- Kategori
- Anılar
Türk Denizcileri Okyanuslarda
Doğduğum yıldan yüzyıl önce, 1865 in 12 Eylül’ünde Bursa ve İzmir isimli iki korvetimiz (küçük savaş gemisi) Basra körfezine gitmek için İstanbul’dan hareket ediyorlar. O yıllarda henüz Süveyş kanalı açılmamış. Dolayısıyla rota önce Akdeniz, sonra Atlas Okyanusu ve sonrasında Hint Okyanusumdan dolanmak gerekiyor. Yol uzun, kolay bir iş değil. Korvetin yapısını fotoğrafta görüyorsunuz, oldukça küçük ve okyanusun dalgalarına karşı son derece güçsüz.
Son okuduğum kitap, işte bu yolculuğu anlatıyor. Bursa korvetinde görevli mühendis Faik, bu yolculuğu not almış, o yılların ortamını düşündüğümüzde büyük başarı. Yolculukta birçok aksaklıklar yaşanmış ve gidilecek yol aylar sonra tamamlanmış.
Seyirin ilk önemli durağı Cezayir olmuş, sonra İzmir korvetinin kazanındaki sorun nedeniyle Cadiz’de 6 ay kalmak zorunda kalmışlar. Korveti havuza alıp tamir etmişler. Sonrasında Kanarya Adaları, Yeşilburun Adaları. Sonra okyanusun çılgın fırtınası sonucu rota şaşıyor, korvetler kendilerini Brezilya’da buluyorlar. Yaklaşık iki ay da burada kalıyorlar. Brezilya halkı, kulaktan duydukları Türk’leri canlı gözle görme olanağı buluyorlar. Brezilya halkı Türkleri keşfediyor. Brezilya imparatoru da ziyaretçiler arasında yer almış. O dönemin özelliği her gemide bir din görevlisi (imam) bulunduruluyormuş. Bursa korvetinde görevli Bağdatlı imam Abdurrahman efendi, Müslümanlığı öğretme adına gemiden firar ediyor. Faik beyin deyişine göre 9 bin Müslüman varmış.
Yolculuk Ümit burnuna doğru devam ediyor. Capetown da yaklaşık üç hafta kalınıyor. Güney Afrika’da o yıllarda bilindiği üzere İngilizler hakim. Ne gariptir ki, İngilizler, yöre halkına Müslümanlığı öğretmek amacıyla Osmanlı’dan yardım istemiş. Osmanlı’da Ebubekir efendiyi tayin etmiş. Faik bey bu kişi ile görüşme fırsatı bulmuş. Ne yazık ki Ebubekir efendi görevinde pek başarılı olamamış. Nedenini Faik bey, Ebubekir efendinin despot, aşırı disiplinli olmasına ve yöre halkına sevecen bakmamasına bağlıyor. O yöreden birinin kızıyla evlendirmişler, kızı eve kapatıp kimseyle görüşmesine izin vermemesi sorun olmuş. Yerel hükümet kızı haklı bulmuş. Bütün bu gelişmeler sonrası Ebubekir efendi istifa etmek istemiş, kabul görmemiş ( hayatının sonuna kadar orada kalmış).
Mühendis Faik, teknik bir adam olması nedeniyle, her gittiği yerle ilgili ayrıntılı bilgiler vermekte. Nerede ne yetişiyor, doğal kaynakları var mı, insanlar nasıl yaşıyor? O yıllara ait birçok bilgiye erişiyorsunuz. Günlük yazmak bu açıdan çok önemli, hele o yılları düşünürsek. Madagaskar Adasının doğusundaki İngiliz sömürgesi Moritos adalarına uğruyorlar. Adanın zenginlerinden tüccar Hacı İsmail, gemi görevlilerini çok iyi ağırlamış. Sultan Abdülaziz adına hutbeler bile okutulmuş.
Sonrasında Maskat İmamlığı ve Hürmüz boğazı. Ve on üç ayın sonunda hurma bahçeleri ile ünlü 15 bin kişinin yaşadığı Basra'ya varılıyor. Basra ile Bağdat arasında nehirden vapurlar işlermiş. Ticari açıdan önemli yermiş, Basra.
80 sayfalık Mühendis Faik beyin bu günlüğünü zevkle okudum. İyi ki yazmış.
Kitabın ismi “Türk Denizcilerin İlk Amerika Seferi”