- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yaşam denen tezatlar senfonisi...

Üzülmeler olmasa sevinmeyi bilebilir miydi insan? Ayrılıklardır değil midir zaten hep kavuşmaları anlamlı kılan..
Yanaklardan süzülen yaşlar olmasa?!! Ağlamasa.. Gülmek bu denli neşe katar mıydı? Kararmasa göz bebekleri, karanlığı tatmış olmasa, nasıl fark edebilirdi ki aydınlığı ?..Nerden bilebilirdi gözüne vuran ışığı insan?
Ya geceler?.. Simsiyah perdesini örtüvermeseydi üzerimize..
Ve doğan güneş, gündüze eşlik edip günü ayırmasa idi geceden?!! Güneşe ‘’Güneş’’ diyebilecektik miydik?
Isınmayı bilemeseydik, ‘’Sıcaklamak’’ nedir öğrenmeseydik güneşten, bunalmayı bilmeseydik..
Serinlemenin ferahlığını fark edebilecek, hatta üşümenin ne olduğunu ayırt edebilecek miydik?
Susuzluğun ne olduğu bilmesek, kana kana su içmenin tadına varabilecek miydik?
Kötülükler olmasa peki, iyiliğe ‘’İyilik’’ diyebilecek miydik?
Demem o ki;
Üzülmeler olmasa sevinmeyi anlayamazdı insan.
Ayrılıklardır hep kavuşmaları anlamlı kılan.
Uzakları bilmektir iki adım ötesini yakın yapan,
Hem!??
Hayat da zaten bir tezat değil mi,
‘’Yaşamak’’ ve ‘’Ölmek’’ arasında sıkışıp kalan?!.