- Kategori
- Anılar
Yaş 35

CAHİT SITKI TARANCI'NIN bu ölümsüz şiirini ne zaman hatırlasam, yıllar önce yaşadığım bir anı canlanır gözlerimin önünde....
Sene 1979 aylardan şubat.....
Van Gölü turizm ...
Yüksekova' dan dört saat bir yolculuktan sonra, Van'a gelen Yüksekova Lisesi öğretmenlerini ve Yüksekova'da çalışan diğer ilkokul öğretmenlerini taşıyan yolcu otobüsü...
Yüksekova- Van aktarmalı ...
Tüm yolcular yerlerini almışlar bile büyük bir heyecanla....
Saat sabahın 8 'i
Nasıl heyecanlanmasınlar, hepsi de çiçeği burnunda ideallerinin peşinde memleketlerini, sevdiklerini bırakıp gelmişler taaa...çoookkk...uzaklara...
Kavuşma vaktidir, anneye, babaya, nişanlıya, sevgiliye kısacası tüm sevdiklerine....
Yarıyıl TATİLİ...Tamı tamına 15 gün...Çok uzun ancak bir çırpıda geçen 2 haftacık....Olsun yeter hasreti gidermeye...
Otobüs hareket etti...
Van Gölüne hoşçakal derken penceredeki bakışımızdan, içimizde belli belirsiz bir burukluk oluştu, her ayrılıkta geride bıraktıklarımızı düşlerken...
'' Van-Ankara yolcuları yolculuğumuz yaklaşık 24 saat sürecektir, Hayırlı Yolculuklar'' anonsu ile herkeste bir kıpırtı başladı , yerlerine sanki yeniden yerleşiyormuşcasına....
Artık hava kararmaya başladı....
Yolcular miskinleşti, yavaştan uyku moduna geçiş başlamışken;
''Arkadaşlar....arkadaşlar....''
Felsefe öğretmenimiz Hadi Bey'in gür ve anlamlı sesi uyuklayan yolcuları uyandırdı....
Kulaklar dikildi, başlar yukarı kalktı sanki birşeyleri görmek ister gibi sağa sola oynatıldı, gerneşildi...
Mırıl mırıl sesler kesildi, pür dikkat Hadi Bey'in ağzından çıkacak sözlerin peşine düşüldü...
''Arkadaşlar, bundan sonraki yoculuk süremiz hayli uzun, bu süreyi daha zevkli hale getirmek için, sizden bir isteğim olacak... Arkadaşlar koltuk numarasına göre tek tek kalkıp , şöförün yanına gelip, buradaki mikrofonla şiir, bilmece, fıkra vs...vs...söyleyecek... Söylemek istemeyen para verecek, toplanan paralarla da, mola yerinde elma alıp hep birlikte yiyeceğiz''
Tamam mı?
Tamammmmm......
Koltuk numarası 1...2...3...
Derken sıra bana geliyor... Düşünmeye başladım.... Ne yapsam ki! Söylemesem param gidecek...
Ben bunları düşünürken, Tunay Hanım ya siz? Hadi Bey'in gür sesiyle irkildim... Yerimden fırladım ....
Mikrofon elimde ve ben Hüzünlü ve anlam içeren sesimle,
Yaş 35, yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün
delikanlı çağımızdaki cevher
yalvarmak yakarmak nafile bugün
gözünün yaşına bakmadan gider
şakaklarıma kar mı yağmış ne var
benim mi Allahım bu gördüğüm yüz
ya gözler altındaki mor halkalar
neden düşman görünürsünüz
yıllar yılı dost bildiğim aynalar
zamanla nasıl değişiyor insan
hangi resmime baksam ben değilim
nerde o günler, o şevk o heyecan
bu güleryüzlü adam ben değilim
yalandır kaygısız olduğum yalan
hayal meyal şeylerden ilk aşkımız
hatırası bile yabancı gelir
hayata beraber başladığımız
dostlarlada yollar ayrıldı bir bir
gittikçe artıyor yalnızlığımız
gökyüzünün başka rengi de varmış
geç farkettim taşın sert olduğunu
su insanı boğar, ateş yakarmış
her doğan günü bir dert olduğunu
insan bu yaşa gelince anlarmış
ayva sarı, nar kırmızı sonbahar
her yıl biraz daha benimsediğim
ne dönüp duruyor havada kuşlar
nerden çıktı bu cenaze ölen kim?
bu kaçıncı bahçe gördüm tarümar
neylersin ölüm herkesin başında
uyudun uyanmadın olacak
kimbilir nerde nasıl kaç yaşında
bir namazlık saltanatın olacak
taht misali o musalla taşında....
.................................................................
Yerime oturduğumda otobüs bir an sessizliğe büründü, sonra bir alkış tufanı koptu.....