- Kategori
- Siyaset
Yeni sol oluşum dirayetli olabilir mi?

Kurulacak olan yeni sol parti ne yapar?
Bu soruyu irdelemekte fayda görüyorum.
İçlerinde solun önde gelen birçok isminin yer aldığı bu oluşumun önümüzdeki günlerde hayata geçeceği malumunuz. Akademisyenler, yazarlar, çizerler, aydınlar gözünü kulağını solda hayata geçecek olan bu oluşuma dikmişler. Doğrusunu isterseniz oluşumun hangi noktada olduğuna dair bir fikrim yok. Ne zaman vücut bulacak, ne zaman ülke genelinde örgütlenmeye başlayacak, bilmiyoruz.
Lakin ben deniz işe bir başka pencereden bakma gereksinimi duyuyorum.
Bu oluşum ne yapar? Nasıl bir performans ortaya koyar? Yoksa pabucu pahalı bulan herkes kendi kabuğuna mı çekilir? Bekleyip göreceğiz.
Bu topraklarda siyaset yapmak zahmetli iştir. Hele hele sol siyaset yelpazesinde bir şeyleri hayata geçirme çabası içerisinde olmak dahada zahmetlidir. Bedel ödemeyi gerektirir. Çünkü solda siyaset yapmanın koşulu resmi ideoloji ile çatışma halinde olmayı gerektirir. Resmi ideoloji ile çatışmayı göze alamayanların yiyeceği halt değildir sol siyaset içerisinde iktidar olma çabasına girişmek. Bedeli ağırdır. İşin ucunda kodesi boylamak vardır. Yıllarca demir parmaklıklar ardında kalmak gibi ciddi bir sorun vardır. Mahkemeler, savcılık sorgulamaları, yıldırma operasyonları ve daha akla hayale gelmeyecek envayi çeşit olaylar gelir bu yola baş koyanların başına. Bu yüzdendirki bu ülkede sol siyasetin sahneye çıkmasına vesile olacakların bu bedeli ödemeyi göze almaları gerekiyor. Bedel ödemeyi göze alamayanlar sol siyaseti bir yerlere taşıma konusunda hiçbir şey yapamazlar.
Şimdi gözümüzü çevirip DTP ve öncellerine bir bakalım.
İlk olarak HEP ile siyaset sahnesine çıktılar ve bir süre sonra HEP kapandı yerine DEP kuruldu. Hatırlayınız 1990’lı yılları. SHP çatısı altında meclise giren DEP milletvekilleri resmi ideolojinin kıyısından köşesinden çekiştirmeye başlayınca vekillikleri düşürüldü ve televizyon ekranlarından cümle aleme ibreti alem diye gösterilerek, enselerinden tutulup polis araçlarına koyuldular. Sonrası ise malumunuz, yıllarca süren hapislikler yaşandı. Rahmetli Orhan Doğan geçen yıl öldüğünde halen siyasi yasaklıydı. Aynı partinin birçok üyesi faili belirsiz cinayete kurban gitti. Bunlardan birisi yine 1991 seçimlerinde vekil olan Mehmet Sincar’dı. 1993 yılında faili meçhul cinayetleri soruşturmak için gittiği Batman’da silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Vedat Aydın ismini bilmem hatırlar mısınız? HEP’in Diyarbakır İl Başkanıydı ve 1991 yılında kaçırılarak öldürüldü ve faili meçhul kaldı. Bir başka Kürt aydını olan Musa Anter evinden alınmış ve devrisi gün cesedi yol kenarında bulunmuştu. Musa Anter cinayetide faili meçhul olarak kaldı.
Bu saydıklarımız ilk akla gelen ve herkesin isimlerini bildiği birkaç kişidir. HEP; DEP; HADEP ve DTP gibi partilerde siyaset yapanların geçmişlerine bir bakın, başlarına gelmedik kalmamış. İl başkanları öldürülmüş, İlçe yöneticileri kaybedilmiş. Olmadık baskı ve sindirmeye muhatap olmuşlar. İlginçtir, hiçbir yılgınlık göstermeden bu günlere kadar siyaset yapma çabası içerisinde olmuşlar.
Kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk 1970’li yıllarda CHP içerisinde siyaset yapmaya başlamış. 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi cenderesinden geçmiş. Hapislerde yatmış. Siyasi yasaklı olmuş ama davasından dönmeden bu günlere kadar mücadele etmiş.
Akın Birdal ismini ele alalım. İnsan Hakları Derneği Başkanıydı Akın Birdal ve uğradığı silahlı saldırı sonucu ölümden dönmüştü.
Daha birkaç gün önce kapatılan DTP’nin yerini alan BDP isimli partinin 14 tane Belediye Başkanı gözaltına alındı. İşin sonunun nereye varacağı bilinmez.
Vurgulamak istediğim şey aslında son derece açık. Yılmadan mücadelesine kaldığı yerden devam eden Kürt siysetçiler onca baskıya, onca yıldırmaya rağmen baş koydukları yoldan geri dönmüyorlar. Hiçbir baskı ve sindirme operasyonu, ölümler bu kesimde bir yılgınlığa, geri adım atmaya neden olmuyor. Aksine daha bir can siparene davalarının peşinden gidiyorlar. Çizgilerini benimsemeyebiliriz, siyasetleri dünya görüşümüzle uyuşmuyordur, olabilir ama bir varki bu mücadelede bu kesimin hakkını teslim etmek gerekiyor.
Hemen bir başka noktaya dikkat çekelim.
Fikret Başkaya, İsmail Beşikçi ve Haluk Gerger.
Bu üç isim sadece düşünen ve yazan insanlar. Resmi ideolojiye karşı yazmış oldukları kitaplar yüzünden kaç yıl hapis yattı bu isimler? Bilen var mı acep?
Şimdi dönelim ve solda kurulacak olan yeni oluşuma bakalım.
Yeni oluşum içerisinde var olan isimlerin hemen hemen hepsi devletin resmi ideolojisinin karşısında olan isimler. Bu noktada dirayetle mücadeleye girdikleri takdirde başlarına gelecekler Kürt siyasetçilerin başına gelenlerden farklı olmayacaktır. Sol siyasetin bu topraklarda hangi noktaya geleceğinide belirleyecek olan şey resmi ideoloji ile girilecek olan siyasal mücadelede ne ölçüde dirayetli olunacağıdır. Daha ilk elden “papuç pahalı” diye geri adım atılırsa solun bu topraklarda kendisine yer edinebileceği hayalden öteye gitmez.