ne oldu bize insanlığa arkadaşlığa dostluğa sevgili olmaya aşka, öldürdük mü bütün bunları? Evet, öldürmüşüz çünkü telefonun arkasındaki samimiyetin ayarını bilmediğimiz bir bağlantı ile yakınlaşmışız yani kurşun gibi demir gibi soğuk ve cansız. Sonra da kızıyoruz komşuluk dostluk arkadaşlık hatta aile mevhumumuz yok oldu diye. Kim yok etti ben mi? HEPİMİZ…

Telefon adabımızdan bahsetmek bile istemiyorum, hemen her gün siz bizzat yaşıyor görüyorsunuz, düşünün ne demek istediğimi anlarsınız…

Dedim ya kim olduğunu biliyorum ama mecazi anlamda sesleneceğim “her kim icat ettiyse özellikle bu cep telefonlarını” benden okkalı bir küfür gönderiyorum kendisine, insanlığı, sevgiyi aşkı samimiyeti dostluğu arkadaşlığı, dürüstlüğü öldürdüğü için…

Haksızlık etmeyeyim iyi ki telefon varmış dediğim olmadı mı? Nasıl olmaz uzun zamandır ulaşamadığım görmediğim özlediğim arzuladığım bir dostumun telefonumun ucundan gelen sesi nasıl heyecanlandırır beni anlatamam. Yanı başımda hissederim kendisini elini tutar gibi, hayallerim alır beni götürür yıllara anılarım kumbaramın en VIP köşesinde canlanır, bazen hüzünlenir gözyaşlarıma engel olamam bazen de sevincimi öylesine belli ederim ki çevremde kim varsa şaşkınlıkla bakar yüzüme, utanırım…

Neyse Allah dostların eksikliğini vermesin, bizim “dükkân” her zaman açık efendim, her zaman da her anda her konuda beni rahatlıkla arayabilirsiniz, beklerim…

 

Erdoğan Özgenç

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara