Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Ocak '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yargıç olmak yerine´algıç´ olabiliyor muyuz?

Yargıç olmak yerine´algıç´ olabiliyor muyuz?
 

Kızınız ergen, Oğlunuz süper aktif ise su altında fotoğraf çekmek çocuk oyuncağı! Keşan GÖKÇETEPE (Foto: Meltem)


Hakan Bozkurt diyor ki: Hayatın provası yoktur; “an”ları yaşıyoruz.

Öyle ise hayatı “ıskalamamak” için anları yakalamanın formülü var mıdır?

Anları katleden;

1- Boş mazeretler,
2- Tepkisel yaklaşımlar, değil midir?...
*
Şu iki öneri ç ö z ü m olabilir mi?

1- Tepki değil, YAKLAŞIM!…
2- Mazeret, YOOK!...

Hayatın provası olmadığına göre, burada "boş mazeretler" ardına saklanmaya çalışmamak şeklinde yorumlanabilir.
*   *   *
Hayatın kalitesi; zaman planlaması ve yaşam çarkına bağlıysa eğer, bu kalite çarkının tam ortasında yer alabiliyor muyuz?
Ramazan Varol’dan öğrendim, yaşam çarkında bireysel ihtiyaçlar, iş hayatı, eşlilik ve arkadaşlıklar varmış.

Bunun yanı sıra anne-baba, akrabalık, komşuluk, vatandaşlık da yer alıyormuş.

Evinde buçuk olan dışarıda tam olamıyormuş.
*
Şimdi bir duralım ve Hakan Bozkurt’un deyimiyle “yavaş acele edelim!” :)
- Annemiz mi hasta?
- Babamız mı yoksa?
- İşlerimiz yoğun mu, örneğin kaç işte ve iş yerinde kaç kişiyle çalışıyoruz?
- Kızımız ergen ve üniversite sınavına falan mı girecek?
- Oğlumuz süper aktif mi ve SBS’ye mi giriyor?
- Eşimiz mi hasta, yoksa kendimiz mi, hipertansiyon, bel fıtığı falan?…
- KEYİAD, GİMDER, MOMDER falan kaç sivil toplum kuruluşuna gönüllü olarak üyeyiz ve aktif olarak görev alıyoruz?
- İstanbul trafiğinde her gün aktif olarak araç mı kullanıyoruz?
- Yoksa her gün olmasa da birkaç günde bir, resmi randevularımız mı var?! …
- Kardeşlerimize, akrabalarımıza ya da arkadaşlarımıza zaman mı ayırmamız gerekiyor?
- Her hafta bir makale mi yazıyoruz?
- Mesleki sertifikalar almak için TÜRMOB, TTK, KOBİ-TFRS, Bağımsız Denetim Eğitimi alıyor; SPK, KGK sınavlarına falan mı giriyoruz?
*
Bunların hepsini bir ömür boyunca mı yaşıyoruz, birkaç yılda mı, yoksa hepsini birden bir mevsimde mi?… Daha bir dolu şey!…
"Keşkesiz bir yaşam için..." Doğan Cüceloğlu öğretmenden de öğrenmiştim, Hakan Bozkurt'tan da;  “hayatın silgisi yoktur” gerçeğini fark edebilmek yeterli sanıyorum: İletişim; "almak istediğiniz tepkidir" paradigmasını ister istemez "an"lar bize gösteriyor. Öyle ise tepkisel yaklaşımlar yerine, mazeretsiz "an"larda diklenmeden dik durmak zor olmasa gerek!...

Yargıç olmak yerine “algıç” olabiliyor muyuz? ...

Hayatı yargılamak yerine algılamaya çalışsak inanıyorum, bundan böyle düşeceğimiz komik durumlara yenilmek yerine birer "Hüsmen Aga" olarak hayatı "an"larda yakalamayı başaracağız hep birlikte, hem güleceğiz komikliğimize, hem de acınacak duruma düşmeyeceğiz...
Gülmek ve güldürebilmek zor, AĞLATMAK çok kolaydır, bu yetkilerle anasını bile ağlatmak mümkün değil midir hayatın?
Güldürmek varken ağlamak niye?
AĞLATMAK niye?
Bir soluk durabilsek, yavaş acele edebilsek, düşünmeye de yeter "an"larımız; hayatın tadını çıkarmaya da...

Dolu-dolu yaşamaya da...
Yetmez mi dersiniz?
*
Hanımefendilik, Beyefendilik paraşüte benziyor; içine bilgi, beceri ve nezaket doldukça açılıyor. Açıldıkça daha çok işe yarıyor.
Haydi, öyleyse; arkadaşlarımızı başarılarından dolayı bir kez daha ve içtenlikle tebrik edelim, devamını dileyelim.

"Siz değişin, göreceksiniz çevreniz de değişecek." diyen Üstün Dökmen öğretmenimize de bir kulak verelim.
*

Çaresiz misiniz? :
Çare biziz.
Çaresizsiniz, öyleyse ÇARE sizsiniz, çare hepimiziz, çare her birimiz...

 
Toplam blog
: 276
: 1102
Kayıt tarihi
: 19.11.12
 
 

Evli, 2 evlat babası, 1965'te doğdu, inançlı, müziksever, insansever, yurtsever, iyi yüzer, ünive..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara