- Kategori
- Gündelik Yaşam
Zamanla büyümek
Biz farkına varamadan zaman yerinde durmayan yaramaz bir çocuk gibi atlaya zıplaya koşup geçiyor yanımızdan. Görüyoruz, biliyoruz ama elinden tutup "dur" ,"otur" demiyoruz..
Kimbilir kaç yıl önce (gençliğimle övünen ben bile geçen zamanın hesabını yapamıyorum. Yazık!) günlük yazardım. Her küçük insanın öğretmeninin önerilerine kulak kabardığı ve bir gün olsun onun sözünden çıkmadığı o yaşlarda günlüğümü köşe bucak kaçırmaz herkes okusun diye masamın üzerinde bırakırdım. Eskilerde de vardı bu yazdığımı gösterme merakım, şimdi de var. O yüzden keşiflerin en güzelini yapıp ulu orta yazıyorum ki okumayan kalmasın. O günlerden birileri varsa onların da içi rahat etsin artık. Sınavı geçtiler. Başkalarinin yazdığı günlükleri okumamak gerektiğini öğrenmişler hatta bizlere de öğretmişler. Neyse ki günlük yazmıyorum artık.
İsteyen istediği zaman ulaşabilsin diye içimden ne geçiyorsa yazıyorum. Çünkü yaşadığım ülkenin yazanlara özellikle de yazan gençlere ihtiyacı var. Yazarsak belki yazarak haberdar oluruz geçmişten ve geleceğimizi istediğimiz gibi kuruveririz belki, düşünmeyenler düşünmemiş olduklarına yanarken, düşünenleri teşvik ederiz belki..
Başkaları da çıkar bizim fikirlerimize karşı olur da işte o zaman sadece kendi fikirlerimizin olmadığı tokat gibi çarpılır suratımıza ve böylece "dediğim dedik çaldığım düdük" bir gençlik yakıştırmasını söküp atarız üzerimizden. En önemlisi de büyürüz, geç kalmadan bir an önce kocaman adamlar oluruz.