Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

26 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tokalaşmak

Tokalaşmak
 

"Görülemeyen tüm bu düşünce, duygu, tutum, inanç gibi soyut kavramları davranışlarda yakalayabilirsiniz. Beyin geçmişte olabilir veya geleceği yaşıyordur.Ama beden anı yaşar.Siz de o an beynin yaşadıklarını bedenden yakalayabilirsiniz”

Bir kaç hafta önce çok ilginç bir kitap okudum; DİKKAT VİCUDUNUZ KONUŞUYOR

A. Şerif İZGÖREN, yukarıdaki paragraf kitaptan alıntı.

Kitabı okurken çok keyif aldım, yaşadığım bir olayı hatırladım ve yazmak istedim.

Yıl 1990 veya 1991 olmalı, Türkiye’yi ve Türk insanının, henüz yeni yeni tanımaya çalıştığım yıllardan söz ediyorum.

Çalışma hayatıma başladığım fabrikada – yan otomotiv sanayi, sadece sekiz ay sonra İşletme Müdürü pozisyonunda bulmuştum kendimi.Bu kesinlikle hedeflediğim görev değildi, bana verilmiş görevdi.

İş yerinde, bir gün, yeni ürün tasarımı ile ilgili önemli misafirler bekliyorduk. Daha öncenden randevu almışlardı, toplantı günü ve saati belirlenmişti.Ankara’dan geleceklerdi. Türkiye’nin önde gelen tarım otomotiv kuruluşlardan birinin yöneticileriydi.

Ben işletmede bir sorunun çözümüyle ilgili, üretim hatlarındaydım, zamanın nasıl geçtiğini fark edememiştim. İşletmenin içinde bulunan telefonlardan, ismimin anons edildiğimi duydum, toplantıya bekleniyordum. Misafirlerimiz gelmişti. Bekletmeyi ve beklemeyi hiç sevmem. İşimi bıraktım ve hızlı adımlarla toplantı salonuna doğru yürüdüm. Odaya girdiğimde toplantı masasının etrafında herkes yerini almıştı. Gelen misafirlerimiz de tabiî - üç beyefendi. Küçük gecikmemden dolayı özür diledim ve ev sahibi konumunda olduğum için hoş geldiniz anlamında, ilk beyefendiye elimi uzattım.

Aman Allahım ! elimi uzattığım beyefendi, hafifçe kafasını selamlar gibi salladı ve tebessümle elini vermedi.Elim havada kala kaldı, ne yapmam gerektiğini bilemedim.

BU DA NE!

Sadece bir iki dakika geç kalmıştım, bunun için mi?… Ne düşüneceğimi ve ne yapmam gerektiğini bilemedim.İşletmede ufak bir sorundan dolayı geciktiğimi yineledim. Havada kalmış elimi sıradaki beyefendiye doru yönelttim.Aman Allahım! O da aynı şekilde kafasını salladı. Neler oluyor? Kendimi korkunç küçük hissetmiştim.Üçüncü şahısa elimi uzatmadım. Elimi ne yapmam gerektiğini bilememiştim ve düştüğüm komik duruma bir anlam verememiştim.Toplantıyı terk etmek gelmişti içimden. Masadaki herkesin gözleri başka yöne çevrilmişti sanki, ama herkes olayın farkındaydı.Patronuma bakmıştım, soran gözlerle.

Gözlerini kapatmıştı, sorun yok gibilerinden ve söz almıştı, beni tanıtmıştı ve sanki aklımdakileri okumuş gibi oturmamı işaret etmişti.

Ben oturmuştum, fakat kendime uzun süre gelememiştim, çok bozulmuştum.Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşamıştım. Toplantıda konuşulanlardan hiçbir şey anlamamıştım.

Bu da neydi böyle !şaşkınlığı içindeydim. Kendi kendime açıklamaya çalışıyordum durumu, fakat mantıklı bir açıklama bulamıyordum.Kendimi gerçekten çok kötü hissetmiştim.

Tokalaşmak, insanlarla ilk karşılaştığımızda göstermiş olduğumuz eylem, farkına varmadan karşımızdakine duygularımızın belli etmenin bir yoludur. Ben, tokalaşmak isteğimde gülümsememle birlikte karşımdakilere sadece "Geciktiğim için özür dilerim.Tanıştığıma memnun oldum. Hoş geldiniz" mesajını vermek istemiştim. Oysa elim havada kalmıştı.

Daha yeni yeni, yurdumun insanlarının tokalaşmalarından sonra, sarılmalarına alışmaya çalışırken( daha önce yaşadığım ülkede yanaktan öpüşme olayı yoktu ).Akdeniz insanları ne kadar sıcak, sadece tokalaşmakla yetinmiyorlar bir de sarılıyorlar biri birlerine düşünürken…

Şok yaşamıştım! Unutamadığım bir şok!

Toplantı sonrasında, firmanın sahibi, beni odasına çağırmıştı ve yaşadığım olayı açıklamaya çalışmıştı.Ben hiç de profesyonelliğe yakıştıramadığım bir tutum olduğunu söylemiştim.

O zamanlar yaşadığım bu komik mi? trajik mi? tam karar veremediğim olay küçük bir istisna olduğunu düşünmüştüm.

Oysa bugün, düşündüklerim çok farklı ve şu sözler geliyor aklıma :

“ Ama gene de dünya dönüyor!” Engizisyon’a karşı ve her şeye rağmen…dünya dönüyor...

Bu sözler hepimizin bildiği gibi, Galileo Galilei ait - İtalyan gökbilimci ve fizikçi (1564 – 1642 ) yılları arasında yaşamış. Her zaman çok büyük hayranlık duymuşumdur düşüncelerine.

Yaşadığı yıllara baktığımızda savunduğu gerçeği, hayran kalmamak mümkün mü ?

Demek istediğim, bir devlet din kurallarına göre yönetilemez, yönetilmemeli.

Karanlığa sürüklenmemek için, yaşam felsefemizi savunmak için, hep birlikte mücadele etmek zorundayız ….

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara