Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '09

 
Kategori
Dünya
 

Türkiye "süper güç" olabilir mi?

Türkiye "süper güç" olabilir mi?
 

Vatan Gazetesi'nden bir haber okuyorum.

"Amerikan İstihbarat Ajansı CIA’ya yakınlığı nedeniyle “Gölge CIA” olarak bilinen Stratfor’un sahibi, ünlü stratejist George Friedman, önümüzdeki yüzyılın sonlarında Çin ve Rusya gibi ülkelerin gerileyip yerlerini Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya gibi yeni dünya güçlerine bırakacağını öne sürdü. Friedman, “Next 100 Years: A Forecast for the 21’st Century” (Önümüzdeki 100 Yıl: 21’inci Yüzyıl İçin Öngörüler) adlı yeni kitabında şu tahminlerde bulundu:

Rusya ve Çin gibi güçler için önümüzdeki yüzyılda endişelenmeye gerek yok. Bu ülkeler komünizme benzer çöküş yaşayacak. Rusça veya Çince’yi bırakın, Türkçe, Japonca, Polonya ve Meksika dillerini öğrenmeye bakın.

Gelecek yüzyılın süper güçleri Çin ve Rusya değil; Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya olacak. Türkiye’nin dünyadaki siyasi etkisi 2050 yılında Osmanlı haritasını andıran bir görüntü oluşturacak."

<ımg src="http://w9.gazetevatan.com/newpics/news/280120090024327173072_2.jpg">


Bundan tam beş ay önce bir, Cumhurbaşkanı'nın Ermenistan'a gidişi doğru mu? isimli bir yazı yazmıştım. O yazıdan da bu konuyla ilgili yine bir alıntı yapmak istiyorum.


"Osmanlı İmparatorluğu 600 yüzyıl bu topraklarda hüküm sürdükten sonra bir miras bırakarak tarih sayfalarına karıştı. Neydi bu miras?

Belediyede mücavir alan dediğimiz bir kavram vardır. Mücavir alan, tam olarak ilgili belediyenin sınırlarının içine dahil değildir; ancak sorumluluk sahası içindedir. Belediye belki sınırları içinde kaldığı yerlerde yaptığı herşeyi orada yapamamaz, yine de yasanın çizdiği bir takım yükümlülüklerini de uygular. Komşu toprak parçasıdır.

Türkiye'nin Osmanlı'dan kalan geniş bir mücavir alanı vardır. Türkiye bu sorumluluklarından tarihsel geçmişi nedeniyle kaçamaz. Bu sınır Osmanlı'nın Balkanlar'da olduğu eski Yugoslavya'yı içine alıp, Karadeniz'i kuşatıp, Gürcistan, Ermenistan, İran'ın bir bölümü ile birlikte, Irak, Suriye, hatta Ürdün, İsrail, Lübnan'ı da kapsayacak şekilde genişleyebilir."



Yukarıda yazdığım satırları bir yakınımla paylaştığımda bunun gerçeği yansıtmadığını; fazlasıyla abartı olduğunu söylemişti. Oysa Amerika'dan bir ses Türkiye'nin gelecekteki haritasını çizmiş bile. Bu harita kuşkusuz Osmanlı İmparatorluğu gibi emperyal sınırları olan bir coğrafyayı değil. Etki alanını gösteriyor.

Birinci Roma İmparatorluğu bugünkü Avrupa Birliği'nin rasyonalitesini doğurmuştu. Avrupa, Roma tipi örgütlenmeyi ve birliği sağlayabilmek için bin yıl çalıştı mücadele etti. Bin yıl boyunca Roma'nın mirasını kullandı.

Tarihte, Birinci Roma'yı yıkan ve İkincisini kuran güç Osmanlılardır. Üstelik Osmanlı, birincisinden çok daha başarılı ve güçlü bir devlet mekanizması yaratabilmişlerdir. Bakın şu yanılgıya düşmeyelim, Türk milliyetçiliği ya da hegemonyasından söz etmiyorum. Osmanlılık, bunu daha önce de yazdığımı anımsıyorum, ancak Milliyet Blog sayfalarında mı yoksa İndigo Dergisi miydi onu şimdi hatırlayamıyorum; içindeki bütün etnik kimlikleri de temsil eder. Enderun böyle bir yerdi. Yani Osmanlı mirası dediğimiz zaman ondan kopmuş olan otuz küsür devletin de o mirasa sahip çıkması gerekir.

Ancak modern kapitalist sistem ya da Birinci Roma hegemonyası veya etkisi bu mirası çatışma kültürü yaratmada kullanıyor. Bugün bizim aydınımızın içinde bulunduğu yanılgı da bu.

Geçmişte sosyalist düşüncenin içinde gördüğümüz ne kadar insan varsa önce etnik kimliklerine ayrıldılar; şimdi de Birinci Roma'nın etkisinde o parçalanmayı körüklüyorlar. Örneğin, Hrant Dink çok iyi bir Osmanlı tipolojisini yansıtıyordu. Ancak 1980 darbesinden sonra etnik kimliğini ve onun yarattığı şeyi ön plana çıkararak; yukarıda söz ettiğim mekanizmanın parçası oldu ve o mekanizma içinde de katledildi.

Biraz mühendislik biliminden bilgi alalım.

Osmanlı'nın bıraktığı çok güçlü ve gösterişli bir mirastır. Bu mirasın bir kütlesi vardır. Kütlesi olan her cisim de çekim alanı yaratır. Osmanlı'nın parçalanmış mirasını bir araya getirecek ve bu coğrafyada kısmen barış sağlayacak manyetik alan da bu olabilir. Bu alan daha sonra kuşkusuz ekonomik bir örgütlenmeye dönüşebilir, yepyeni ve çok daha büyük bir kütle halini alabilir; hatta model olabilir.

Bu coğrafya'nın merkezinde kuşkusuz Türkiye var. Türkiye aynı zamanda Osmanlı modelinin ve mirasının da en güçlü varisi. Türkiye, dünyanın 16. ya da 17. büyük ekonomisi ve hızla da büyümesini sürdürüyor. Bölgedeki etkinliği ve ağırlığı da süratle artıyor. Enerji dağıtımının tam ortasında oturuyor. Birinci Roma'nın bu sene yaşadıkları doğalgaz sorunu ve şoku ortada. Bu önümüzdeki senelerde daha da artacak.

Ve kim ne derse desin; 200 yıldır kurmaya çalıştığı güçlü bir demokrasisi var.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini isteyen bir odak var bu Roma Birliği'nin içinde. Kuşkusuz Türkiye'nin bu ağırlık merkezini görüyorlar. Roma'nın zaten bir elli yıllık ömrü kalmış gibi görünüyor. Dünyanın çekim merkezi tekrardan doğuya doğru kayıyor. Bunu görebilmek; uluslararası ilişkilerde ve ekonomik etkinlikte değerlendirmek gerekiyor.

Stratfor'u doğru okumak gerekiyor. Bu kurum birilerine uyarıda bulunuyor. Bu uyarıyı algılayabilirsek Ortadoğu'nun geleceğini hep beraber şekillendirebiliriz diye düşünüyorum...

Yazının devamı Türkiye, Avrupa Birliği'nin antagonizmidir.

Uzay Gökerman

Gazete Haberi: http://w9.gazetevatan.com/Turkiye_ABDyle_savasacak_yenip_super_guc_olacak/220341/30/Dunya

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..