Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tuhafiye

Tuhafiye
 

İki kız iki de erkeğin arabayla bir yerlere giderken -sevgili olsunlar olmasınlar- kızların arka koltuğa , er kişilerin şoför mahali dahil öne oturmalarına bir anlam veremem. Hadi adamlardan biri arabayı kullanıyo, diğeri naapıyo? Vitesi mi değiştiriyor? Al kızı yanına takıl di mi? Yok! Üstelik bi de sevgiliyse bunlar, hangi akla hizmeten yol boyunca kızın elini tutmaktan kendini alıkoyarsın? İki buse, iki mırıl, hakkı değil midir seven kalplerin? Rica ediciiim biri bana bunun mantığını anlatsın...”Emniyetli olsun diye” cevabını şimdiden kabul etmiyorum haberiniz olsun...

*************

Ünlü bir giyim ve ıvır zıvır markasının piyasaya sürdüğü şahane kullanışlı ve komik isimli ürünler hayatımızda... Misal bende çakmağı ve yağmurluğu var. Çakmağın arkasında yazan açıklama şöyle: “Sıkıştırılmış ejderha nefesi, yani bildiğiniz çakmak”. Çakmak, şu her koşulda yanan çakmaklardan.Üstelik hem fosforlu renklerde hem de boyuna asılmak için bir ipi var. Boynunuza asmasanız da - ki çakmak hırsızlarının kökünü kurutacak bir buluş.Aynı ilkokulda silgileri delip boynumuza asmak gibi- çantaya attığınızda o ip sayesinde kolaycacık bulunuyor. İpin ucundan tuttunuzla çakmağın elinizde olması bir oluyor.

Yağmurluğun da adı: Tutmasu...Bir cebinin içine bütün yağmurluğu tıkabiliyorsunuz. Küçükken vardı bunlardan bende.Ve evet! Su tutmuyor. Çantaya sığabiliyor, ezilebiliyor, büzülebiliyor. Bir nevi değiş tonton durumu. Faydalı bir eser anlayacağınız.

**************

Yıllardır deniyorum deniyorum, olmuyor da olmuyor.Bilgisayar başındayken bağdaş kurduğumda ayaklarım, bacaklarım uyuşuyor.Uyuşmasın istiyorum. Çok şey mi istiyorum?

*************

Misal ben, Domoorigattomistırrobotto’dan geçirilse dahi yemeğin içinde hissedilen Maydonoz olgusunu anlayamıyorum.”Aaaa! Mümkün değil. Kokusunu hemen alır benimki” nasıl bir şartlamadır.”Alır.” dediysen ,zaten yollamışsındır enerjiyi.Almayacağı varsa da alır.Yoksa kimse beni koca tencere içindeki robottan geçirilmiş maydanozun kokusunu alabileceğine inandıramaz.

************
Şimdi bu “anlık ileti” olayında komiğime giden bişey var. Hani bazen muhabbetin coşkulu yerinde sevdiğiniz bir arkadaşınız güzel bir laf eder de sizin de içinizden “alnının çatısına” kocaman bir öpücük kondurasınız gelir.Hemmen ikonlara ve animasyonlara yönelirsiniz.

Şimdi efendim niyetiniz öpmekse haliyle gitarı parçalayan şiddet dolu animasyonu yollamazsınız. Siyah beyaz Cin Ali kılıklı bir kopil salya sümük dil de çıkarmamalıdır. Karşınızdakinin hissedebileceği bir öpücük gerekir.Ama anlık ileti sınırlarında sadece Seren Serengil tarzı bir dudak vardır. Kıpkırmızı silikon dolgu dudaklar, ”Mucuuuurrrrrrrkkkk“ şeklinde ses çıkararaktan karşınızdakine, aslında tam da ifade edemediğiniz bir yapaylıkta hislerinizi anlatmaya çalışır. Hadi iki bayan arkadaş arasında bu sorun olmaz. Neticede iki bayan da hayatlarında en az bir kez ruj sürmüşlerdir. Ama eğer arkadaşınız bir erkek ise o zaman durum biraz tuhaflaşır. Siz yollasanız hadi yine bir derece anlaşılabilir.Ama erkek arkadaşınızın bu öpücüğü yolladığını gözünüzün önüne getirirseniz .... Ben devam edemicem arkadaşlar...Yani şimdi Allah için söyleyin. Karşınızdakini kırmızı bir rujla hayal ettiğinizde, arkadaşınızın karizma oranı ne seviyelerdedir? Bunu sorulmuş bir soru olarak değerlendirmeyiniz...Cevap vermeseniz çok daha isabetli bir karar vermiş olursunuz.

*****************

Bir kadın olarak anlayamadığım şeylerden biri de, iki kadının bir saç boyası üzerine dakikalarca konuşabilmesinin nasıl mümkün olduğudur. Bir de, A kişisinin boyattığı kuaförde ona fiyatta bir kıyak yapıldıysa, B kişisinin, “Senin kuaför kaça boyuyor?” sorusuna,A kişisinin bir gizem bulutu içinde cevap vermesine de anlam veremem.O fiyatın sadece kendine özel bir fiyat olduğundan o kadar emindir ki nedense saklama ihtiyacı duyar.B kişisi bu arada A kişisinin ağzından o fiyatı kapmak için türlü numaralar çeker. Söylemeyecek işte! O kendini kuaförünün tek özel müşterisi sanıyor.Bırak yalanlarıyla yaşasın.

Saçımı boyatmıyorum, kırk yılın başı saçımı kestirmeye gittiğimde de kuaförlerin “Allah aşkına! Şu renk seni nasıl da açar.Bak iki dakkada bitkisel boyayla boyıcam.Hem saça da zarar vermez” ısrarlarına “Ben saçımı zarar görecek diye değil, boya olayına karşı olduğum için boyatmıyorum.Bunu anlamak neden bu kadar zor” şeklinde cevap veriyorum. Bizim gibi kaç tane kadın var. Kuaförlerine itaat etmeyen kadınların “O ne inatçıdııır, O!” şeklinde arkalarından konuşulduğunu biliyor muydunuz? Oyuna gelmeyin Sayın Hanımlar; adamların derdiş sadece para kazanmak. Yoksa adamın, saçınızı derin bir tutkuyla boyamak ve sizi güzelleştirmek için kendini paraladığı yok. Tamamen ticari.


*********

Akşam’ın bir körü.Çocuk uyumak üzere. Bir de bakıyorsunuz ki sigaranız azalmış.(ya da sizin için hayati önem taşıyan herhangi birşey.) Marketi arıyorsunuz.

- Servisiniz var mı hala?
- ......
- Servis diyorum! Var mı yollayacağınız bir çocuk?
- ....Hrmmmgghhh!
- Kardeş! Servisiniz varsa sadece E desen yeter.Yoksa bişey demesen de olur.
- Hah! Var servis! Ne istediydin?
- 2 paket zartzurt light, bir de soğuk kola....Bi de ...bi de...( aslında amaç sadece sigara istemek de ayıp olmasın şimdi. Akşam vakti çocuk gelicek oralardan.Bi de nedense sigarayı adamdan saymıyorlar.Patateslerin soğanların da neticede bir kar marjları yok mu? Üstelik sigarada sürümden kazanıyorsun.Bu memlekette patatesten daha çok satılmıyor mu sigara? Bence satılıyor)....Bi de... Bu kadar! İşte o dediklerim. Bana bak unutmazsın di mi?
- Hrmgghhhh!
- Nası?!
- Bakacaz!
- Nasıl bakacan? Unutup unutmayacağına mı bakacan?Unutabilirsin de unutmayabilirsin de yani.Hiç garanti veremiyorsun öyle mi?
- Apla ya! Gelir gelir sen merak etme. Haydi iyi akşammmlarrrrrr!
- İyi! İyi akşamlar!


O marketten damsız çıkamayacağının bilincinde olan sigara,yanına kolayı da katarak yarım saat sonra evimdedir. Fakat sigara ve kolaya vereceğim para kadar da telefon masrafı yapmışımdır, bunu düşünen yok tabiii.



Bu ilk Tuhafiye yazımızın sonuna geldik. Hayatın her anının bir sitcom malzemesi olmasını sağlayan tüm enteresan tiplere, Yazımda ve yayında emeği geçen tüm ekipman arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim. Senet? Yok abi! Senet menet imzalamam ben.

fasılalarladinlenebilite:

Aterciopelados - Luz Azul

Köle İsaura müziklerini özleyenlere modern bir versiyon.Ama kardeşim bu dil de öyle bir dil ki şarkılarının en güzelinde bile şaşı bakışlı İsaura geliyor gözümün önüne. Hani özlemiş olana: http://www.youtube.com/watch?v=Z3Cq9z3zisQ.

Ayrıca detaylı bir Köle İsaura yazısı pek yakında, Fulia ve Hadi Zeynep! ortak yazımı olarak blog sayfalarında...Fikri çalanı döverim.


Yılmaz Erdoğan - Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak

Şimdi ne diim arkadaşlar.Bu şarkımsı şiir olayına çok da fazla sıcak bakmasam da kimi zaman geliyor ki Yılmaz Abi’min böyle masaları yumruklaya yumruklaya içip,kendinizden geçebileceğiniz bu Şarkımsışiir’i fasılalarla dinlenebilitesi yüksek bir eser olarak karşıma çıkıyor. Dinliyorum arada. Yalan mı söylicem?


Mirkelam – Kokoreç

Kömür ateşinde olanına bayılırım o ayrı ! Ama şarkı da çok eğlenceli, itiraf etmeliyim.Neticede dudak diyor, tat diyor, “birlikteyken ne mutluyuz senle” diyor...Ve bütün bunları bir sakatata söylüyor. Gözümün önüne getirdiğimde gülüyorum.Bunu da itiraf ediyorum.


Hande Yener- Kırmızı

Yani bu şarkıyı herhangi bir yerde duyduğunuzda ,yüzünüzü buruştursanız bile aklınıza hiç mi kimseyi getirmiyorsunuz? ....Getirmiyorsunuuuuz?.... Yalancısınıııız!


Ceza&Ayben – Şaşkın Oğlan

Sırf çenemin performansını test etmek için Rap dinliyorum.Şarkı sözlerini indirip, şarkıyla birlikte söylemeye çalışıyorum. Siz de deneyin diye sözlerden bir kısmını kamuya hizmet mahiyetinde aşağıya yazacağım. Ben aşağıda gördüğünüz paragrafı Ceza’cığımla birlikte düet şeklinde söyleyebiliyorum. Bu kendimi geliştirmeyle(!) alakalı birşey. Kınayanı da döverim!

“Yaran varsa gocun ukala çocuk, burası bize de dar hadi ikile, işin gücün yok senin, kendine gösterdiğin özeni herkese göstermektir irfan, bir sen mi varsın akıllı bir sen mi kaldın, ne istediğin belli nede yaptığın, kararsız kalmışsın bir başına ve yalnızsın, yönün kaymış ve dümeni de kırmışsın, elindeki son kağıt, işine yaramaz at, birazcık kendin ol havanı söndür hadi kalmaz geçe bu tren kalkar, erkenden kalkmazsan eğer sende git yat uyu boş ver, en iyisi kafana göre takıl zaman tam, gene sabahı bekleme zaten zaman tan, bugüne kadar geçirdiğin tüm zaman ham, paketi sağlam, şaşkın oğlan”


 
Toplam blog
: 82
: 1186
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

İstanbul'da yaşanan tüm aşkların, tüm ayrılıkların, tüm özlemlerin, tüm nefretlerin, tüm eğlenceleri..