Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yeter artık! Türkiye nereye?

Yeter artık! Türkiye nereye?
 

Ya ölüyorlar; ya öldürülüyorlar.


Gün geçmiyor ki daha bir kaç yıl öncesine kadar yılda üç beş basit olay dışında olay olmayan Manavgat’ta günde olay olmasın.

AB uyum yasaları çerçevesinde birçok yetkisi elinden alınan ve kimlik bile soramayan polis, dalı budağı budanan ve hiçbir şey yazamayan basın, suçu şahitlerle sabit olsa bile evlerden çıkarılamayan neyidüğü belirsiz kiracılar ve tıpkı her iki kişiden birinden oy alan AKP gibi nerdeyse her iki gencinden biri uyuşturucu, hap, esrar kullanan gençlik.

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz. Bizi kim koruyacak. Daha iki gün öncesinde gazetelerin baş sayfasını süsleyen, fuhuş çetesinde adı geçen emniyet müdürleri mi, yoksa nerdeyse tüm yetkisi elinden alınan polis mi? Sizinde şahit olduğunuz üzere on gün önce işlenen cinayet olayından sonra kanaat getirdim ki, bugün nerdeyse tüm yasalar suçluyu korur nitelikte.

Son olayla ilgili savcıya gidiyorum, diyorum ki olay belli, cinayet işlendi, üç dört tanık ve teşhis var, bütün mahalle diken üstünde. Bana bir kağıt verin, muhtara vereyim, muhtarla ve emniyetin yardımıyla bu insanları bu mahalleden atalım. Benim öyle bir kağıt vermeye yetkim yok, sonuçta katil yakalandı avukata gidin diyor. İyi tamam da. Bunun etrafındaki insanlarda temiz değil. Şu şu şu olaylardan yargılanmışlar ceza almışlar, yatmışlar çıkmışlar. Üstelik uslanmamışlar hala ve tüm hızıyla olaylara devam ediyorlar ama biz bu insanları evden atamıyoruz öyle mi? Ya da emniyet. Şimdi sormak istiyorum ülkemin mahkemelerinde bir dava kaç yılda sonuçlanıyor. Eğer o kadar basitse buyrun siz yaşayın aynı apartmanda ve siz uyuyun gönül rahatlığı ile.

Ardından bugün kaymakamlığa gidiyorum. Özel kalem müdürü ile görüşüyor aynı şeyleri yineliyorum. Sözünü ettiğiniz dosyaların hepsi bizde var, biliyoruz diyor. Siz isterseniz beş yüz imza toplayın fark etmez. Tamam, biz alırız dilekçenizi, alırız ama gelip kiracıyı evden çıkartamayız diyor.

Emniyet sen fazla dikleşme, zıtlaşma. Merak etme onlar deşifre oldu. Artık orada barınamaz yakında kendiliğinden çıkar gider diyor.

Ben bugün bunlarla uğraşırken, öğleden sonra uğradığım bir reklam müşterim, bir saat önce yine bir olay oldu, haberin yok mu diyor. Allah Allah diyorum. Yok, ne oldu? 17-18 civarlarında 22 yaşında bir genç dördüncü kattan kendini attı ve öldü diyor.

Hemen oradan çıkıp 19 sıralarında olay yerine gidiyorum. Olay olmuş bitmiş. Bir saat deği 2:5-3 saat olmuş. Yerde keskin bir kan kokusu, gençten kalan ayakkabılar , kanlı gazete sayfaları ve etrafta endişeli insanlardan başka bir şey yok. Olayı araştırıyorum. Genç psikolojik sorunları olan, sık sık evin kapısını bacasını indiren, en son 20 gün önce kapıyı söküp aşağı atan, emniyet kayıtlarına geçen, geçen hafta Manisa Ruh ve Sinir hastalıklarına giden ama hastaneye alınmayıp bir gün sonra geri dönen, ev sahibine sen annemi evden çıkarma, ben başka ev bulup oraya taşınacağım diyen, eşinin yaklaşık beş altı ay önce terk ettiği veya kızın ailesinin aldığı, ondan sonra küçük kardeşiyle yaşayan annesinin yanına geldiği, psikolojik sorunlarının arttığı, annesinin bir kez boğazını sıktığı, ev sahibinin beyanına göre: annenin; ölse de kurtulsam dediği ve bugün annenin işte olduğu bir sırada, kimisine göre en üst katta olan evlerine tavandan girmeye çalışırken, kimsine göre de intihar ederek yirmi iki yıllık yaşamına son noktayı koyan genç.

Anlatılanlardan ve davranışlarından, ev sahibinin beyanından gencin uyuşturucu kullandığı, o yüzden akli dengesinin bozulduğu ve en sonunda da bu sonla karşılaşıldığı anlaşılıyor. Ki bugün haberdeki arkadaşımız görmüş ama çekememiş, Manavgat köprüsü üzerinde hiçbir şey konuşmadan elden ele hap alışverişi yapıldığını ve şahısların gayet rahat, hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp gittiklerini.

Bu kadar beyanlar var, beyanı bırakın belgeler var, emniyette aşağı yukarı hepsinin eşkali ve bir çoğunun suç dosyası var ama bu şahıslar gayet rahat bu işleri yapabiliyor. Hatta bazı zamanlar parklarda açık alanlarda gayet açıklıkla esrar çekebiliyor. Binlerce aile perişan ve olayların önü bir türlü alınamıyor. Polis yakalıyor, bir yorumumda da dediğim gibi ilk suçlarıysa eğer, altı ay hapis cezası veriliyor, hapis cezası para cezasına çevriliyor ve serbest bırakılıyor. Tacirler bunu bildiğinden her gün yeni gençleri tuzağa çekip her türlü pislikte kullanıyor. Ne doğru dürüst tedavi merkezi var, ne de üç beş yıl öncesine kadar bu tür olaylarda adı geçmeyen Manavgat gibi ilçelerde bile can ve mal güvenliğinden söz etmek mümkün. Çocuklarımızı sokağa salarken artık bir değil bin kez düşünmek zorundayız. Sabahın köründe okula giden, okuldan çıkıp dershaneye koşan, akşamın karanlığında eve dönen çocuklarımızı anne baba olarak her gün elinden tutup okula getirip, götüremeyeceğimize göre en iyisi sokağa çıkarmayalım bari. Bu mudur yani?

Şimdi bir de bişey çıkmış. Üç grama kadar serbestmiş. İçiciliğe giriyor ve hiçbir işlem yapılamıyormuş. Eee bu ne demek oluyor o zaman. Durmak yok yola devam. Üç grama kadar üstünüzde taşıyın, gerisi kolay. Öyle mi?

Gerçi öyle mi diye sormama gerek yok öyle. Polislere ne yapıyorsunuz bu durumda diyorum. Ne yapacağız. Şikâyet olunca alıyoruz, öbür mahallede bırakıyoruz. Biz bırakmasak savcılık bırakıyor diyor.

Demem o ki gidişat hiç iyi değil. Ceza usulleri yeniden biçimlendirilmeli. Bak bi daha bu işlere bulaşırsan seni içeri atarım korkutmacalarına son verilmeli, acilen tedavi ve rehabilite merkezleri kurulmalı, özellikle ve ilk defa tuzağa düşüp bir şekilde emniyete düşen çocuklar, gençler bu merkezlerde tedavi edilmeden ailelerine bile teslim edilmemeli ve tabii ki en önemlisi uyuştururcunun kökü kesilmeli.

Maşalarla, kurbanlarla değil, başlarla uğraşılmalı. Her nereye kadar gidiyorsa ucu? Yoksa bu gidişat gidişat değil. Bu biçimde giderse daha çok çoookkk başımız ağrıyacak. Daha çok cinayetler işlenecek. Daha nice genç kız ve erkek fuhuş sektörüne itilecek ve Türkiye’nin başı çok çok fena ağrıyacak. Durum vahim.

Ayrıca her kimin olursa olsun bu işe aracılık eden oteller afişe edilmeli. Kaç yıldızlı olursa olsun, gerekirse kapısına kilit vurulmalı. Bu işi yönlendiren ve yönetenler afişe edilmeli. Şehrin göbeğinde bir otel fuhuş yuvası gibi çalışamamalı.

Sevgiler, saygılar.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..