Zaman ne çabuk geçiyor...daha dün gibi ağaç tepesinden ham armut koparmak ister iken düşüp ciğerlerimin adeta davul gibi şiştiğini hissedip zorla nefes alır iken bile"anneme söyleme" diye arkadaşıma t..
Heyecan içinde koşarak gittim ilk bebeğini kucağına almıştı kardeşim. Baktım beşiğinde yatıyor bekliyorum ki annesi güzel babası yakışıklı herhalde çocuk muhteşem bir görüntüde olacak diye. Amanın bak..
Erkenden kurulmuş saat gibi her gün uyandığım zamanda açıldı gözlerim. Bir haftadır izinliyim ya; artık biraz olsun dinlenmiş olduğum için açılıverdi gözlerim. Ev sessiz, herkes uyumada.İzmir..
O şefkatli kucağı ne çok özleriz. Yaş sınırlaması yoktur hiçbir zaman o sımsıkı saran kollar sevgi ile bakan o gözler ve sıcacık o kucak. Kendimizi çaresiz, mutsuz, yağacak bir bulut kıvamında hi..
Şık bir salon salonda ağlayan bir kadın gözyaşlarını silmekte bir yandan da gözleri ateş saçan filmin jönüne titrek sesi ile; -Sana yemin ederim ki,hayatım da senden başka erkek olmadı...<..
Yeni yıl için hepimizin ne güzel beklentileri var.Hepimizin istekleri farklı farklı...Kimimizin önceliği, sağlık kimimiz maddi beklentiler de, kimi başını sokacağı bir küçükte olsa ev peşi..
Üç kardeşiz o zamanlar annemiz çiçek gibi giydirdi bizi. Önce mahallemizde ki samimi görüştüğümüz bir kaç komşumuza gidip şekerlerinin tadına baktık. Gözlerine bakıyoruz harçlık da versinler diye ama ..
Bir sandalyeye bile imza atmam demişti sevgili babam. Beş kardeş hangimize yetsin, çalışan bir memur kız veriyorum işte çalışıp kursunlar yuvalarını, alsınlar eşyalarını demişti. Sandık çeyizi elbette..
Önceleri nohut fasulye pirinç, mercimek gibi kuru gıdaları ambalajları ile alamazdık, pazara gider çuvallardan o çuvalı dolduran üreticinin ya da toptancının taktir ettiği oranda taşa toprağa da paray..
Evi barkı dağıtıp elinde avucun da kalanları dürüp büküp bohçalayıp oğulların kızların evlerine göçer annelerimiz babalarımız. Ne kadar kıymetlidir eşyaları. Hiç bir şeyi kıyıp atamazlar. Babaanem..