- Kategori
- Güncel
Tutamadın ağzını, işin yoksa kıvır..

Bu ülkenin taşını, toprağını bilen, havasını solumuş herkes bilir ki 2 farklı Türkiye vardır ya da bize öyle düşündürülmüştür. Sonuç olarak öbür yan diyebileceğimiz birşeyler mutlaka vardır. Öyle tutarsızlaşmıştır ki artık bir yanda deprem, sel, terör acısı içinde kıvranırken diğer yan gırgır şamata içinde eğlenmektedir.
Geçmiş politikalar mı dersiniz, yanlış eylemler mi.. Ne derseniz deyin her 3-4 kişiden birinden ''Doğu'' kavramına karşı bir önyargı mutlaka vardır. Kendileri sanki kral/ kraliçe olan şahsiyetler doğuyu küçümserler.
Dün magazin gündemine oradan da ülke gündemine bomba gibi düşen bir olay vardı.
Demet Akalın isimli şarkıcı hanımefendi Muğla'da Göltürkbükü beldesinde bir gece klübünde konser verirken bakmış ki seyirci cansız, hareketsiz ortalığı biraz kaynatmak istemiş, seyircilerine sesleniyor.
Konserlerin alıştığımız enstantenelerindedir. Bazen şarkıcı istekleri alır bazen de duygularını anlatır. Öyle bir andır kuşları göç mevsimini anlatsanız sizi dinlerler.
Her zaman mı? Pek sayılmaz.
İşte bu sayılmayan durumlardan birisine çatmış ve medya organlarında yer aldığı üzere ağzından şu sözler dökülmüş.
"Ne oldu soğuktan ağzınız diliniz tutulmuş olabilir de bari tempo tutun. Abi Diyarbakır’dan mı geldiniz hepiniz? Dağdan mı? Nereden geldiniz anlamadım yani. Moron moron bakıyorsunuz abi. İnsan bir tempo bir alkış yapar. Çok ruhsuz başladınız geceye."
Tabii bu sözler üzerine tüm Diyarbakır tepki gösteriyor. Kasetleri, CD'leri satıştan çekiliyor. Posterleri yırtılıyor.
***
Ertesi günü Akalın makyajsız halde ve sade bir kıyafetle basın toplantısı yapıyor. Oldukça üzgün. Yer yer ağlıyor. Özür üzerine özür diliyor.
İnandınız mı? Ben inanmadım. Diyarbakır iliyle alakam olmamasına karşın doğu illerine bakışın nasıl olduğu bir kez daha gözümüze sokmuştur Akalın.
Bazı iyi niyetli kişiler diyebilirler: ''Aman canım ağzından kaçmış, olur öyle.''
Doğrudur, olur ama bu tip serbest anlarda söylenenler bilinçaltında neler gizlediğinin de açıklamasıdır.
Şarkıcı hanımefendi kendini affetirmek peşinde: ''Bir esprinin bu kadar uzayacağını düşünmedim. Diyarbakır halkından tekrar tekrar özür diliyorum, başkanla konuştum. 10-15 gün sonra Diyarbakır’a gideceğim, orada da üzüntülerimi halkın kendisine söyleyeceğim. Asla böyle bir düşüncem söz konusu olamaz. Kendi memleketimde okul yaptırmayı düşünüyordum, belki orada yaptırırım."
Kriz yönetimi açısından çok yanlış bir adım. Bir kere büyük bir çelişki var. Hem adamlara ''Moron'' de sonra da çık ''Böyle düşüncem olmaz''. Yetmedi dağdan gelmekle Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ilini bir tut.
Mesela çıkıp çatır çatır ''Evet kardeşim bu adamlar bana göre kırodur, odundur vs..'' dese oturur tebrik ederiz. En azından sözünün eri kadınmış, ettiği lafın arkasında duruyor deriz.
Neye benzedi böyle? Ağzından laf kaçırıp, pot kıran sonra da ''Yanlış anlaşıldım.'' diye boncuk boncuk terleyen politikacılara. Yoksa sende mi Brütüs?
Anlayan anladı söyleneni geriye kalan da kıvırmaktır. Kıvır kıvırabildiğin kadar.
***
Demet Akalın ne derse desin kafasındaki doğu profilini gözler önüne sermiştir. Aslında çok da şaşırılacak birşey değil bunlar. Yıllardır bu ülkenin doğusunu ''Öcü'' gibi gösterenler şimdi arkalarına yaslanıp eserleriyle gurur duyuyorlardır mutlaka.
Bugün 30 yılı aşkın süredir uğraştığımız terör belası da böylesi bir ayrımcılığın suistimalinin sonucu değil midir?
Yaz iyiden iyiye kendini hissettirirken, Diyarbakır gibi bir ilimiz karpuzuyla anılacağı yerde gelişiyoruz, büyüyoruz denilen bir ülkede hödüklüğün simgesi olarak anılıyor.
Ne diyelim, istenildiği kadar özür dilensin, biz bilinçaltını anladık. Hala anlamayanlara duyurulur..