- Kategori
- Gündelik Yaşam
Türbanla deniz keyfi..

Haftasonu, şöyle bir gezmek, yürüyüş yapmak amacıyla kendimi İstanbul sahillerine attım. Havaların ısınmasını fırsat bilen herkes toplanmıştı. Çoluk çocuk bütün aile piknik yapmaya gelenler bir yandan, kol kola aşk yaşayan genç sevgililer bir yandan, bir kaç yalnız tip öte yandan tam bir halk profili vardı görüntüde.
Deniz de bu profilin en önemli unsuruydu sanki. Her sene o kadar uyarıya rağmen hala denize mayo dışında kıyafetlerle girenler azalmıyordu. Donunu çeken dalıyordu denize.
Bende öylesine bir bakayım derken geçtiğimiz senelerde hiç olmadığı kadar artan bir şeye tanıklık ettim. AKP iktidarının Türkiye'ye getirdiği yoz görüntülere bir yenisi daha eklenmiş türbanla denize girenler artmıştı. Yani buna ne kadar denize girmek denir orası da tartışılır.
Erkekler mayoyla, donla denize girip serinlerken türbanlı eşleri ya da akrabaları bir kenarda kızgın kumda oturmak ya da ancak ayaklarını sokmakla yetiniyorlar. Bunun adı da birilerine göre ''Özgürlük'' oluyor.
Türbanlı kadınların denize girme hakları var mıdır? Elbette vardır. Aksi ispat edilemez. Gerçi haşemmmme denen kıyafet ilk çıktığında birileri ''Kadınlar denize mi girermiş'' diye çok ısrar etti ama neyse..
Peki bu nedir?
Yani kadına reva görülen sıcak havada sarıp sarmalanıp oturup pişmek midir?
***
Daha önce de çok yazdık, konu türban olunca meydanlarda bağırıp çağıran adamları nedense aile içi şiddet gibi, taciz ve tecavüz gibi, okuma imkanı bulamayan kız çocukları gibi yine kadınları ilgilendiren mevzularda göremiyoruz.
Nedeni malum. Amaçları kadınların özgür olması değil aksine erkeğe bağlı olmaları. Beyler herşeyi yaparlar ama kadınlara gelince orada dur. Ne de olsa kadın onların kölesi ya.
Özgürlükten kasıt herkesin ''Başkalarının haklarına engel olmadan'' her istediklerini yapmaları değil midir? O zaman birileri rahat rahat denize girerken birilerinin kös kös oturup, terlemesi özgürlük olabilir mi?
İşte koca koca adamların istedikleri özgürlük modeli. Tebrik ederiz..
Eğer türbanlı bir yaşam tarzını benimsiyorsa kişi, denize de girmeyecek. Erkek, eğer eşi giremiyorsa kendi de girmeyecek. Aksi halde bu manevi işkence olur. Evlilik çiftlerin problemlerini paylaşmalarıysa bu tarz bir sorunda da yapılacak şey bellidir.
Eğer denize girmekte ısrar ediliyorsa, demekki mevcut yaşam modeli benimsenmiyor demektir. O halde de yine biz haklı çıkıyoruz ve bu kıyafetlerin isteğe göre değil baskıyla giydirildiği gerçeğine ulaşıyoruz.
***
''Yahu alır bir haşema, girer denize'' diye düşünebilirsiniz ama madalyonun öbür yüzü pek öyle değil.
Nedense türbanlı sayısı artarken bu haşemanın satışları azalıyor. Pek umulduğu gibi birşey çıkmıyor olsa gerek.
Buyrun denize..