- Kategori
- Siyaset
Yazar kalmadı

işte hakkımızda karar verenler
Gazetelerde yazacak kimse kalmadı. Hepsi tutuklu. Rezzan Kiraz, Pakize Suda, Hülya Avşar, AKP'nin mebbus adayı, Demet Şener, yakında başyazarlığa terfi edebilirler.
Halkımız, zaten bunlardan hoşlanıyor. Nedim Şener'in, evi aranırken ve gözaltına alınırken, evlerine Türk bayrağı asarak protesto edenlerin kaç tanesi, Nedim Şener'in yazılarını okumuştur. Ama, Rezzan Kiraz'ı, Pakize Suda'yı mutlaka okumuşlardır. İnanıyorumki: Başbakan'da, adalet bakanı da, içişleri bakanı da, tutuklayıp, içeri tıktıkları gazetecilerin yazılarını okumamışlardır. İşte, böyle bir karakuşi ülkede yaşıyoruz. Gözaltına alınan gazetecilerin, yazdıklarının da bir önemi yok zaten. Bunlar, istedikleri kadar, hükümeti kötüleyip, eleştirebilirler. Yeter ki, Başbakanı eleştirmesinler.
Ne hikmettir bilinmez, Başbakan, eleştiriyi hakaret kabul ediyor. Durmadan hakaret ve tazminat davaları açıyor, kazandıkça, kazanıyor. Gazetelerin köşe yazıları, kazı kazan gibi. Danışmanlar köşeleri kazıyorlar. Dişe dokunur bir eleştiri de, matbu hale getirilen, şikayet ve tazminat dilekçeleri, ilgili savcıya teslim ediliyor. Kazanamadıklarınıda Ergenekon hallediyor. Bunun adı, gelişmiş demokrasi. Rahmetli, demograasi derdi. Bunlar, gelişmişini getirdiler. Yani, azman demokrasi. Dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri yok. Belki, İran da vardır? Bu, azman demokrasiler de, hükümet başkanını eleştirirken, üç kulhuvallahü, okuyacaksınız. Bir de, Allahümme ya vedüt. Ağzını bağla, dilini tut, diyeceksiniz. Bunları uygulamaz sanız, ev araması ve gözaltı kaçınılmaz. Ev aramaları da, oldukça şaşırtıcı oluyor. Evinizden, öyle şeyler çıkıyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. darbe krokileri, planlar, kasetler, mektuplar. Yahu, bunlar nereden çıktı demeden, Silivri'nin avlusuna, sipsivri bırakılıyorsunuz. Başbakan, demiş ki: Bu gün olanlar, bizim talimatımızla olmadı. Yargının işi.
İşte bura da, insanın boğazına, nedense bir gıcık saplanıyor. Öksür Allah, öksür. İlahi Başbakan, sizin talimatınız, diyen mi oldu? Gelişik, azman demokrasilerde, bir Başbakan, böyle bir talşmat verebilir mi? Haşa, Sümme haşa. Kılıçdaroğlu, giderek Erdal İnünü'leşiyor. Bu günkü gözaltılara, Sesini Erdal İnönüvari çatallaştırıp, “Böyle gelişmiş demokrasi olur mu” dedi. Başka da bir şey demedi. O, bir şey demeyince, biz ne desek ki. İktidarın da, muhalefetin de, vatandaşın da, en çok merak ettiği: Acaba ABD ve AB ne dedi? Bizim dediğimiz ne ki? Önemli olan, onların dedikleri.
Halkımız, zaten bunlardan hoşlanıyor. Nedim Şener'in, evi aranırken ve gözaltına alınırken, evlerine Türk bayrağı asarak protesto edenlerin kaç tanesi, Nedim Şener'in yazılarını okumuştur. Ama, Rezzan Kiraz'ı, Pakize Suda'yı mutlaka okumuşlardır. İnanıyorumki: Başbakan'da, adalet bakanı da, içişleri bakanı da, tutuklayıp, içeri tıktıkları gazetecilerin yazılarını okumamışlardır. İşte, böyle bir karakuşi ülkede yaşıyoruz. Gözaltına alınan gazetecilerin, yazdıklarının da bir önemi yok zaten. Bunlar, istedikleri kadar, hükümeti kötüleyip, eleştirebilirler. Yeter ki, Başbakanı eleştirmesinler.
Ne hikmettir bilinmez, Başbakan, eleştiriyi hakaret kabul ediyor. Durmadan hakaret ve tazminat davaları açıyor, kazandıkça, kazanıyor. Gazetelerin köşe yazıları, kazı kazan gibi. Danışmanlar köşeleri kazıyorlar. Dişe dokunur bir eleştiri de, matbu hale getirilen, şikayet ve tazminat dilekçeleri, ilgili savcıya teslim ediliyor. Kazanamadıklarınıda Ergenekon hallediyor. Bunun adı, gelişmiş demokrasi. Rahmetli, demograasi derdi. Bunlar, gelişmişini getirdiler. Yani, azman demokrasi. Dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri yok. Belki, İran da vardır? Bu, azman demokrasiler de, hükümet başkanını eleştirirken, üç kulhuvallahü, okuyacaksınız. Bir de, Allahümme ya vedüt. Ağzını bağla, dilini tut, diyeceksiniz. Bunları uygulamaz sanız, ev araması ve gözaltı kaçınılmaz. Ev aramaları da, oldukça şaşırtıcı oluyor. Evinizden, öyle şeyler çıkıyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. darbe krokileri, planlar, kasetler, mektuplar. Yahu, bunlar nereden çıktı demeden, Silivri'nin avlusuna, sipsivri bırakılıyorsunuz. Başbakan, demiş ki: Bu gün olanlar, bizim talimatımızla olmadı. Yargının işi.
İşte bura da, insanın boğazına, nedense bir gıcık saplanıyor. Öksür Allah, öksür. İlahi Başbakan, sizin talimatınız, diyen mi oldu? Gelişik, azman demokrasilerde, bir Başbakan, böyle bir talşmat verebilir mi? Haşa, Sümme haşa. Kılıçdaroğlu, giderek Erdal İnünü'leşiyor. Bu günkü gözaltılara, Sesini Erdal İnönüvari çatallaştırıp, “Böyle gelişmiş demokrasi olur mu” dedi. Başka da bir şey demedi. O, bir şey demeyince, biz ne desek ki. İktidarın da, muhalefetin de, vatandaşın da, en çok merak ettiği: Acaba ABD ve AB ne dedi? Bizim dediğimiz ne ki? Önemli olan, onların dedikleri.