Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Mayıs '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Varlık içinde yokluk!

Varlık içinde yokluk!
 

Kaynak: İnternet


Önce kapatalım gözlerimizi, omuzlarımızı olabildiğince serbest bıralıp, şöyle bir şey düşünelim: Mevsimlerden Mayıs, güneş ısıtıyor ama yakmıyor… Denizin kokusu güzel; etraf yeşilleniyor ve güzel bir iklimde yaşıyoruz arkadaşlar! Teknolojisi epey ilerlemiş, insan hakları konusunda yıldızlı pekiyi almış ülkelerden de güzel bir coğrafi iklimdeyiz…

Bir taraftan tarla domatesi, salatalık kokusu; taze asma yaprağı sarması… Zeytinyağı ve limon… Patlıcanlı lalangı…

Taze soğan ve sarmısağın baş döndüren kokusuna eşlik eden taze nane kokusu… Fesleğen…

Bir kuş ötüyor, bir kelebek narince kanat çırpıyor; bir kedi miyavlıyor hafiften ve bir köpek cevap veriyor inceden…

Bir şarkı çalıyor; ne çok hüzünlü ne de anlamsız derecede matrak ve ılık bir ses sesleniyor: Haydi yemek hazır!

******

Gözlerimizi kapatalım; işimiz varmış, iş yerimizde haksız rekabet yokmuş. Kimse özel sebeplerle kayırılmıyor, kimse yok yere suçlanmıyormuş!

Maaşlar emek karşılığı olup, zamanında ödeniyor ve otuz gün çalışmanın karşılığında en azından otuz gün huzur içinde yemek yeniliyor, çocukların okul ihtiyaçları gerginlik yaratmayıp, üstüne üstlük tatil planı bile yapılıyor…

******

Balık kızartıyor birileri; bol nasıl olsa, üç tarafımız deniz… Salatalık malzeme desen, ooo!

Gözlerini kapattın ya; yeşil meralarda beslenen kuzuların, danaların pirzolaları da mis gibidir; sofrana gelmesi an meselesidir…

Sımsıkı kapat gözlerini; suyu bol, yer altı zenginliğinden nasibini almış bir ülkedesin!

Hergün haberlere baktığında geriliyorsun ya; haklısın arkadaş!...

Şimdi gözlerini aç ve var olan değerlere sahip çık!

Bu değerleri senden sakınıp da acayip yüksek paralar karşılığında sunanları iyi tanı; senden sakınılanları satanları da…

******

Bu ülkede kimse aç kalmaz arkadaş! Aç bırakıp da kendine biat edilmesini istemeyen yöneticiler olmadıkça!...

Ziraata bu kadar elverişli topraklar varken neden son yıllarda ziraata yatırım yapılmıyor da ithalat çözümmüş gibi davranılıyor?

Bizim çiftçimizin neyi eksik ki yurt dışındaki çiftçiler destekleniyor?

Bizim hayvanlarımıza ne oldu da yurt dışından hayvan ithal eder olduk?

En basiti, saman da mı üretemiyoruz?

Ayol, hayvancılık yok edilince, yok edilen üretime saman mı gerekiyor diye soran da olmuyor; saman ithal ediyoruz arkadaş, saman!

******

Gözlerinizi iyice açabilirsiniz artık; memleketimizin verimliliği fazlasıyla gerçekken yaşadığımız fakirlik arasındaki farkı görün! Bir zahmet görün ve düşünün, mesela, satılan barajlarımız sonrasında elektiriğimizi de ithal edecekmişiz; zaten pek pahalı olan elektriğe daha da fazla para ödeyeceğiz. Ama niye o zaman barajlarımızı sattık diye bir soralım isterseniz?

******

Tam Mayıs ayında çilek kokuları sarmışken etrafı ve can erikler kendilerini göstermişken; şöyle bir koltuğa sırtını dayayıp da keyfini çıkartmak vardı…

Okuduğun gazete memnun etmeliydi, mesela, Oooo, ne güzel şeyler olmuş diye neşelenmeli, yaşadığın ülke ile gurur duymak vardı!

Etrafta uçuşan bir pervaneye sevgiyle bakıp, hamdolsun demek vardı!...

******

Sahi, böyle güzel bir coğrafyada böyle sakil, böyle sınırlı; böyle korkak ve gelecekten umutsuz yaşamaya çalışmak bir kader midir?

Kader demeyelim de, cehaletin cahil insanların eline verilmiş iplerle oynaması diyelim; kukla kim, eee artık ona da siz karar verin diyeceğim ama yine de söyleyeyim: Hepimiziz! Ülkeyi satan da, satana inanan da, muhalefet yapmaya çalışan da…

Bir şekilde kuklalar, desteklendikleri doğrultuda, kendilerini “mağdur” ilan ederken asıl mağdur olanlar çırpındıkça “Vatan Haini” yaftası yiyorlar; ipleri eline almış bir hükümet var, kukla gibi oynatıyor!

Oysa… Güneş vuruyor memlekete, kırlar yeşillenmiş… Bu verimli topraklarda varlıklı ve mesut yaşamak varken bu güvensizliğin sebebi ne?

Neden ülkenin büyük bir bölümü acı çekerken bir bölümü hesaplayamadığımız kadar para içinde yüzüyor?

Ekin de ekemiyor mu gariban köylü, hiçbir şey olmasa saman da mı topluyamıyor da ithal ediyoruz arkadaş?

Elalemin ülkesindeki saman toplayanlara, ithalatçıya, ihtacatçıya ne diye para ödüyoruz?

Bir açın be gözünüzü; hani Ahmet, Mehmet emmi, hani Hatçe, Emine teyze; sizden daha değerli değil ya elalemin ülkesindeki Hans, Helga, falan, filan…

Bir sorun ne olur? Neden artık tütün üretemiyoruz diye, niye bize hayvan üretimi için destek vermiyorsunuz diye ve neden bizler burada dururken önümüze iş sağlamak yerine bilmediğimiz ülkelerdeki bilmediğimiz insanların bilmediğimiz ürünlerine önem verip de yurt içine getirtmek için vergiler falan verdiğinize, bir sürü para ödediğinize…

Bir açın gözünüzü seveyim; açın ki bir başka gün gözlerinizi şöyle bir kapayıp da sahilde ya da bir bahçede… Kulağınıza fısıldayan sevgi dolu bir ses seslensin; karpuz kokulu olsun, hatta şeftali…

Yemek hazır şekerim…

 

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara