Güneş açar. İçimde güneşler açar. Çiçek açar. İçimde çiçekler açar. Kedi kuyruğunu sallar. Yüzüm güler. Bülent Ortaçgil dinlerim. Hayatı yeniden severim. Ben derede bir taşım. Su üstümden akar gider. ..
Tuğlası kitaplar olan dev bir kalede yaşıyorum ben. Duvarlarım sağlam. Duvarlarım zayıf. Beni hem koruyor hem açık ediyorlar. Her tuğlanın bir anlamı olunca o kale sizin zayıflığınız oluyor. Tuğlaları..
Perşembe akşamları çayımı alıp geçiyorum televizyonun karşısına. Bu ne yaman çelişkidir sayın seyirciler. Televizyonda bir tek magazin programı seyreden ben oturup dört adamın tadına doyulmaz muhabbet..
Çocukları sevmem. Ama ne hikmetse onlar beni sever. Bir çocukla yalnız kalınca ne diyeceğimi bilemem. İhtiyaçları nedir, ne yapmak gerekir, ne yapmamak gerekir bir türlü çözemediğim için ac..
Gevezeyim ben. Hem de öyle kelimelerle tarif edilemeyecek derecede gevezeyim. Konuşmaya başladım mı konu nerede toparlanır, sonu nereye varır bilemem. Saatlerce aralıksız konuşurum. Anlatacak bir şey ..
Gözleri uzaklara bakan kadınlardan değilim ben. Konuşup duruyorum. İnatla hep yaşamayı seçiyorum. Kendi ayaklarımı seçiyorum. Kalabalığın içinde küçücüktürler çünkü. Ve komik... Tombul bir beden altın..
Kurşun kaleme saplanmış koca bir elmayım bugün. Koca kafa zayıf vücut. Taşımaya dermanım yok kafamı. Taşımıyorum ben de. Bırakıyorum düşsün. Düşüp yuvarlansın benden uzağa bugün. Kafamı istemiyorum.
Sevgili İlker'i unutmadığınız ve Milliyet blog ailesinin gerçek bir aile olduğunu bana hissettirdiğiniz için, başsağlığı mesajlarınız için, çok Sevgili Deniz'e ve Ezgi Umut'a yazdıkları bloglar için, ..
İngiltere'nin kışında kim mutlu olabilir ki… Paris'te romantik bir tatilin ardından terk edilen Sylvia'ya da mutluluk vermez o kış mevsimi. Gözüne bir kıymık batar. (The Eye-Mote şiiri bunun üzerinedi..
Dünya denilen bu tepside yürürken ellerimin boş olduğunu bilirim. Ceplerim de boştur. Ne zaman yeni biriyle tanışsam ellerimi gösteririm. Boş ellerimi. Ve derim ki "Ellerim boş. Sana verebileceğim tek..