Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '22

 
Kategori
Eğitim
 

Teşekkür ederim. ÖĞRETMENİM

MEVSİMLER, aylar! Haftalar, günler! Dakikalar, saniyeler! Zaman zalim davrandı “O”na; eski deyimle, ömr-ü zamanında. Aldırmadı. Bir hayat koydu ortaya. Karşılığında binlercesini çıkardı. Yaşattı, eğitti, kurtardı, öğretti, korudu, yetiştirdi, geliştirdi. Kanatlar gerdi küçücük insanların üzerine. Uçan, uçuran. Kaçan, kaçıran. Koruyan kadife kanatlar. Zorluk çektikçe kıvam kazandı. Kovalanınca dönüp o kovaladı. Cehaletin sürekli örttüğü kara perdelerin arasından ışık hızıyla aydınlık yolladı. Kanının sıcaklığını artırıp ana babaları aratmamaya çalıştı. Pek sahip çıkanı da olmayınca; yalnız kaldı, hırçın okyanustaki fener kadar…  Kendi gölgesine saklandı. Birikimlerine sığındı. Coşkularını paylaştı; hüzünlerini ise kaçırdı ruhunun müzesine! Yaptığı işin derinliğinden hiç korkmadı, ’daha derin olan mezar var’ dedi. İnsanın yaşamındaki en büyük mutluluk nedir? Hani süresi en kısa olanı? Çocukluk! İşte, insanların bu mucize döneminin kahramanıydı o. Tuhaf bıyıklı, garip sakallı, baygın bakışlı, uzaktan kumandalılar atıp “tutarken” o; bir başına, her dönemde mucize için verdiği sözü bile “tuttu.” Tüm iklimlerde görev yaptı.

“İnsan eğitim ile doğmaz ama eğitim ile yaşar”

BUZDAN yokuşta ilkel kızağı kırılıp defteri kitabı karlara yüzüstü gömülen çocuğun gözyaşlarını çatlamış dudaklarıyla sildi. Soğuktan dumanlar tüten nefesiyle şarkılar söyledi ona. İncecik bileklerinden tutarak omzunda taşıdı. Elektriğin olmadığı, gaz lambasının zehirlediği ‘yok sayılan köyler’de, kör alfabesi öğrendi. Saçlar arasından elleriyle akrep bile çekti. Ebeliğini yaptığı çocukları eğitti. Gerekti; tezek yakarak ısındı. Yoksul tencereler içine, her yönden hasarlı cüzdanından “bu da benden” diyerek patates, soğan bıraktı. Kadın da erkek de olsa, iyi dileklerin annesi, babası oldu! Ayırmadan, kayırmadan, kaytarmadan; yaşamın bulanık sularında çırpınan her cana, can simidi attı. Küçümenlerini çiçek sular gibi yükseltti. Serpildiler! Yararsız yanlarını dal budarcasına ayırıp attı. Gürleştiler! Kök olmaları için sağlıklı aktarımlarla besledi. Geliştiler! Bir de; ayarı kaçırınca şeytanın oyuncağı olup ruh sağlıklarını ellerinden kaçıranlar vardı!

“İnsan eğitilmesi zorunlu olan tek varlıktır”

KAÇAK dövüşürler. Karanlıkta göz kırparlar. İşte bu ‘zaman kaybettiriciler’ ile uğraşmak zorunda kaldı. Bilinen tiplemeler… Sosyal hakların boş bıraktığı çağdaş zemini, çağdışı kültür (!) ile doldurmaya çalışanlar. Zamanı her yönünden ters yüz etmek isteyenler. Planktonlar gibi bir arada yaşayanlar. Tümüne kalemini çekti. ‘Yanlış’ diyerek ekledi. Buzdolabının içinde ateş yakılamayacağını, fırında da soğuk su saklanamayacağını anlattı onlara! “Günah!” diye haykırdı. “Kötüye kullanıma açık, görünmez alanlardaki ayak izlerinizi ben görüyorum.” diyerek “suçüstü” yaptı. Harcadığı emeklerin sabote edilmesine olanak veremezdi. Üzüldü, darıldı, gönül koydu. Söylediklerinde haklı olduğuna tüm evren tanıklık edince, geleneksel sadeliği ile yine kendi işine baktı. Tehlikeyi gözlemek, önlemek uyarmak!... Bir eğitim yılı daha sonlanırken “Karanlığı Aydınlığa Yakalatmak” yine tüm öğretmenlerin kutsal görevi oldu… Başka ne diyebilirim. Teşekkür ederim. ÖĞRETMENİM… / Levent Üsküdarlı

Bugün bir taşı fırlat,
unut onu ve uykuya dal. “Işık”sa eğer,
yarın yine bulacaksın taşı.
Gün doğarken, “güneş”e dönüşmüş.
J. Ramon JIMENEZ

 

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..